Değerli okurlarımızın ve internet yoluyla bizi takip edenlerin ve arayanların yaklaşan Ramazan Bayramını tebrik ediyorum. Ülkemizin daha aydınlık, birlik ve bütünlüğünün perçinlendiği, etnik zorlamaların ve ayrıştırmaların, demokrasiyle çelişen sınırlama ve sindirmelerin ortadan kalktığı nice Ramazan ve Bayramlarda buluşmasını Allah’tan niyaz ediyorum.
Halk oylamasının arka planını ortaya koyan ve “ne yapmalı” sorusunun cevabını veren kitapçığımız www.aydinlarocagi.org. internet sitesinde bulunmaktadır. Oradan alınarak uygun görülen e-postalara gönderilebilir. Okuyucularımıza önemle duyururuz.
Ülkemizin asıl sorunlarını çözmekten çok; yeni ihtilaflar ve kamplaşmalar doğurucu bir halk oylaması sürecinde bulunuyoruz. Şimdilik önümüze konan 26 maddelik anayasa değişiklik paketi, ileride getirilecek olanların öncüsüdür. “Daha çok demokrasi” ve sözde “AB standartlarına ulaşma” görüntüsü altında temel hak ve hürriyetler sınırlandırılmakta, aydınlar sindirilmekte, her kurum ve anayasal güç icranın denetim ve emrine sokulmaya çalışılmaktadır. AB standartları herhalde sandıktan çıkan her iktidarı tek güç haline getirmiyor. Kuvvetler ayrılığı prensibini iptal etmiyor.
Türkiye’nin yıllardır en önemli sorunu gücü eline geçirenin kendi dışındaki kurum ve kuruluşları tahakküm altına alma eğilimidir. 1970’li yıllarda özellikle yargının CHP ile ortak tahakkümü ve baskısı unutulmamıştır. Bugün de bunun yerini mevcut siyasi iktidar (yürütme) alıyor. Eğer halk oylamasından “evet” çıkarsa, ülkemizdeki demokratik hak ve hürriyetlerin daha da geriye götürülmesi, baskıların artması, yargısız infazların çoğalması mümkündür.
Önümüzdeki dönem, halk oylamasından “evet” çıkması halinde Türksüzleştirilmiş ve Cumhuriyeti devre dışı bırakacak yeni anayasa taslakları ortada dolaşabilir. Ülke tam bir etnik çorbaya dönüştürülebilir. Yeni etniklikler yaratılabilir. Böylece 2010 modeli yeni Sevr’lere ulaşılabilir. Bu nasıl bir demokratikleşme anlayışıdır ki, Türkiye’yi Türkiye olmaktan çıkarabiliyor. Çözülmeyi ve ayrışmayı demokrasiyle bir kabul edebiliyor. Hiçbir ciddi devlette olmayan tartışma zemini demokratikleşme diye yutturulabiliyor.
Ortada siyasi bir şike var. PKK’nın siyasallaşmış yüzü olan BDP’nin boykot kararı da aslında dolaylı bir evettir. Ancak, taviz beklentisiyle bu boykota dönüşmüştür. Boykot kararı, değişiklikler yeterli görülmese de yarın büyük çoğunlukla “evet”e dönüşebilir. Herhalde, yetkililerin terörle mücadelede kararlılıktan anladıkları, terör örgütüyle pazarlık olmamalıdır. Maalesef, bu konuda pis kokular etrafa yayılmıştır. Halk oylamasında “evet” verecek olanlar, ne enteresandır ki, BDP ile aynı çizgide birleşmiş olacaktır. Böylece, AKP-BDP, bir bölümüyle BBP, kendisini Türkiyeli görenlerle bazı İslâmcı kesimler ittifak kurmuş olacaktır.
12 Eylül’de sandığa gideceklerin unutmamaları gereken bir gerçek vardır. Bu da Anayasaya verilecek olan son şekildir. Bunun işaretleri bugüne kadar yapılan anayasa taslak hazırlıklarında, iktidar partisinin yetkililerinin beyanlarında ve evet propagandası için bastırılmış kitapçıklarda yer almaktadır.
AKP grup başkanvekili bir hanımın “Anayasadan Türk ve Türk kimliği ifadelerinin çıkmadığı sürece ülkenin demokratikleşemeyeceği” hezeyanları unutulmuş değildir. Tabii ki kendilerini Türk değil; ama Türkiyeli görenleri, “Türkiye, sadece Türklerin değildir” diyen iktidar mensuplarını da unutamayız. Herhalde bundan dolayı, Ermeni ve daha sonra da Yunan açılımlarına ihtiyaç duyulmuştur.
Asıl amaç, Anayasanın tamamının değiştirilmesidir. Şimdilik, 26 maddenin 24’ü ile vatandaşa satış ikramı ve “promosyon” sunulmaktadır. Böylece “tek devlet, tek millet, tek bayrak” lafları da havada kalmaktadır.
Türkiye halk oylamasıyla meşgûlken, yurtdışında çok değişik şeyler olmaktadır. Meselâ, Hollanda vatandaşlarımız üzerinde insan hakları ihlallerini arttırmakta, eritmeci politikalar sürdürülmektedir. Uyum yasası adı altında birinci nesil bile dil sınavlarına alınmak istenmekte; bunu değişik ülkelerdeki bazı örnekler takip etmektedir. Avusturya’da bir firmanın süt paketlerinde vatandaşlarımıza dönük Türkçe bir yazı, ortalığı karıştırabilmekte; büyük tepki doğurmaktadır. Bizde ise, yer yer Türkçe’nin yerini İngilizce almaktadır. Milli egemenliğe karşı halk oylaması ve seçim konuşmalarında Kürtçe zorlaması vardır.
Not: Rahmetli Recep Doksat’ın eşleri Necla Doksat’a Allah’tan rahmet dilerim.