“Atatürk’ün Ruhaniyetinden İstimdat”

78

Can Yücel; ‘Ben okuya okuya komünist oldum der. Ben de okuya düşüne Atatürkçü oldum. Hem de modanın Atatürk‘e saldırmaya sıra geldiği günlerde..

Bizim camialarda Atatürk karşıtlığı dinin gereklerinden, zoraki temenna da siyasetin gereklerinden biri gibi sunulur. Ezberler 5 vakit hâlen öyle..

Geçen yüzyılda dinin rantını sülâle boyu devşirenlerin düzenine çomak soktuğu için Mustafa Kemâl adını neredeyse lânetle anacaklar var. Oysa onun yaptığı yenilikleri kalsa bir Osmanlı padişahı da yapmak durumundaydı, bu bir. Hanefîliği, Matûrîdiliği, ilim – tefekkür dengesini en iyi koyan Müslümanlardan biridir, bu da iki.

Televole‘ci Adnan Menderes‘i bana Yassıada evliyası gibi belletmeye çalışanlara hakkımı helâl etmiyorum. Dinî teşekküllerin fabrikasyon tek tip imalâtından hakkını yediğim için Atatürk‘ten 71 kere özür diliyorum.

Ve işi kuru bir özürle kıvırmamak için Rıza Tevfik Bölükbaşı‘nın önce çok karşı çıktığı fakat sonra büyüklüğünün hakkını teslim etmek zorunda kaldığı ve sözün namusu adına yazdığı ‘II. Abdülhamit’in Ruhâniyetinden İstimdat‘ şiirini güncelleyerek ve dahi revize ederek tüm III. şahısların dikkatine sunuyorum:

Nerdesin şevketli Mustafa Kemâl?
Feryadım varır mı Anıt Kabrine?
Ölüm uykusundan bir lâhzacık kalk,
Şu nankör milletin bakma gadrine.

Tarihler ismini andığı zaman,
Sana hak verecek koca kahraman;
Bizdik utanmadan iftira atan,
Asrın en mucizevî liderine.

Divâne sen değil meğer bizmişiz,
Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz.
Sade deli değil, edepsizmişiz;
Sövdük milletin ortak değerine.

Çok kişiye şimdi vatan mezardır,
Herkesin belâdan nasibi vardır,
Selâmetle eren pek bahtiyardır,
Bu ak zûlmetin aydınlık fecrine.

Türk-İslâm dâvâsı fıska büründü,
Müslümanlık sancağı yerde süründü,
Mü’min ruhlar zorla âsi göründü;
Hem Allah’ına, hem peygamberine.