İzmit’de bir çok lobi var. Bu lobilerden birisi’de “Kocaeliyi Bizans ve Roma” yapmak isteyen Bizans lobisi. İzmit’deki Bizans lobisi İzmit’in adının bizzat Atatürk tarafından “Kocaeli” yapılmasına çok kızgınlar. Korkup çekinmeseler, bölgenin Osmanlı dönemindeki fatihi, Akçakoca Gaziden alan Kocaeli’nin adını önce İzmit, sonrada “Nikomedya” yapacaklar.
Acı ama gerçek, İzmit’deki Bizans lobisi Kocaeli yarım adasındaki Bizans ve Roma eserlerini ön plana çıkartıp, Türk ve İslam eserlerini görmezden gelmekte. Bu lobi, İzmit’in Bizans ve Roma eserlerini ortaya çıkartmak için çalışma yaptırmakta.
İşte bu acı olaylar yaşanırken Gebze Şileliler Derneği ve gazeteci arkadaşım Adnan Üner Gebze’de “Manavlar” konulu bilimsel bir panel düzenledi. Manav deyince sebze ve meyve satan manavlar değil. Kocaeli hatta Anadolu’da bir çok bölgeye bin yıl önce Türkmenistan’dan gelip yerleşen Türklerden söz ediyorum.
Manavlar Panelini büyük bir keyifle dinleyip akademisyenlerle konuştum. Şileliler Derneği ve gazeteci arkadaşım Adnan beyi kutlarken daha önce Manavlarla ilgili hazırladığım bir makaleyi bugün sizlerle paylaşıyorum.
Türkler Kocaeli’ye Ne Zaman Geldiler?
Kocaeli’ye Türklerin yerleşimin Selçuklularla başladığı bilinmektedir. Ancak Osmanlılar tarafından bölgeye getirilen Oğuz Türkleri bölgeye yerleştirilmiştir. Kocaeli’ye zaman içinde yurt içi ve yurt dışından göçler gelmiştir. Kocaeli’ye ilk iskan edilen Türk boyları ile ilgili bir çok bilimsel araştırma yapılmıştır. Biz bu yazı’da Kocaeli Aydınlar Ocağında konferans veren Niğde Üniversitesi öğrencilerinden Sümeyye Köktürk’ün bitirme tezinden yararlandık. Gebze Şileliler Derneği’nin Gebze’de düzenlediği “Manavlar” konulu panelde akademisyenler tarafından yapılan bilimsel konuşmalarda çok önemliydi.
Kocaeli’de Manav Ve Türkmen Köyleri
Prof. Dr. Erol Güngör bugün Türkiye’de yaşayan Türklerin atalarının büyük Selçuklu imparatorluğunu kuran Oğuz Türkleri olduğunu ve Müslüman olduktan sonra bunlara “Türkmen” adı verildiği üzerinde durur.
Türkmenlerin konar göçer halde hayatlarını sürdürenlerine ise, bu özelliklerinden dolayı (Yörük) adı verilmektedir. Konar göçerliğin özünde hayvancılık var, yeni otlaklık aramak var.
Anamur’da Yörüklere “yaylacı” yerleşik halka yaycı denildiğini, Karadeniz’de bilhassa Giresun’da bu kavramları çepni bir Oğuz boyunun da adıdır ve ekinci kelimelerinin karşıladığını belirtmekte, Anadolu’nun muhtelif yerlerinde Türkmen, Yörük göçer kelimelerine karşılıktır.
Adapazarı, Bilecik, Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Kastamonu, Kocaeli, Eskişehir, Afyon ve Zonguldak da yoğun olarak yaşayan Türkmenlere yerli veya manav denilmektedir.
Genel adı Türk olan bu insanlara yöresel adlandırmaları ile yerli, manav, pallık (Artvin’in bazı bölgelerinde), dadaş (Erzurum’da), efe (Ege), Zonguldak Bartın’da kıvırcık, Toros’lar da alevi Türkmenlere tahtacı, Balıkesir’deki alevi Türkmenlerine çetmi denilmekte.
Türkmenlere Neden Manav Deniyor?
Türkmen topluluğuna “manav” denilmesinin esas tarihi gerçeği şudur;
Osmanlı Devleti kurulduktan sonra, her Türkmen boyu çıkardığı ve ürettiği ne varsa, yılda bir kere hiçbir karşılık beklemeden Osmanlı Sarayına gönderirdi.
