Mehmet Feyzi Efendi

102

Hep birlikte yaşadığımız zaman dilimi, zaferlerle  dolu Türk tarihinin anlamlı günleri olduğu gibi dinimiz İslam’ında mübarek günlerini kapsıyor.

Malazgirt, Dumlupınar, Büyük Taarruz ile Kadir Gecemiz ve Ramazan Bayramımız ne mutlu ki, aynı günlere denk geldi.

Ramazan ayının son Cumasında cami imamları, Kadir gecesi münasebeti ile vaaz ve hutbelerinde hep bu geceden bahsettiler. Din, iman ve Kuran’dan nasihatlerde bulundular. Buna karşılık Türk’ün yeniden diriliş zaferleri hakkında ya tek bir kelime etmediler ya da bu zaferlerden “TÜRK“‘ün adını bile zikretmeden bir iki cümle sarf ederek işi geçiştiriverdiler.

Oysa biz İstiklal Harbinin, Mustafa Kemal’in komutanlığında kuvvetli bir inanca ve imana sahip müslüman Türk milletince yapıldığını camilerde öğrenmiştik. İmamlar Mustafa Kemal’in “Ordular ilk hedefiniz Akdenizdir, ileri…”  ya da “Ya istiklal Ya ölüm” emirlerini çok güzel anlatırlardı. Zafer Haftası münasebeti ile okudukları vaaz ve hutbelerde vatan ve millet sevgisinin imandan olduğuna vurgu yapılır ve Büyük Türk Milletinin üstün insani vasıfları tekrar tekrar hatırlatılırdı. Keza aynı şeyler Türk’ün eşsiz zaferleri olan Malazgirt, İstanbul’un Fethi, Çanakkale Savaşları içinde geçerliydi. Büyük bir inanç ve iman gücü ile insan üstü gayretle yüzlerce kilometre koşarak düşmanı İzmir’de denize döken, Türk Milletini ve bağrından çıkardığı Türk Ordusunu bize anlatanlar cami imamları ve müezzinler değil miydi?

Cami imamları “Türk”ün adını bile anmayacak ama Senai Demirci adlı biri Kayseri’de bir caminin vaaz kürsüsünde, Anayasa’mızda  Türk milletinin teminatı olan üç maddesinin değişebileceğini anlatacak. Yok arkadaş o kadar da değil. Bu memleketin sahibi var, böyle şarlatanlara yedirmezler bu memleketi. Haysiyetli ve namuslu imamlarda mutlaka vardır. Onlarda çıkıp, kürsü ve mimberlerde Türk milletine doğruları anlatmalıdır.

Şimdilerde ise ortalarda bir “millet” lafı var. Milletten kasdın ne olduğu belli değil. Bir kısım insan müsveddesi “millet” deyip geçiveriyor. Bu milletin adı her nedense  ortadan kalktı. Her halde bu milleti haşa “piç” zannedenler var. Onlara hatırlatırım ki; halkın amiyane bir tabirle “piç” diye nitelediğinin bile bir adı vardır. Onun için akıllları sıra Türk Milletini piçleştirmeye kalkanlara bir daha ifade etmek isterim ki; Allah’ın izniyle, tarihi şan ve şerefle dolu, bu aziz ve büyük milletin bir adı vardır ve bu ad “TÜRK” olup, bu millete  mensup olanlar için de, bu ad her ünvandan daha üstündür.

Ne oldu da bize, bunları konuşur ve yazar hale geldik? Hangi travma başımıza bunları getirdi? Akıl tutulmalarının sebepleri nedir? Hangi afyonu yuttuk? Bu ve bunlar gibi soruların cevaplarını birlikte ama muhakkak vakit çok geç olmadan aramalıyız.

Şimdi sizlere bahsedeceğim mübarek bir zat olan rahmetli Mehmet Feyzi Efendi yaşasaydı ya da günümüzde bir Mehmet Feyzi Efendi gibi  haysiyetli bir alim olsaydı yukarıdaki soruların cevapları, bu gafillerin suratına karşı, bu zat veya onun  yoluna girmiş olanlar tarafından çok net ifadelerle verilirdi.

Tanımayanlar için söyleyelim, Mehmet Feyzi Efendi; Nur Cemaatine mensup bir din alimidir. Ancak bu gün küresel güçlerle işbirliğine girmiş ve Vatikan’la dinler arası diyalog tuzağının mimarı olanlarla hiç bir ilgisi yoktur. Onun için dışlanmış ve unutturulmaya çalışılmıştır. Peki bu mübarek adamın, onca hizmetine rağmen, kalın bir perdeyle niçin  üstü örtülmeye çalışılmaktadır? Bu sorunun  cevabı, onun söylediklerinde yatmaktadır.

