Şehitlere Saygımız Varsa

91

Hafta sonu Şemdinli’de PKK saldırısı sonucu şehit olan 11 kınalı kuzumuzun acısını kalbimize gömerek, olabildiğince sükûnetle değerlendirme yapmaya çalışalım.

Terör örgütü, liderinin 31 Mayıstan sonrası için işaretini verdiği gibi, şok eylemlerle Türkiye’yi sindirmek, yıldırmak ve taleplerini kabul ettirmek için kalleşçe saldırıyor.

Açılımın terör saldırılarını artırdığını herkes kabul ediyor. Hükümet ve yandaşları, “PKK, açılımın kendisinin istismar edeceği zemini kaybedeceğini görerek saldırılarını artırdı” teziyle bunu açıklıyor. Oysa olayların özü ve gelişmeler başka türlü oldu.

AÇILIM SÜRECİ ÖCALANI SİYASİ AKTÖR HALİNE GETİRDİ: Hükümetin “Kürt Açılımıprojesi, Öcalan’ı muhatap alınması gerektiği ifade edilen siyasi bir aktör haline getirdi. Hükümetin teröristle müzakere ederek, onları ikna ederek çözme arzusu, Öcalan’ın taleplerinin kabul edilmesinin imkânsızlığını görünceye kadar devam etti.

Taleplerin kabulü imkânsızdı, çünkü PKK bir hak ve özgürlükler hareketi değil, siyasi bir proje idi. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in “PKK dış güçlerin maşasıdır” sözü bu gerçeğin kabulü olmalı.

Hükümet, Habur‘dan giriş yapanlara karşı, devleti küçük düşürmek pahasına gösterdiği hoşgörünün nasıl istismar edildiğini ve Türk Milletindeki tepkiyi müşahede ettikten sonra açılımlara devam etme cesaretini kaybetti. PKK’nın şehir örgütlenmesi KCK’ya karşı yapılan operasyonlar, tutuklamalar ve nihayet Habur’dan giriş yapanlarda 10 kişinin tutuklanması devletin tavrında bir değişme olduğu izlenimi verdi.

AÇILIM SÜRECİ PKK’YI CESARETLENDİRDİ: Hükümet yandaşları “açılımı” kabul ettirebilmek için iki hususu vurguladılar:

•1-     “Devlet Kürt vatandaşlarına karşı zulüm yapmıştır, terör örgütü bu haksızlığa karşı doğmuş ve serpilmiştir.” Bu tezle terörist örgüte bir nevi meşruiyet sağlama gayreti gösterildi.

•2-     Bu meselenin ne yaparsak yapalım çözülemeyeceği, ancak terör örgütü mensup ve sempatizanlarının dağdan indirilip, “düz ovada siyaset” yapmalarına imkân verilmesi halinde sona erdirilebileceğini anlattılar.

PKK’yı Kürt halkının temsilcisi gösteren ve devletin aczini ortaya koyan bu sözler, örgütün cesaretini artırdı. Ayrılıkçıların siyasi beklentilerini yükseltti. Zaten kuruluşundan beri ulaşmaya çalıştığı siyasi hedefe uygun taleplerini ilettiler. Taleplerin demokrasi ve insan hakları ile bir alakası yoktu. Siyasi projeye yani Türkiye topraklarında yeni bir devlet kurmaya yönelikti. Bu taleplere örgüt beklediği Hükümetin istese dahi veremeyeceği cevabı alamadı. Yapılan son eylemler de “söke söke alırız” meydan okumasıdır.

TSK’NIN MORALİ: Örgütü cesaretlendiren ikinci husus, Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı yürütülen asimetrik psikolojik savaş sebebiyle TSK’nın moralinin bozuk olmasıdır.

TSK bünyesinde, teröre karşı mücadele etmiş çok sayıda subayın, mücadele sırasında hukukun dışına çıktıkları, çete mensubu oldukları gibi gerekçelerle, haklarında davalar açıldı, tutuklamalar yapıldı ve medyada karalama kampanyaları yürütüldü. Bunların halen terörle mücadele edenlerin cesaretini kırdığı ve “yaptığımız bu fedakârlıklar ne için?” dedirttiğini görmezden gelemeyiz. Eski örgüt mensuplarının “faili meçhul cinayetler, ölüm kuyuları” gibi ihbar ve iddiaları ciddiye alındı. Bir tek ceset bulunamadı ama TSK’nın üzerinde karalamaların izi kaldı.