Bolu kabak, Afyon ve Eskişehir bulgur ve tarhana, Adapazarı ve İznik civarında sebze, İzmit Tavşancıl’dan üzüm saraya gönderilirdi.
Bolu, Bursa, Kocaeli, Yalova, Eskişehir, Afyon, Zonguldak ve Balıkesir bölgelerinden sadece hububat, meyve ve sebze gitmezdi, saraya koyun, kuzu, keçi, oğlak yağ ve kavurmada gönderilirdi.
İşte; Osmanlının bu sadık tebası olan manav, bazı yerde de Yörük diye adlandırılan bu insanlara, bulundukları yerlerdeki azınlıklar (Ermeni-Rum). “Yahu, siz Osmanlıyı besliyorsunuz. Karşılıksız her şeyi saraya gönderiyorsunuz, siz Osmanlının manavı mısınız?” derlerdi. Bu devlete sadık insanlarda “Evet, biz Osmanlı’nın manavıyız. Osmanlının manavı olmakla da gurur duyarız. Devletimize yardım etmeyi de bir şeref biliriz” derlerdi.
İşte, o gündür, bu gündür azınlıkların hazımsızlıkla, kıskançla söyledikleri bir addır MANAV tanımlaması. Osmanlının Sadık tebası, Özbe Öz Türk. Türkmen – Yörük kültürünün has insanlarıdır manavlar.
Yusuf Çam Milli Mücadelede İzmit Sancağı adlı eserinde Milli Mücadelenin başlangıç döneminde İzmit Sancağında yaşayanların %70 Müslüman, %30 kadarı çoğu Hıristiyan olmak üzere azınlıklardan oluştuğunu ve bölgenin sosyal yapısını üç büyük sosyal bütünlük halinde görmek gerektiğini öne sürer.
1- Hıristiyan Azınlıklar (Ermeniler, Rumlar, Yahudiler)
2- 1830 yılından itibaren bölgeye yerleşen (Muhacirler, Balkan ve Kafkasya)
3- Bölgenin yerli (otoktan) halkı bu son boşluğu açarsak; bölgenin yerli halkı manavlardır (yani Türkmenlerdir) demektedir.
Kültür Tarihimiz’de Manavlar..
Kültür, bir toplumun hayat biçimidir. İnsanoğlunun öğrendiği bilgi, sanat, gelenek – görenek ve benzeri yetenek, beceri ve alışkanlıkları içine alan karmaşık bir bütündür.
Türk tipinin bulunduğu coğrafi bölgeye göre etkilenen ve karışarak değişik özellik kazanan bir topluluk olduğu dile getirilmektedir. Özellikle Marmara Bölgesinde yaşayan kişiler MANAV olduklarını söylemektedirler.
Manav Türkmen kültürünü anlayabilmek için, Manavlar hakkında etnografik bilgilere ihtiyaç vardır. Örneğin keten el dokumacılığı manavlarla bütünleşmiştir. Çiftçi ailesinin boş zamanlarında tarımdan arta kalan günlerde uğraştığı, hem kendi ihtiyacını karşıladığı hem de fazlasını satıp para kazandığı veya yöresindeki hammaddeden ve boş duran iş gücünü değerlendirdiği yardımcı bir el sanatı durumundadır.
Ekilip dokuma durumuna gelinceye kadar, havuzlama, kurutma, kırma, tarama, yumuşatma, eğirme, ağartma, çözgü hazırlama aşamalarından geçen keten; dokunup çarşaf, yaygı, yorgan yüzü, yastık kılıfı, elbiselik, yolluk, çuval olarak Manavların ihtiyaçlarını görmektedir.
Geleneksel giyimin parçaları olan uçkur, önlük, yağlık, çevre keten bezinden yapılır. Şalvar ve sırta giyilen içlik saya mintan, hırka ise zaten ketenden diğer bir adıyla Kandıra bezindendir.
Manavlar ketenin çöpünü bile ziyan etmez. Bu bir mübalağa değildir. Ketenin çöpünden yatak, minder yapar, keten tohumunun yağını yemeklik olarak kullanır ve kandilinde yakar.
