Düzenli haftalık köşe yazıları yazmaya başlayalı tam üç yıl oluvermiş. Ocak 2007’de Kocaeli Aydınlar Ocağı Başkanı Ahsen Okyar kardeşimin teklif ve teşviki ile yazmaya başladığım yazılar, Çağdaş Kocaeli Gazetesinde ve Kocaeli Aydınlar Ocağı web sitesinde baştan beri Salı günleri yayınlanıyor.
Hiç ara vermeden devam eden, disiplin ve süreklilik arz eden bu yazı maceramın, hayatıma ayrı bir renk ve zenginlik kattığını itiraf etmeliyim. Maddi bir karşılık beklemeksizin, sadece fikir, duygu ve düşüncelerimin sizlerle paylaşılmasının verdiği manevi bir zenginlikti bu.
Yüzelliyi aşan haftalık yazılarımda genelde güncel siyasi, ekonomik, sosyal olayları, değişmeyen ölçütler ışığında değerlendirmeye çalıştım. Zaman zaman da o sıralarda özel hayatımda yaşadığım önemli olayların ruhumda yarattığı duygularımı sizlerle paylaştım.
“Ben sizin yazılarınızı gazeteden veya internetten takip ediyorum” veya en azından “ara sıra yazılarınızı okuyorum” diyen eski veya yeni tanıdıklarla karşılaşmak, beğenenlerin takdir edici sözlerini duymak çok güzel bir duygu. Bundan daha güzeli yıllardır okuduklarınız, yaşadıklarınız ve düşündüklerinizden harmanladığınız görüşlerinizi büyük konferans salonlarını dolduran kişi sayısından çok daha fazla insanla paylaşabiliyor olmak. Hem de, bir konferanstakinin aksine, bütün kelimelerin tekrar takrar incelenebileceği bir yazılı metin üzerinden.
Yazmak, güncel olaylar hakkında dost meclislerinde sohbetlerde söylediğimiz lafların rahatlığında olamıyor. Bir konuda görüşlerinizi yazılı olarak ifade etmeye çalıştığınızda öncelikle bunun fikri bir bütünlük içerisinde olmasını sağlamak zorundasınız. Yazının belli bir mantık silsilesi içinde yürümesi lazım. Değerlendirdiğiniz güncel konunun doğru olmaması veya eksik ya da yanlış bir bilgiye dayalı olarak yazmışsanız o yazı sizi mahcup edebilir.
“Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi” olanlardan olmamak için, yazdığınız konu hakkında ya önceden bilgi birikiminiz müsait olmalı veya yeterli bir araştırma yapmalısınız.
Üstelik okuyucular sizin dost çevreniz kadar homojen olmayacaktır. Farklı dünya görüşüne ve karaktere sahip okuyucular için ortak payda oluşturacak bir üslupla yazmak durumdasınız.
Güncel olaylarda siyaset ağırlıklı yorumlar kaçınılmazdır. Güncel köşe yazısı yazmaya çalışıyorsanız, özellikle iktidarın politikaları ve yaptığı işleri değerlendirmek, eksik ve yanlışlarına dikkat çekmek, eleştirmek durumunda kalıyorsunuz. Ak Parti iktidarı dönemine gelen yazı dönemimde, şüphesiz iktidar partisi bu eleştirilerin birinci muhatabı oldu. AKP bünyesinde yerel ve genel politikada görev yapan çok sayıda dostumuzun olması bu tenkitlerin dozunu ve miktarını hiç etkilemedi.
Çünkü ülkemizin zararına olacak karar ve uygulamalar için uyarı görevini yapmak, asgariden bir yurttaşlık, vatanseverlik ve aydın sorumluluğu olduğu gibi, bu dostlarımızın daha az hata yapmalarına bir nebze katkıda bulunmak anlamına geliyordu.
Partileri ve yöneticileri tenkit ederken bunlara oy veren milyonlarca vatandaşımızın duygularını göz ardı edemezsiniz. Bu insanların sevdiği, saydığı, kendilerine rehber veya lider bellediği kişiler hakkında hakaret ve galiz sözler söylemek en azından kitlelere saygısızlık olur.
Ayrıca siyaset gerçekten zor, yorucu ve yıpratıcı bir meslek. Bu alanda görev yapan insanlar büyük fedakârlıklar içinde siyaset yapmakta. Bizlerin rahat evimizde keyif yaptığımız zaman dilimlerinde, onlar farklı meşrepten insanlarımızın derdini dinlemekte, çözüm bulmaya çalışmakta, bulamasa bile sebebini izah etmek külfetini sırtlarında taşımaktalar. Bırakın siyasi karar mekanizmalarında yaptıkları görev sebebiyle katıldıkları toplantıları, parti teşkilatlarının düzenlediği toplantılar, çeşitli dernek ve vakıfların faaliyetleri, cenazeler, düğünler vd sosyal içerikli toplantılara katılmanın bile ne kadar yorucu olacağını tahmin edebiliriz.
Bu bakımdan güncel yazılarımızda kişileri değil, olayları ve politikaları değerlendirmenin uygun olduğu kanaatindeyim. Şahsi bir menfaat beklentisi olmadan sadece millet ve vatan sevgisi ile yaptığımız değerlendirmelerde bazen ağır hükümler versek de, tenkit edilen siyaseti uygulayanlarla aynı partide olan dostlarımızdan şimdiye kadar tarafıma bir sitem bile söz konusu olmadı.
Petkim/ Tüpraş Petrokimya’da, Satış Müdür Yardımcısı ve Ticaret Müdürü olarak görev yaptığım yıllarda, şirketin “yıllık faaliyet raporlarının” önsözlerini onbir yıl ben kaleme aldım. Bu önsözlerde önce Dünya ve Türkiye Ekonomisinde yaşanan temel gelişmeleri ve daha sonra da şirketin özel gelişmelerini özetlerdim. Yıllar geçtikçe Türkiye Ekonomisi ile Şirketin ekonomik gelişmelerinin birbirine şaşılacak kadar çok paralellik gösterdiğini fark ettim.
Üç yıllık yazılarımı da bir tarih sıralaması içinde gözden geçirdiğimde, yazılarımın Türkiye gündeminin tam bir yansıması olduğunu görüyorum. Türkiye gündemine dair yorumlarımı sıcağı sıcağına sizlerle paylaşmış olmak ise son derece haz veren bir vakıa.
Bunca yazı içinde muhakkak ki bazı hata ve yanlışlarım olmuştur. Çok şükür ki bahsettiğim ilkelerden ve değişmez değer ölçülerimden taviz vermeden yazdığım bunca yazı içinde, “keşke böyle yazmasaydım” dediğim veya bana “bak şöyle yazmıştın ama fena çuvalladın” dedirtecek büyük hatalarla dolu bir yazım olmadı. Bundan sonra da olmayacağının bir garantisi maalesef yok. Ben yine her yazımda hata yapma korkusunu yaşamaya devam edeceğim. Dileğim bundan sonra da size ve kendime mahcup olmamak.
Bir başka dileğim ise, mesleki açıdan hayatımda radikal bir değişiklik içerisinde olduğum bu yeni dönemde, yine aynı şekilde kesintisiz olarak yazmayı sürdürebilmek.