TSK’ DA TECRÜBE AKTARIMINDA KESİKLİK VAR: Yapılan mücadelede her iki taraf geçmiş tecrübelere göre yeni taktikler geliştiriyor. Terör örgütü kesintisiz bir bilgi aktarımı yapmakta iken, terör örgütüne karşı 90’lı yıllarda büyük başarı kazanmış subaylarımızın bilgi ve tecrübesinden yararlanılamamış olması bir eksiklik teşkil ediyor.

TSK’nın tecrübe aktarımı yapamamasının diğer sebebi mücadelenin profesyonel uzman askerlerle değil, kısa süreli askerlik yapan erlerle yapılmış olması. TSK’nın tamamen uzman er ve erbaşlarla mücadeleyi yürütme kararı henüz icraata konulamadı. Terörist 8 yıl dağda kalırken, bizim er ve erbaşlarımız bir yıldan daha kısa süre kaldığı için, arazi bilgisi ve tecrübe hususunda eksiklik olması kaçınılmaz.

İSTİHBARAT EKSİĞİ: İstihbarat terörle mücadelenin olmazsa olmazı. ABD ve İsrail’le istihbarat paylaşımı projesinin pek bir fayda sağlamadığı anlaşılıyor. İstihbaratın tamamen milli kaynaklarla yapılmasına özen gösterme mecburiyeti var.

Bir başka husus, kendi savcısını, hâkimini, generalini, siyasetçisini, her kademeden vatandaşının özel hayatını bile dinleyen, filme çeken devletimizin teröristleri izleme konusunda yeteneğini geliştiremediği açığa çıkmış oldu.

YAPILMAMASI GEREKENLER: Bu yaz bundan daha fazla canımı acıtacak, öfkelendirecek eylemlerin de olması örgütün hedefi. Morallerin bozulup, herkesin suçu başkasına atacağı psikolojik bir dağınıklık çok yanlış olur.

TBMM Başkanı M. Ali Şahin’in olayın ve şehitlerin sorumlusu TSK olduğunu ima eden “Genelkurmay tatmin edici bir açıklama yapmalıdır” beyanatı talihsiz ve faydasız bir ifadedir. Başbakan‘ın CHP ve MHP’yi PKK tarafında göstermeye çalışan ifadeleri de hem terörle mücadele açısından ve hem de siyaseten faydasızdır.

Açılım sürecinde yapılan hataların tekrarlanmaması öncelikli olmalı. Açılım, bölge insanımızın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmasından gurur duyabileceği politikalar geliştirmek, öncelikle işsizlik ve fakirlikle mücadele etmek olarak anlaşılmalı.

YAPILMASI GEREKEN BİR KAÇ HUSUS: İktidar, muhalefet ve TSK birlik ve bütünlük içinde olmalı. Açılım’da olduğu gibi Hükümet tek başına hareket etmemeli, alınacak tedbirler ortak bir irade ile alınmalı.

TSK’ya karşı yürütülen psikolojik harbe son verilmeli.

Mücadeleyi Kuzey Irak’ta başlatmak lazım. Barzani’ye “Mesut Abi” demek, ABD ile “stratejik müttefik” ve “BOP eşbaşkanı” olduğumuzu söylemek, maalesef ABD ve Barzani’nin oyalama ve kandırmacalarına çare olamadı.  Hükümet siyasi gücünü bu konuda mutlaka göstermeli.

Ve artık hiç olmazsa bundan sonra PKK lideri Öcalan’ın İmralı’dan örgütü yönetmesine artık izin verilmesin. Avukatları ile görüşme ve talimat gönderme imkânı elinden alınsın.

Hiç olmazsa bunları yapın. Eğer şehitlerimize ve gazilerimize bir nebze saygınız varsa.

 

Önceki İçerikKocaeli Aydınlar Ocağı Mensuplarının Ankara Seyahati
Sonraki İçerikMüslümanın Riyayla İmtihanı
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.