Demokrasi ve İnsan

115

Asra yabancılığın, bilgisizliğin ve düşmanlığın olduğu yerde dün Meşrutiyet’in yer edinemediği gibi, bugün de Demokrasi yer edinemez. Yurt tutunamaz. Varlığını gösteremez.

Çünkü bunlar karanlığı, Demokrasi ise ışığı temsil eder. Malumdur ki, iki zıt bir arada bulunamaz. Biri varsa öteki yoktur. Öteki varsa beriki yoktur. Işık varsa karanlık yoktur. Karanlık varsa ışık yoktur. Demokrasi ise ışık gibidir.

Karanlık hükmünde olan bilgisizlik ve düşmanlık hislerinin bulunduğu yerde Demokrasi barınamaz. Çünkü bizim cehlimiz, bilgisizliğimiz, başımızdakileri bize müstebit yapar, tahakküm edici ve hükmedici kılar.

Kimi resmi zevat, hükümet adamları veya memurlar, vatandaşın bilgisizliğinden faydalanır. Tembelliğini fırsat ve ganimet bilir. İşi yavaştan alır. Görevini aksatır. İşi sonraya atar.

Hak ve hukukunu bilmeyen vatandaş ise, bu sun’i ve yapay engele itiraz edemez. Karşı koyamaz. Çünkü kanunu bilmiyor. Bu yüzden hukukunu savunamıyor. İşte bu hal sistem değil, kişilik konusudur. Adeta güneşi örten bulut misali, bazı şahsiyetsiz ve çıkarcı kimseler, o güzel ortamı, böyle karartarak gölge düşürürler. Dün kabahati Meşrutiyet’te buldukları gibi, bugün de Demokrasi’de ararlar.

Öyleyse Demokrasi’nin icaplarını yerine getirmeye çalışalım. Nedir bu icaplar derseniz aziz okur! Bunlar, Demokrasi’nin sağladığı hürriyet imkanlarından yararlanmaktır.

Demokrasi’nin temin ettiği özgürlük havasından istifade etmektir. Demokrasi ortamının sağladığı imkanları, maddi manevi gelişmeler için bir fırsat bilmektir. Özellikle ilmen, fennen ve irfanen gelişmektir.

Medeniyet ortamına iyi hazırlanmaktır. Hür, girişimci birer şahsiyet olarak Türkiye’de layık olunan yeri almaya bakmaktır. Akla dayanmaktır. Akıl ise millet fertlerinin birbirlerini sevmelerini ister. Aralarında sevgi tomurcuklarının oluşmasını arzular.

Demokrasi hisler ile hareket edilmezliği yeğliyor. Hissiyatları fikrin emrine vermenin gerektiğini hatırlatıyor. Ve ancak bu şekilde maddeten ve manen gelişmenin mümkün olduğunu belirtiyor.

Ama bütün bunlar ancak aynı vatanda yaşayarak, aynı vatanı paylaşarak; aynı devleti tanıyarak, aynı devleti paylaşarak; aynı bayrak altında kalarak, aynı bayrağı paylaşarak; aynı marşı söyleyerek, aynı marşı paylaşarak gerçekleşir.

Ancak bu şekilde Demokrasi’nin icapları yerine gelir. Aksi takdirde başarı asla olası değildir. Aksi takdirde birlik beraberlik yara alır.

Dış düşmanların isteği doğrultusunda hareket edilmiş olunur ki, işte bu Hakk’ın gücüne gider. Bundan yer gök titrer.

Bu tavır, yurt içindeki bu menfi kalkınış; ülke içindeki bu olumsuz hareketleniş Hakk’ın sillesinin inmesine de sebep olur.

 

 

 

 

 

 

 

1135 – 1136

Önceki İçerikHaydarpaşa
Sonraki İçerikProf.Dr. Necmettin Erbakan
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.