Bundan yaklaşık üç yıl önce 13 Mart 2007 tarihinde “GÜNDEMİ KOŞTURUYORLAR” adlı bir yazı kaleme almış ve şöyle yazmıştım. “Türkiye enteresan bir coğrafya üzerinde. Ülkemiz içinde ve çevresinde devamlı olarak değişik hadiseler cereyan ediyor. Bunları yakalamak ve analiz etmek sıradan vatandaşın harcı değil. Zaten amaçlanan da bu.”
Günümüzde Türkiye’yi içten ve dıştan etkileyen olaylara baktığımda üç yıl öncesinde belirttiğim şeylerin aynen artarak devam ettiğini görüyorum.
Vatandaş şaşkın bir şekilde her yönden tokat yer vaziyette.
Deniz Baykal’ın ortaya çıkan ve red etmediği görüntüleri büyük bir skandaldır. Bırakın Türk toplumunu dünyada hiç bir toplum evli bir kadınla, evlilik dışı bir ilişkiyi onaylamaz ve ahlâka uygun olarak kabul etmez.
Bu sebeple CHP eski lideri Deniz Baykal’ın yaptıkları hiçbir nedenle mazur gösterilemez. CHP’lilerin liderleri Deniz Baykal’a sahip çıkmasını anlıyor ama onun yaptıklarının sorgulanmamasını da yadırgıyorum.
Ayrıca AKP iktidarına karşı çok anlamlı bir muhalefet yapan Deniz Baykal’ın bu olay nedeniyle saf dışı kalması da ülkenin hayrına olmamıştır.
Başka bir açıdan bakılınca Deniz Baykal’ın başına gelenler özel hayatın ihlalidir ve kamuoyunun önüne bu şekilde getirilmesi bir alçaklıktır. Bu durum yani kişinin özel hayatının ihlali Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası anlaşmalar açısından koruma altına alınmış ve özel hayatı ihlal edenler ceza kanunları açısından suçlu görülerek cezalandırma yoluna gidilmiştir.
Bu nedenle Deniz Baykal’a ve Nesrin Baytok’a karşı işlenen bir suç vardır ve bu suçu işleyenler mutlaka bulunarak cezalandırılmalıdır. Bu konuda da görev, Başbakan Erdoğan’a ve hükümete düşmektedir.
R. T. Erdoğan; bir yandan Baykal’a ahlak dersi vermeye kalkışırken diğer yandan İslam dininin en büyük günahlar arasında saydığı zina yapmayı, Türk Ceza Kanununda suç olmaktan çıkardığını unutmuş gözükmektedir.
İster dindar, ister mütedeyyin diyebileceğiniz R. T. Erdoğan, AB’nin isteğiyle orijinalinde olmamasına rağmen eski TCK’nun ilgili maddesine Atatürk tarafından konulan, zina’yı suç olmaktan çıkarmıştır. Türkiye’de bazı kesimler tarafından dinsizlikle suçlanan Atatürk’ün, birde muhafazakar lider R. T. Erdoğan’ın yaptığına bakın. Sizce hangisi dindar acaba? Ve bu konu niçin cemaat ve tarikatlar tarafından gündeme getirilmemekte ve Erdoğan’dan bu konuda hesap sorulmamaktadır?
Sonra da aynı R. T. Erdoğan, Baykal’ı gidip belden aşağı vuruyor. Kim haklı dersiniz? Ben ikisini de yaptıkları itibarıyla, haksız ve yanlış bulmaktayım.
Başbakan Erdoğan sadece bu konuda değil bir çok konuda Türk halkının kafasını karıştırmaya çalışmaktadır. Yabancıların kontrolüne girmiş ve yandaş olmayı becermiş medya bu kafa karıştırıcılığının aracılığını yapmaktadır. Böylece Erdoğan hedef kitlesine rahatça ulaşmaktadır.
Yine Erdoğan’ın, Fener Rum Patrikhanesini ve başındaki papaza, ecdadının ekümenikliği tanıma konusunda gösterdiği toleransı, kendisinin de çok rahatça gösterebileceğini, son Yunanistan gezisinde ifade etmesi ise Türk Milleti açısından asla kabul edilebilecek bir husus değildir.
Erdoğan’ın bu açıklaması; benim ve onun ecdadının farklı olduğunu göstermesi bakımından çok ilginçtir.
Benim ecdadım geçmişi şan dolu Osmanlı – Türk İmparatorluğu’nun efsaneleşmiş isimleri ile Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarıdır. Onlar Türk Milletine inanılmaz tuzaklar kuran Patriği patrikhane kapısında asmış, patrikhaneyi “melanet yuvası” olarak nitelemiş ve başarabilseler patrikhaneyi sınırların dışına çıkarmaya çalışmış insanlardır. “Ekümeniklik” iddiası asla benim ecdadım tarafından kabul görmemiş ve hoş karşılanmamıştır. Peki Sayın Erdoğan’ın patrikhanenin ekümeniklik iddiasından rahatsız olmayan bu ecdadı acaba kimlerdir?
BDP milletvekilleri ve İmralı canisinin açıklamaları karşısında sesi fazla çıkmayan, 8 yıllık AKP iktidarında bölücülüğün geldiği noktayı görmezden gelen Erdoğan’ın şehit cenazelerinde yükselen anlamlı feryatları çarpıtmaya çalışması da anlaşılır olmaktan çok uzaktır.,
Canı yanan halk kimi protesto edecektir?
Başbakan Erdoğan,değişik konular hakkında işine geldiği gibi konuşup, medya aracılığıyla halkı yanıltırken, ülkenin gerçek sorunu olan işsizlik, Şubat ayı itibarı ile % 14.4 çıkarak, işsiz sayısı 3.564.000 kişiye ulaşmıştır. Türkiye’nin eli iş tutması gereken genç nüfusunda ise bu oran % 25.5 ‘tir. Mart ayında ortaya çıkan cari açık 4.3 milyar dolardır. Ocak – Mart 2010’da cari açık ise yıllık % 403 artışla 10 milyar dolara yükselmiştir. Ülkenin iç ve dış borç stokunun her gün arttığı ve cari açığın yükseldiği bir Türkiye’nin elbette sorunu R. T. Erdoğan’ın koşturduğu gündem olamaz.
Onun için satır aralarında Erdoğan’ın söylediği fakat Türk Milletine hiçbir fayda getirmeyecek hususları yakalamalı ve kendisine hak ettiği cevapları vermeliyiz.