Şehre sadece tuz almaya, şeker almaya giderlerdi. Bazen de şeker ihtiyacını yaptıkları pekmezle karşılarlardı. (Dut, elma, pancar, armut ve şeker kamışı pekmezleri)
Manavlar, bölgenin tarım ve hayvancılık özelliklerine uyum göstermiştir. Tahıl, keten, kenevir, meyve, sebze tarımı, bağcılık, son zamanlarda fındıkçılıkla uğraşmışlardır. Manavlarda özellikle Kandıra hayvancığının önemi büyüktür. Koyun, keçi, hindi, küçükbaş, sığır, dombay (manda) gibi büyükbaş hayvan yetiştiriciliği yapmaktadır.
Keş, yağ, peynir, yoğurt üretmişlerdir ki Kandıranın yoğurdu meşhurdur, bu üretimin bir kısmı aile içi tüketime tahsis edilmiş, bir kısmı satışa sunulmuştur.
Kocaeli’nde Manav Evleri..
Manav köylerinde halk mimarisinin ilginç bir örneği ahşap yığma şeklinde olan çandı evler bulunmaktadır. Gerek Selçuklu, gerekse Osmanlı döneminin bu orijinal ahşap örnekleri günümüzde tek tük de olsa ulaşmıştır.
Kandıra ve Kandıra’nın hemen yanı başında bulanan Taşköprü çevresinde yöresel adıyla, üç çandı camii kalmıştır. Tatar Ahmet, Karagüllü, ve Hatipler köyü civarıdır.
Kandıra, Kaynarca dolaylarındaki Çandı camilerinin çoğunda Orhan Gazi döneminde ait bulunduğu ve bu tür camilerin kesinlikle Akçakoca Bey’in fethettiği yerlerde yapılmış bulunduğu, Orta Asya’dan gelen bu mimarinin anısına sadık olan Büyük Kahraman Akçakoca’nın isteğine bağlı olarak bu camilerin yaptırdığı kanısı öne sürülmektedir.
Çandı evler geleneksel Türk ailesinin yaşam şekline göre planlanmıştır. Evin tam ortasında ocaklı bir oda bulunmaktadır, Odanın etrafında onu çevreleyen bir dolaşma yer almaktadır. Evin girişindeki hayat denilen geniş alan bu dolaşmayla birbirine açılmaktadır.
Evler iki katlı olup alt katta ahır bulunmaktadır. Yaşam mahallinin ahırın üzerinde yer almasının amacı hayvanların ve nefeslerin oluşturduğu sıcaklığın üst katın ısınmasında katkı vermesidir. Aynı zamanda da mal canın yongasıdır. Hayvanlar ailenin gözü önündedir.
Çandı yapının en önemli özelliği 20 cm çapındaki kütükler düzgün yontularak birbiri üzerine binen U kesitli boğazlarla kenetlenmektedir. Boğaz kısmından ağaçlar 20 cm uzatılarak uçları aynı hizada düzgünce kesilmektedir.
Kertilip birbirine geçirilen uzun kütüklerde çivi kullanılmamaktadır. Bu yapılar kültür özelliği olmasının yanı sıra birer sanat eseridir. Kışın sıcak, yazın serindir. Aynı zamanda depreme son derece dayanıklıdır.
Manav mutfağı karbonhidrat ağırlıklıdır diyebiliriz. Buğday başta olmak üzere tahıl maddeleri ana öğedir. Türklerde çok eski ve yaygın bir çeşit olan gözleme manavlarda da vazgeçilmezdir. Yine bu çeşide yakın bazlama ve cizlemeyi sayabiliriz. Bazlama biraz kalındır. Ve ekmek işlevi görmektedir. Cizleme ise taşmış ve yumuşak hamurun daha ince pişirilmiş bir versiyonudur.
Bu mutfağın en kendine has örneklerini vermek gerekirse, malay (mısır ve buğday unundandır, dartılı veya pekmezli yenir) mancarlı pide (bu genel bir başlıkla söylenirse ıspanaklı pidedir. Ispanakla sınırlanmaz. Pidenin içi gezicek otu, efelik, kaldirik otu, gışırık otu olur ama başlık aynıdır; mancarlı pide)
Evet sonuç olarak “İzmit’deki Bizans Lobisi” ne kadar çalışırsa çalışsın, adını Kocaeli Fatihi Akçakoca Gaziden alan “Kocaeli” hiç bir zaman “İzmitmidi ve Nikomedya” olmayacak ve Kocaeli olarak kalacaktır.