Kulağında Küpe Olsun Unutma!

228

Türk Dünyasında özel bir yeri olan Gaspıralı İsmail Bey ; ” Millete hizmet etmek istiyorsan elinden gelen işle başla …” diyor
Günümüzde yaşadıklarımıza bakınca, Türk Milletine mensup her Türk evladı; içinde bulunduğu şartlara bakmaksızın millete hizmete tıpkı Gaspıralı İsmail bey ‘in dediği gibi elinden gelen işle başlamalıdır.
Türk Milleti, yüzyıllar boyunca yaşadığı gerilemeyi, sürgün ve göçü Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde verdiği Kurtuluş Mücadelesi ile durdurmayı başarabilmiştir.
Tahir’ül Mevlevi, 14 Ağustos 1913 tarihli ” Kulağında Küpe Olsun Unutma ” adlı şiirinde

“Rumeli’nin dağı taşı ağlıyor
Kan içinde her subaşı ağlıyor
Parçalanmış gövdelerin yanında
Can çekişen arkadaşı ağlıyor” diye başlıyor ve ;

“Ey Müslüman kendini hiç avutma
Yüreğini öç almadan soğutma
İnim inim inleyişi yurdunun
Kulağında küpe olsun unutma …” diyerek te bitiriyor.

Eğer unutmasaydık bu günleri yaşarmıydık?
Boğazımıza kadar borç, Başbakan’ın ifadesi ile 36 etnik parça bir millet, AB’nin ya da küreselcilerin emrine girmiş bir ekonomi, işsizlik, fakirlik, eğitimsizlik ve yine tarihte yaşadıklarımızın tekrar yaşanacağı endişesi…

Oysa biz bu badireleri atlatmış ve tedbirleri almıştık. Ne oldu bize?

Bu gün artık yaşamayan Yugoslavya Devletinin efsane başkanı Tito, 12 Mart 1968’de kendi devletinin kuruluş yıl dönümünde şunları söylüyor:

” Ülkemiz kristal bir küredir, Ben Tito olarak, bu küreyi ellerimle tutarak değil, alttan nefesimle üfleyerek havada tutuyorum. Umarım benim nefesim tükendiğinde bu görevi birisi devralır. Yoksa kristal küre yere düşer ve tuzla buz olur… İşte o zaman dünyanın kaderinin korunması başka ülkelere kalır… Dünyanın geleceğinin korunması önce Anadolu’ya düşer. Anadolu’da Kemalistler tarafından kurulan devletin temeli bağımsızlıktır. Bu yüzden Anadolu dünyanın kaderini kurtarma görevini omuzlarına alır.”

Acaba Türk Devleti ve milletinin geçmişte yaşadıklarından haberdarmıyız ve dünyanın kaderini kurtarma görevinin Türkiye’ de yaşayan Türk Milletinin sırtında olduğunu biliyormuyuz?

Kusura bakmayın ama biz hiç bir şeyi bilmiyoruz. Bilseydik Habur’dan girip gövde gösterisi yapan zibidilere izin vermez, Türk Milletini ve Türkiye Cumhuriyeti devletini bu kadar aşağılatmazdık.

Şunu bilmelisiniz ki; başımıza gelen hiç bir şey tesadüf değil. 12 Eylül, Turgut Özal, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, bölücübaşının teslimatı, 2001 krizi, Kemal Derviş, AKP ve Erdoğan iktidarı, aşırı borçlanma, ekonominin bağımsızlığını yitirişi, satılık medyanın çabaları, milletleşme sürecine darbe, Habur gösterisi ve daha nicelerinin hiç biri ama hiç biri tesadüf değildir.

Teröristlerin Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşuna rastlayan 29 Ekim’den bir gün önce Avrupa’dan İstanbul’a getirilmek istenmesi, Kürt açılımının 10 Kasım’da TBMM’ ye getirilmesi asla tesadüf değildir.

