Ana Haberleri İzlerken

87

Ortalama Türk insanı; genellikle akşam televizyonun karşısına geçer ve günün haberlerini izler.Bu radyo döneminden başlayıp televizyonla devam eden bir alışkanlık haline gelmiştir.

Türkiye’de ve dünyada,haber niteliği taşıyan ve Türk insanının haberdar edilmesi icap eden binlerce olay vardır.

Eğer iyi niyetli ve objektif bir yayıncı iseniz,  bunların arasından kendinize göre yapacağınız önem sırasına göre bir haber bülteni hazırlar ve izleyici ile buluşturursunuz.

Ancak televizyonun karşısına geçtiğinizde ve adına “anchorman” denilen adamların sunduğu haberlerin neredeyse tamamının aynı olduğu ve aynı zamanlama ile ekrana geldiğini görürsünüz. Peki bu nasıl olmaktadır?

Farklı televizyon kanalları, ayrı binalar, birbirinden değişik çalışanlar ve patronlar varken nasıl oluyor da aynı haberler aynı zamanda Türk halkının önüne getiriliyor?

Sadece bu haberlerle kalsa tesadüf deyip geçebilirsiniz. Evlilik programları, bitmek bilmez diziler ve sadece bölücülüğün tartışıldığı programlarda; konular, yapımcılar ve konuklar hep aynı veya birbirine benzer olmaktadır.

İsterseniz “zaping” denilen şeyi yapın! Özellikle haberler ve aynı saate denk gelen yayın kuşaklarında ne anlatmak istediğimi çok net olarak göreceksiniz.

Bunun halkı etkilemeye dönük psikolojik bir yöntem olduğundan zerrece kuşku yoktur. Türk milleti ve devleti geçmişte defalarca psikolojik operasyonlarla karşı karşıya kalmıştır. Bu kez de Türk milletinin psikolojisini zayıflatmayı isteyen düşman güçler onu “ver kurtul” noktasına getirerek kazanmaya çalışmaktadır.

Psikolojik propagandanın hedefi;  özellikle barışta dikkatli bakışları başka tarafa çevirmek, dostu zayıf, düşmanı güçlü göstermek, halkın fikriyatını bozmak için yapılan maksatlı çalışmalardır. Bir ülke halkı ne kadar cahil olursa ve de doğrulardan uzak tutulursa propagandanın tesiri o kadar kolay ve hızlı olur.

Terörle ilgili olarak;  günümüzde sivillere,  polislere,  kadınlara,  öğretmenlere,  memurlara,  çocuklara yönelik yaşanan eylemlerin, televizyon ekranları ve gazete sayfalarında Türk halkına sunuluşu; “Barış ve Ateşkes” kavramları adı altında istenilen hedefe varmak içindir.

Barış ve ateşkes; savaş ve karşılıklılık esası varsa konuşulacak ve gerçekleştirilecek olgulardır. Oysa Türk devleti ve milletinin, karşısında, savaştığı ve ateşkes ile barışı konuşmayı gerektirecek bir devlet ve ordu yoktur. Öyleyse kimle ateşkes ve barış yapılacaktır?

Karşınızda olmayan bir güçle barış ve ateşkes yapılır mı? Ama size birileri televizyon kanallarında ve gazete sayfalarında “bu barışı yapın” diyor. Hatta buna mecbur olduğumuz söyleniyor.

Ve bu barışın nasıl yapılacağını da size gösteriyorlar: “Yeni Anayasa” bu barışın mihenk noktasıdır diye. Bunu kim söylüyor? PKK’yı karşımıza kim diktiyse onun etki ajanı olarak vazife gören medya ve sözde aydın tayfası bunu televizyonlarda saatlerce bize anlatıyor. Niçin? Rakip ve düşman devletlerin, amaçlarının tahakkuku için…

Kazım Karabekir Paşa‘nın 1. Ordu Komutanlığı sırasında verdiği konferansları içeren ve 01.Aralık.1923’te Erkan-ı Harbiye Mektebi Külliyatında 13 numarayla Osmanlıca olarak yayınlanan eserde, Paşa: “İstihbarat; barışta ve harpte doğru haber almak, yanlış haber yaymak demektir” diye özetle tarif ediyor.

Yine Karabekir Paşa,  konumuzu ilgilendiren yanlış haber yaymak ya da bir haberi, Türk milletinin ve devletinin aleyhine biçimlendirerek toplumun önüne sunmayı başaran kişilerin “Yazarlık, gazetecilik, tercümanlık, saat tamirciliği, falcılık, aşçılık, hastabakıcılık, avcılık, çobanlık, seyyar satıcılık, şoförlük, arabacılık, balıkçılık, tüccarlık, işçilik velhasıl her şekle girerler” nitelendirilmesine de dikkat etmek gerekiyor.

Yine Kazım Karabekir Paşa; bu işlerin ülkemiz topraklarında çok kolay olduğunu ve bunun temelde üç nedeninin bulunduğunu vurgulaması da çok ilginçtir. Bu nedenler:

•1. Türk milletinden olmayan unsurların Türk milletine düşmanlığı ve para kazanma hırsları

•2. Türk milletinin, başka dinlerden İslam dinine geçmiş olanlara gelenek halinde olan güven ve itibarları

•3. Kapitülasyon dolayısıyla gelişemeyen,sanayi ve ticaret aleminde yabancı şirketler ve ajansların hakimiyeti, dolayısıyla ülkede yabancı nüfusunun çokluğu.

Bu üç unsura birde içimizden bazılarının kayıtsızlığı ve özellikle şehvet düşkünlüğü sebebiyle düştüğü gaflet de eklenirse işin korkunçluğu kolayca kavranabilir.”

Sanki Karabekir Paşa, 90 yıl öncesini değil de bu günü anlatıyor.

Onun için günümüzde medya üzerinden yaşanan gelişmelere bakarsak, Türk Milletinin bu gün çok ağır bir psikolojik propaganda ile karşı karşıya olduğu sonucuna varırız. Her türlü kurumu, kişiler üzerinden yürütülen değersizleştirme ve itibarsızlaştırma çabası, yoğun bir medya bombardımanı ile taçlandırılarak “Türk”süz bir anayasa isteniyor. Amaç anayasaya kürt veya başka bir kavramı sokmak değil sadece “Türk”e dair bütün tanımlamaları anayasal metinden çıkarmaktır. “Kürt” kavramı aslında bu gerçek hedefi perdelemek için yutturulmak istenen zorlama bir yemdir.

Bu nedenle son olayların size aktarılış biçimine karşı uyanık olun ve daima bilginizi kuvvetlendirerek “bunlar niye böyle oluyor” diye tefekkür edin. Bunu bırakın milletinizi ve devletinizi, hiç olmazsa kendiniz için yapın.