Tarih boyunca satranç oyununun pek çok meraklısı olmuştur. Tanınmış şahsiyetlerin arasında, Endülüs hükümdarı Sultan Yusuf’da vardır.
Yusuf henüz veliaht iken, ağabeyi Endülüs hükümdarı VI. Muhammed tarafından gözaltında tutulmak üzere, bir kaleye hapsedilmiştir. Yusuf satranç oyununu çok sever. Tesadüfen kale komutanı da usta bir satranççıdır. İki meraklı günlerini satranç oynayarak geçirirler. On yıl göz açıp kapayıncaya kadar geçer. Oyuna düşkünlükleri aralarındaki dostluğu da pekiştirip güçlendirmiştir.
Bir gün oyunun kritik bir anında, saraydan bir atlı gelir. Atlı komutana bir ferman uzatır. Komutan fermanı okuyunca bayılacak gibi olur. Yüzü sararır, elleri titrer. Veliaht Yusuf durumu anlar. Komutana “Anladım. Ağabeyim başımı istiyor. Sen elbette görevini yapacaksın, gelenekte başı kesilen şehzade çoktur. Sen emri yerine getireceksin. Ancak şu oyunu bir bitirelim ” der. Oyuna devam ederler.
Endülüs hükümdarı VI. Muhammed ömrünün son günlerindedir. Hastadır. Doktorlar çaresizdirler. Veliaht Yusuf’un yerine oğlunun tahta çıkmasını istediğinden kale komutanına ferman göndermiştir.
Kale komutanı ve Yusuf oyunun sonuna yaklaşmışlardır. Bu sırada saraydan yeni bir atlı sür’atle gelir. Veliaht Yusuf’un önünde saygı ile eğilerek etek öper ve yeni haberi verir: “Ağabeyiniz Sultan Muhammed, Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Tahtınız hazırdır. Halkınız sizi bekliyor. Saltanatınız hayırlı olsun” der.
Satranç partisi, Veliaht Yusuf’un hem hayatını hem de tahtını kurtarmıştır.
Voltaire (1694 – 1778) küçükken gittiği Cizvit (Katolik Tarikatı) okulunda öğrendiği satranç oyununa çok düşkündü. Ancak Voltaire yazılarındaki sert ve etkin eleştirilerinden dolayı sık sık sürgüne uğrardı. Yapılan baskılardan bıktığı için Paris’ten uzakta olmak arzusuyla, 1763 yılında Ferney’de satın aldığı şatoda yaşamaya başlamıştır.
Mensup olduğu Cizvit tarikatından kovulmuş olan papaz Per Adams bir gece yarısı şatoya sığınır.
Sabahleyin, Voltaire, papaza satranç oynamayı biliyor musun diye sorar. Papaz biraz bilirim der. Ancak papaz olağanüstü bir satranç ustasıdır. Oynadıkları bütün oyunlarda Voltaire’i yener.
Voltaire’in dostlarına yazdığı mektuplarında, Per Adams’la ilgili satırlar vardır. “Satrançtan çok zevk alıyorum. Beni dinçleştiriyor, kanımı kaynatıyor. Fakat bu papazı bir türlü yenemiyorum. Her seferinde beni perişan ediyor. İnanılmaz ustalıklar gösteriyor. Artık O’nun öğrencisi olmaktan zevk duyuyorum…” gibi cümlelere sıkça rastlanmıştır.
Kanuni Sultan Süleyman devrinin önemli alimlerinden Şeyhülislâm Ebussuud Efendi (1490 – 1573) ki bu görevde vefatına kadar 28 yıl kalmıştır. Satranç oyununun, sükûnetle oynandığını ve namaz farzlarını aksatmaya neden olmadığını tespit ettiğinden, oynanmasında sakınca olmadığına hükmetmiştir. Ayrıca akılcı ve statüsü yüksek bir oyun olduğunu söyleyerek bu oyunu oynayanların tanıklıklarının geçerli olacağını da tebliğ etmiştir.
Meşhur tarihçi Cevdet Paşa’da satranç oynamayı bilenleri elit insan sayarmış. Tavsiye mektuplarında önerdiği kişi eğer satranç oynamayı biliyorsa, bunu mutlaka belirtir “Âlâ satranç oynamayı bilir, çok akıllı ve zeki kişidir” diye not koyardı.
Satranç oyununda çağdaş ve demokratik örneklere de rastlanmaktadır. Örneğin oyunun en güçsüz ve gösterişsiz taşı olan piyadenin (piyon) karşısındaki son yatay karelerden birine ulaşması onu vezirliğe yükseltir. Diğer bir anlatımla başarının, sabrın, azmin, ustalığın ve çabanın, en sıradan kişiyi bile en üst makamlara ulaştırabileceğinin göstergesidir.