Bu tarihlerin biri Türk Devletinin kuruluş tarihi diğeri ise milli devletin kurucusu Büyük Önder Atatürk’ün ölüm tarihi. Bu şekilde yaparak Türk Milletine karşı anlamlı tarihi hareketler oluşturmaya çalışıyorlar hem de Türk Milletini yönetenlerin eliyle…

Gelin isterseniz Prof. Dr. Ahmet Buran’ın “Kurşunlanan Türkoloji” adlı kitabında yer alan şu satırları bir okuyalım “Sovyetler döneminde bir çok Türkoloğun cezalandırıldığını ve genellikle kurşuna dizilerek öldürüldüklerini, öğrenince gerçekten çok üzüldüm. Bunlarla beraber bir çok şair, yazar, fikir ve devlet adamları da öldürülmüştü. Öldürülen bu şair, yazar, fikir ve devlet adamları Türk topluluklarının fikir ve kanaat önderleriydi. Onlar Türk toplumuna yol gösterecek, Türk dilini işleyecek ve Türk aydınlanmasını gerçekleştireceklerdi. Onları yok etmek, Türk Milletini, yolunu aydınlatacak ışıktan yoksun bırakmak demekti. Onlar sadece bir can değil, bir millet demekti…”

Görüyorsunuz değil mi? Türk milleti nasıl planlı oyunların içinde yok edilmek isteniyor.

Türk Milletini var etmek için mücadele edip katledilenlerden biride Sovyetlerin yani Rusların yargılanmasından 9 gün önce idama mahkum ettikleri ve kurşuna dizilerek şehit edilen büyük Kazak Türkü şair Mağcan Cumabay’dır.

Tanımıyorsunuz değil mi? Biliyorum, adını da duymadınız… Halbuki Elif Şafak, Orhan Pamuk, Yaşar Kemal, Ahmet Kaya, Hülya Avşar, Sezen Aksu, Ahmet ve Mehmet Altan biraderler ve daha nicelerini ezbere biliyorsunuz değil mi?

Oysa sizin tanımadığınız ve Türk Milleti için canını vermiş olan Mağcan Cumabay’ın gönlünde Türkiye’de yaşayan Türk Milletinin özel bir yeri vardı.

Türk Milleti; Mustafa Kemal’le Kurtuluş Mücadelesini verirken, 1921 yılında yazdığı “Uzaktaki Kardeşime” isimli şiirini bizlere ithaf ettiğini bilmiyoruz bile… Mağcan Cumabay bu şiirinde bize seslenerek:

“Uzaktaki ağır azap çeken kardeşim!
Kuruyup lale gibi çöken kardeşim,
Amansız, zalim düşmanlar ortasında,
Göl gibi göz yaşı döken kardeşim!
Ey pirim! Ayrıldık mı ulu bütünden?
Dağılıp yıkılmayan yağan oklardan,
Türk’ün pars gibi yüreği varken,
Korkak kul mu olduk düşmandan sinen ” diyerek yolumuzu işaret ediyordu.

Haberimiz yok değil mi? Bu kadar büyük bir millet olduğumuzdan. Düşman hep aynı oyunu oynuyor. Bazen kardeşimizi satın alıyor bazen pusu kuruyor. Ancak ruhumuzu kanatan Mağcan Cumabay’ın son iki dize de ifade ettikleridir. Eğer bizi bu hale düşürdüğünü sananlar varsa onlar utansın  Ama yanılıyorlar…
Günümüzde yaşadıklarımız yüzyıllardır devam eden saldırıların bu güne ait olanlarıdır. Türk Milletine karşı oynanan oyun tüm kuvveti ile sahnelenmeye devam etmektedir.
Atalarımızın neler çektiğini bilip anlayabilirsek bugünkü saldırıya mukavemet etmek o denli kolaylaşacaktır. Günümüz de saldırıların tek amacı vardır o da Türk Milletini yok etmektir.
Anayasadan Türk adını, Türkçeyi çıkartmak, 301. maddeyi kaldırmak isteyenler ve açılım diyenler aynı kişilerdir.
Bunlar te