Bakın bu nur yüzlü adam ne diyor: “Cenab-ı Hak, muhafazakarlığın onda dokuzunu Türk(!) milletine vermiş. Bu Allah’ın bu millete bir lutf-u ilahisidir.” Kime vermiş diyor? Türk milletine. Yine “Türk milleti gelişirse İslamiyet gelişir” diyor. Başka bir sözü ise “Her millet evvela kendi milli bünyesini ıslah etmeli; sonra İslam milletleri el ele vermeli.

Demiyor ki; Türklüğünü inkar et, milli değerlerini yık, peygamber ocağı ordunla uğraş, tarihi değerlerini ve mazini törpüle. İşte bunlar için, Mehmet Feyzi Efendi’den bahseden yok.

Bakın Mehmet Feyzi Efendi daha neler söylemiş: “Milli bünye, diğer bünyeden daha önemli, daha sağlam, daha üstün ve daha toplayıcıdır. Bunun için her fertte, milli bir sadakat lazımdır.” Nerede böyle bir yol takip eden? Her halde günümüzde “millet” sakızını ağzından hiç düşürmeyenler Mehmet Feyzi Efendi’nin tarif ettiği adamlar değil.

Yine nur yüzlü hoca: “dinle millet etle kemik, sırtla karın gibi birbirleriyle kaynaşmıştır” ve “bir milletin parçalanması, birbirleriyle uğraşması afettir.” demiştir. Anlıyorsunuz değil mi?

Milli gurur sahibi ve hayatı boyunca bir Müslüman Türk olmanın şuuruyla hareket eden Mehmet Feyzi Efendi’nin hayatını kaleme alan Musa Özdağ ise meseleyi şu satırlarla şah damarından yakalamış: “Eline Kuran’ın elmas kılıcını, gönlüne insanlık sevgisinin çelik kalkanını, altına da Türk Milliyetçilği Ülküsü’nün şahbaz atını alarak onları kuşatmış olan karanlık ve huzursuzluk canavarlarının üzerine saldırmıştır.”İşte bu gün Mehmet Feyzi Efendi’den bahseden bir cemaat yoksa , bu onun Müslüman Türklüğe olan mensubiyetini dile getirmesinden ve bizzat da yaşamasından dolayıdır.

B ugün Türk’ün adı camiler dahil her yerden silinmek isteniyorsa Mehmet Feyzi Efendiler, Seyit Ahmet Arvasiler, Mehmet Akifler, Yahya Kemaller, Ziya Gökalpler, Erol Güngörler yok diyedir.

Eğer iş, Mehmet Feyzi Efendi’nin hayatının anlatıldığı bir kitap çıkacak diye, bunu engellemeye kadar  vardıysa , vay halimize(!). Onun için Size bu örnekle meseleyi anlatmaya  gayret ediyorum.Bu sebeple, her Türk ve özellikle kendini muhafazakar olarak niteleyen kardeşlerim, mutlaka Türk Milletinin ve Türk vatanının yanık bir sevdalısı olan Nur Cemaatine mensup rahmetli Mehmet Feyzi Efendi’nin nasihatlarını bulup okumalıdır.

Bu çerçevede söyleyebilirim ki; Müslüman Türk Milleti, hiç bir zaman kimliğini gizleyecek bir ayıbın içinde olmamıştır. Milli kimliğini her hangi bir korku veya endişe yüzünden saklamak hiç bir Türk’e yakışmaz. Bizler vatan ve millet sevgisinin imandan olduğu desturu ile yetişmiş Türkleriz.  Türklük bizim övünç kaynağımızdır. Ve Allah’a, Bizi Türk milletine mensup olarak yarattığı için bu lütfundan dolayı da gece gündüz hamd ederiz.

Onun için başta mübarek Ramazan Ayınız, Kadir Geceniz ve Ramazan Bayramınız ilebirlikte Müslüman Türk’ün küffara karşı kazandığı zaferlere denk gelen milli günlerimizde kutlu olsun. Peygamber Ocağı Türk Ordusunun, 30 Ağustos Zafer Bayramını komutanların, subay ve astsubayların ve Mehmetçiklerin nezdinde kutluyor, dosta düşmana “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” diye haykırıyor, Mehmet Feyzi Efendi’ye rahmet diliyor, onunda bana şefaatçi olmasını Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.