Yüce Rabbimiz, insanı diğer bütün varlıklardan üstün kılmış, farklı cinslerin bir araya gelerek sevgi ve saygı temeline dayalı huzurlu aileler kurmalarını tavsiye etmiştir. Çünkü huzurlu bir aile, aynı zamanda huzurlu bir toplum demektir. Nitekim Kur’an-ı Kerim de, Rûm Suresi’nin 21. Ayetinde “içinizden kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp, aranızda sevgi ve rahmet var etmesi, Allah’ın varlığının delillerindendir. Doğrusu bunda iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır” buyrulmuştur.
Toplumu meydana getiren temel yapı ailedir. Ailelerin huzur ve mutluluğu, toplumun huzur ve mutluluğu demektir. Ailede görülen huzur veya huzursuzluk dolaylı olarak topluma da mutlaka yansıyacaktır. Aile mutluluğunun sağlanması ise, eşlerin ve diğer aile fertlerinin birbirlerine sevgi, saygı ve hoşgörü esasları dâhilinde davranmalarına bağlıdır. Yine Kur’anı Kerim’de Tevbe Suresi’nin 71. Ayetinde, “Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostudurlar” buyrulmuştur.
Bu dostluğun evvel emirde aile içinde görülmesi gerektiği ve bir ömür boyu hayatlarını birlikte geçirecek olan eşlerin dostluğa, sevgi ve saygıya herkesten daha çok ihtiyaçları olduğu muhakkaktır. Bu gerçeğe rağmen, geçmişte olduğu gibi günümüzde de zaman zaman meydana gelen aile içi huzursuzluklar toplumun önemli problemlerinden birini teşkil etmektedir. Sevgi ve anlayış eksikliği geçimsizliği, geçimsizlik ise kötü muamele ve şiddeti doğurmaktadır. Bilhassa kadınlar ve çocuklara yönelik aile içi şiddet boşanmalara sebep olmakta, parçalanmış aile fertleri toplumun problemli üyeleri haline gelmektedir.
Kur’an-ı Kerim de bizler için örnek olarak gösterilen Hz. Peygamber (s.a.v) Efendimiz hiçbir zaman eşlerine ve çocuklarına el kaldırmamış, daima güzel söz söylemiştir. İnsan olarak bazen eşlerine darılsa da bunu devam ettirmemiş, eşlerine yardımcı olmuş ve gerektiğinde eşlerinin de fikirlerini almak suretiyle istişare etmiştir. Hanımlara iyi davranılmasını istemiş ve “Sizin en hayırlınız, kadınlarına karşı en hayırlı olanızdır” buyurmuşlardır. (Tirmizi, Müslim)
Netice itibariyle, eş seçerken İslam’ın koyduğu kaidelere uyulmalı, güzellik, zenginlik gibi geçici olanlar değil, iman, ahlak gibi temel vasıfların ön planda tutulması esas olmalıdır. Zira İslam’da esas olan güzel ahlak ve iyi huydur. Esasen halkımız arasında yaygın olarak söylenen, bir sivilce güzelliği, bir kıvılcım zenginliği yok eder ifadesi de bu hususu çok güzel hülasa etmektedir.
Ailedeki erkek otoritesi “zorbalık” olarak anlaşılmadığı gibi, kadının itaati de “esaret” şeklinde anlaşılmamalıdır. Aile hayatı, Yüce Dinimiz İslam’ın hassas bir şekilde tayin ettiği ölçüler dâhilinde gerçekleşirse ailede “zalim“de olmaz, “mazlum“da.
Kadının iffet ve itaat dairesinden çıkarak kocasına zulmetmesi, buna karşılık kocanın ise otoritesini nefsanî arzuları uğruna kullanması aile yuvasının tahrip olmasına sebep olur. Huzurlu bir aile ortamının tesisi için eşler önce Allah’ın huzuruna durmalıdır. Huzura durulmayan ailede ise huzurun olmayacağı bilinmelidir.
Huzurlu bir ailenin temel şartlarından birisi de eşlerin karşılıklı yapacakları fedakârlık ve gösterecekleri sabırdır.
Bu vesile ile bütün okuyucularıma huzurlu bir aile hayatı temennisiyle, Mübarek Kurban Bayramlarını tebrik ederim.