Milli Eğitim Bakanı din ve ahlâk dersleri ile ilgili öğrencilere çeşitli seçenekleri sunacaklarını belirtiyor. Artık öğrenciler Hıristiyanlık ve Musevilik hakkında da bilgi alacaklarmış. Herhalde buradaki yanlış; öğrencilere sanki din tercihi yapması gereken birer müşteri gibi bakılmasıdır. Önemli olan öncelikle İslam hakkında doğru dürüst ve yeterli bilgi verilmesidir. Yine Musevilik ve Hıristiyanlık ile birlikte Aleviliğin de öğretilecek olması dikkat çekmektedir. Alevilik İslâm dışı bir din midir ki; Hıristiyanlık ve Musevilik ile birlikte düşünülmektedir? Milli Eğitim Bakanı ne zamandan beri Batının Doğuyu kuşatmasını amaçlayan oryantalist bakışla Türk milletine bakıyor? Gerçekten çok düşündürücüdür. Bir ara Gönüllü Teşekküller Vakfı adlı kuruluşun bir toplantısı vardı. (Bu kuruluştan Aydınlar Ocağı’nın çıkması son derece isabetli olmuştur. Olaylar ve gelişmeler bizleri doğrulamaktadır.) Bu kuruluşun bir toplantısında konuşturulan malum bir liberal öğretim üyesi, Türkiye’deki Müslüman oranının çok yüksek olduğunu belirtip Alevileri nereye koyuyorsunuz demişti. Aynı soruyu yabancılardan da duymuştuk.
Geçen hafta “Türkiye geçilmez mi?” başlıklı makalemizde bazı hususlar üstünde durmuştuk. Türkiye’nin Çanakkale 1915’ten bu yana, çok defa geçildiğinin aklı başında olan herkes farkındadır.
Hem terör örgütüne karşı bir tavır alıp hem de Oslo’da ve diğer birçok örnekte olduğu gibi müzakereye soyunmak, silah bırakmamış bir terör örgütünü Amerikalıların zoruyla muhatap almak Türkiye’yi “geçilmez” yapmamıştır.
Mensuplarının büyük bir bölümü aşırı soldan gelen malum kürtçü, ırkçı partinin yerine ılımlı ve sağ eğilimli Kürt ırkçılarına parti kurdurulması, başına İsveç’ten ithal edilen kişinin getirilmesi, Barzani’nin önünün açılması, Türkiye’yi “geçilmez” kılmayacaktır.
Batı basınında “Kürdistan’ı kuracaksa bizzat Türkiye kurar” diyenleri haklı çıkarmak için çabalayanlar ülkeyi geçilmez yapmamıştır.
Süleymaniye’de başımıza çuval geçiren ve terfi ettirilen şimdiki CIA başkanının gizli Türkiye ziyareti ile verilen tavizler, herhalde geçilmez olmanın gereği değildir. Petrolden pay alma rüşvetiyle Barzani’ye destek olmamızın talimatlarını alanlar, Genelkurmayını maalesef terör örgütü gibi görenler, ikinci Malta Sürgünlerine vesile olanlar, herhalde ülkeye daha fazla itibar katmamışlardır.
Hayali AB üyeliği sürecinde dün ve bugün Brüksel’e verilen tavizler, uyum adı altında uydu yasalarının çıkarılması, ruhban okulunun açılma teşebbüsleri daha çok itibar kazanmanın birer yolu değildir.
“Avrupa Yerel Yönetimlere Özerklik Şartı”nın devreye sokulmaya çalışılması, milli sınırlar içinde kalmak şartıyla özerkliğe yol açacak yanlış ifadeler Türkiye’yi geçilmez kılmamıştır.
Malatya Kürecik’deki erken uyarı radar üssü hakkında vatandaş fazla bir şey bilmiyor; aslında merak da etmiyor. Bazılarımız her akşam izlenen uzun uzun dizilerdeki gayri meşru telkinlere ve örneklere aklına takmış; belki de bunları ilerlemenin birer göstergesi sayıyor. Diğer taraftan, borçlandırılan Türk Milleti sadece borcunu ödemeyi düşünür hale sokulmuş. Bunları anladık da Kürecik’deki gerçeği ve olup bitenleri acaba kaç milletvekili merak edip incelemiştir? Bu üssün kurulması komşularımızla sıfır sorunlu olmamızı mümkün kılabilir mi?