Cumhuriyet Çeşitlemesi (5)

100

Sakarya Savaşı’nı, 13 Eylül 1921’de kazandı Türk Ordusu

                        Ankara nefes aldı, sevince gark oldu tüm Anadolu, İstanbul ve Türk Ulusu

 

                        Ankara’nın düşmesine kalmıştı ramak, kaybedilseydi Sakarya

                        Kayseri’ye Meclis’in nakli için, alınmıştı göze her angarya

 

                        22 gün 22 gece, boğaz boğaza, kanlı bir süngü savaşı

                        Hallaç pamuğu gibi atıldı top ateşiyle, Sakarya’nın toprağı taşı

 

                        Silah ve ateş üstünlüğüne rağmen, yok edildi tutunacak dalı Yunan’ın

                       Öyle zayiat ki; Türk Ordusu’nda, nerdeyse kalmadı esamisi Zabitan’ın

 

                      “Bu muharebe subay muharebesi oldu” dedi Mustafa Kemal Paşa

                       Çınlayacaktı yer gök daha sonra, denilerek Mustafa Kemal çok yaşa

 

                       25 bini aşkın, bin bir kayıpla, kazanıldı bu zafer

                       Var gücünü ortaya koydu Türk Ordusu, tümü subay ve er

 

                       Kahpe Yunan, yenilgi acısını çıkarttı, yaparak büyük katliam

                       Şehir, kasaba ve köyleri yakıp yıkarak, çevirdi harabeye tam

 

                        Zalim, kalleş, kahpe Yunan askerinin gücü, ancak silahsız halka yetti

                        Fakat acılı günlerin sonu, kıştan sonrası mukadder Cumhuriyetti

 

                       Öyle zulüm yaptılar halka, öyle yıkımda bulundular ki yurt’da

                        Zulümler yankılandı, şaştı kaldı Cümle Alem, Kuş’u da Kurt’u da

 

                        Karar almak zorunda kaldı Meclis, zulüm bilinsin diye Dünya’da

                        Görülmemişti Alem’de, hem suçlu hem güçlü, böyle kepaze A’da

 

                        Ama Batı denen, iki yüzlü Batı’lı Ukala

                        Yunan ne yapsa, bugün de demiyor mu? Oh ne A’la!

 

                         Artık gelindi, yapmak için Yunan’a, son büyük hamleyi

                         Gizli gizli hazırlandı Ordu, vurmak için son darbeyi

 

                          Harp hileydi, verildi düşmana, bambaşka bir meşgale

                          Aziz Yurt’da, son verilsin diye, bin bir türlü işgale

 

                          26 Ağustos’a, büyük gizlilikler içinde gelindi

                          Türk Ordusu, yorgunluktan, sanki yer yarıldı da altına indi

 

                          Yunanlılar, tam da derin bir gaflet içinde dalmışlarken eğlenceye

                          Türk Ordusu, son hazırlıklarını yüklüyordu, karanlık bir geceye

2340

 

                          Nihayet verildi emir 26 Ağustos’ta, o kahraman Ordu’ya

                          Fakat küçük gösterildi harekat, aman Batı engellemesin; harp bu ya     

 

           Türk Ordusu, hem fikren hem maddeten, gösterdi muhteşem kabiliyet

                          Bu temel üstünde yükselecekti beklenen, özlenen Cumhuriyet

 

                          Ay; Hilal halinde bekliyordu, her zamanki hakiki yıldızını

                          Onun uğrunda Türk Milleti, hazırdı vermeye, oğlunu kızını

 

                           Zaten, çok yakışmıştılar birbirlerine, tarih boyunca Hilal-Yıldız

                           İşte bugün, ayırmak isteyenlere rağmen, olmayacaklardı yalnız

 

                           Şanlı Bayrağıdır İ’la-yı Kelimetullah’ın Hilal-Yıldız

                           Yani Türk Bayrağı yükselecek, eski şevkinden alarak hız

 

                           İşte onun sökmüştü, beklediği aydınlık sabahı

                           Alınacaktı onunla, tüm mazlum milletlerin ahı

 

                           26 Ağustos 1922 sabahı, başlar büyük taarruz

                           Kocatepe’den yağdırılan top mermileri, etti Yunan mevzilerini tuz-buz

 

                           Ortalık dönüştü, sanki bir yoğun toz tufanına

                           Sanki yıldırımlar düşüyordu savaş alanına

 

                           1 Eylül 1922: “Ordular! İlk hedefiniz Akdenizdir. İleri!”

                            Emrini veren Gazi Mustafa Kemal, müjdeledi zaferler sunan kutsal haberi

 

                            9 Eylül 1922: Girdi İzmir’e, Şanlı Türk Ordusu

                            Çekildi Kadife Kale’ye Türk Bayrağı, gark oldu sevince Türk Ulusu

 

                            Kaçarken Yunan; son alçaklığından kalmadı geri

                            Hiç çekinmedi öldürmekten, kadın ve bebeleri

 

                             Kaçarken, on bine yakın sivil halka kıydı, yaparak onlara işkence

                             Mezarları bile kendilerine kazdırıldı, süngülenilmeden önce

 

                             Kimilerini, petrole bulayarak, gaddarca yaktılar

                             Kimilerinin, topuzlarla beyinlerini akıttılar

 

                             Kimilerinin, korkunç şekilde, derilerini yüzdüler

                             Bu manzara karşısında, insan değil, sanki yüzsüzdüler

 

                             Bazı köy halkını, camilere doldurup, cayır cayır yaktılar

                             Çocukların yanışını eğlence yapıp, İzmir’e dek aktılar

 

                             Sırığa çocuk mu geçirmediler, Kazıklı Voyvoda gibi?

                             Masum-mazlum çocukları mı parçalamadılar kundaktaki?

 

2341 

                             Nice insanları attılar, çoluk-çocuk demeden kuyulara

                             Köy, bağ, bahçe demeyip, verdiler ateşe, kaçarken kuytulara

 

                             Kaçan Yunan askerinin, kalmadı yapmadığı zulüm çeşidi

                             Doğudaki Ermeni zulmünü, hiç aratmadı Yunan askeri

Önceki İçerikGüzel Ahlak
Sonraki İçerikDur
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.