Dünya Ahiretin Tarlasıdır

125

Yüce Allah tarafından “En güzel biçimde yaratılan” (Tîn, 95/4) ve imtihan için dünyaya gönderilen insanın hayatı; dünya hayatı, kabir hayatı ve ahiret hayatı olmak üzere üç safhadan ibarettir. İnsanın doğup yaşadığı ve nihayetinde eceli geldiğinde öldüğü yer dünyadır. İnsan ömür ile sınırlı hayatını dünyada geçirir; orada yaratıcısı tarafından sunulan nimetlerden faydalanır. İyi veya kötü işlerle hayatını burada geçirir, sonunda Allah’ın huzuruna gider. İşte dünya hayatı geçici olup, insanın kendisine verilen ömürle sınırlı olan birinci hayattır.

Kabir hayatı ise, ölümle başlayan ve tekrar dirilinceye kadar devam eden bir hayattır.

Ahiret hayatı ise; dünya ve kabir hayatından sonra gelen, inananların ebedi cenneti, inanmayanların ise ebedi cehennemi yaşadığı sonsuz bir hayatın adıdır.

Hayatın sadece bu dünyadan ibaret olduğunu zanneden, öldükten sonra dirilmeyi inkâr edenler, tarih boyunca hayatın başlangıcı, gayesi, anlamı konularında tutarsız ve insanı tatmin etmekten uzak çeşitli yorumlar yapmışlardır. Kur’an-ı Kerim’de bu husus şöyle bildirilmektedir: “Dediler ki: ‘Dünya hayatımızdan başka hayat yoktur. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman yok eder. Bu hususta onların bir bilgisi yoktur. Onlar sadece zanda bulunuyorlar.” (Casiye, 45/24)

Dünya hayatı, Kur’an’da genellikle ahiret hayatı ile birlikte zikredilmiş, bazen ikisi arasında karşılaştırma yapılarak ahiret hayatının üstün olduğu belirtilmiştir. Kur’an’a göre, ahiret için amelleri engellemeyen ve aksatmayan dünya hayatı meşru bir nimet, hatta iyiliktir. Nitekim Müslümanların, “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilikler ver, ahirette de iyilikler ver” (Bakara, 2/201) diye dua etmeleri tavsiye edilmiş, “O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratandır” (Bakara, 2/29) denilmiş, birçok ayette dünya ve ahiret mutluluğu birlikte vurgulanmıştır. İnsanların Allah’ın kendileri için yaratmış olduğu bu nimetlerden faydalanması, onlara sahip olmaya çalışması ve onlarla dünyada bir mutluluk araması yanlış değildir. Yanlış olan kişinin, asıl yurdu olan ahireti unutarak, hiç ölmeyecekmiş gibi tamamen dünya amaçlı yaşamasıdır.  Kur’an’da, maddeyi ve şahsî çıkarı ön plana çıkaran hayat tarzı yerilmiştir.

İnsanın, ahiretteki sonsuz mutluluğu yakalamak için, dünyadaki mutluluğu ve nimetleri terk etmesi gerekmez. Bilakis dünyayı ahiretine sermaye ederek daha kazançlı olabilir. Yüce dinimiz İslam, Müslümanın dünyayla ilgilenmesini, ancak zaaflarına yenilerek, sadece dünya nimetleri peşinde koşmamasını istemektedir. Ne sadece dünya, ne de sadece ahiret değil, her ikisi arasında dengeyi kurabilmek esastır. Yüce Allah, her iki hayatın önemsenmesi gerektiğini Kur’an-ı Kerim’de şöyle açıklamaktadır: “…Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap…”  (Kasas, 28/77) 

Bununla birlikte yüce kitabımız Kur’an, dünya ile ahiret arasında bir tercih yapılacak olursa,  ahiretin tercih edilmesini emretmektedir. Çünkü ahiret hayatı ebedî ve daha hayırlıdır.  “Muhakkak ki ahiret senin için dünyadan daha hayırlıdır” (Duha, 93/4) ayet-i kerimesi bunun en açık delilidir. Kur’an, dünya hayatının ahirete tercih edilmesini de şu sözlerle yermektedir: “Dünya hayatını ahirete tercih edenler, (insanları) Allah yolundan çevirip onu eğri ve çelişkili göstermek isteyenler var ya, işte onlar derin bir sapıklık içindedirler.”  (İbrahim, 14/3)

Ahirette insanlar, dünyada yapmış oldukları işlere göre mükâfat veya ceza görecekler, herkesin ameline göre derecesi farklı olacaktır.  Ancak, mal-mülk, servet, makam ve mevki gibi dünyevî imkanlar Allah nezdinde mutlak bir değer ifade etmediği için, dünya hayatını sırf bunların peşinde koşarak geçirenler, ahiret nimetlerine ve üstün derecelere ulaşamayacaklardır. (İsrâ, 17/18)

Kur’an’da “dünya hayatının bir oyun, eğlence, bir süs…” (Hadîd, 57/20) olduğu belirtilerek, insanın ebedî kalacağı ahiret hayatı için azık hazırlaması istenmiştir: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Haşr, 59/18)

Dünya bir imtihan alanıdır, o yüzden dünya ahiretin tarlası sayılmaktadır. Ahiret mutluluğu bu dünyada kazanıldığı için dünya hayatı çok iyi değerlendirilmelidir. Olgun bir mü’min, hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi de dünya için çalışmayı düstur edinmelidir. Her insanın bir gün mutlaka öleceğini ve dünyada yaptıklarından hesaba çekileceğini asla unutmamalıdır.