Aydınlar Ocakları’nın 33. Şura’sı Elazığ’da yapıldı. Ben de bu vesileyle hafta sonunu Elazığ’da geçirdim. Türkiye’nin dört bir yanından gelen Aydınlar Ocaklılar, senede iki defa ülkenin farklı bir şehrinde bir araya geliyor, Türkiye’nin meselelerini tartışıyor.
Elazığ’da Harput Aydınlar Ocağı’nın ev sahipliğinde yapılan Şura’da ekonomik kriz, işsizlik, Anadolu’nun küçük ve orta boy illerinden büyükşehirlere nitelikli insan göçü, büyük alışveriş merkezlerinin küçük esnafı çökertmesi gibi birçok konu anlatıldı, tartışıldı. Fakat bütün bu büyük meseleler, hükümetin yapmaya çalıştığı “Kürt ve Ermeni Açılımı” projelerinin yarattığı ağır endişelerin gölgesinde kaldı.
Bütün konuşulanlardan sonra en çok aklımda kalan Elazığlı kardeşlerimizin şu önemli mesajı oldu: “Elazığ bulunduğu coğrafyası, ilde yaşayan vatandaşlarımız arasındaki Kürt nüfus yoğunluğu itibariyle, Diyarbakır’dan çok farklı bir il değil. Üstelik buna ilaveten Türkçe ve Kürtçe konuşan Alevi kitlelerin de bulunduğu Elazığ, bütün bu farklı etnisite ve inanç gruplarının barış ve sükûn içinde yaşadığı bir il. “Bölgede terör örgütünün nüfuz edemediği ve asla edemeyeceği” az sayıda illerimizden biri. Biz Allah’a, milletimize ve devletimize verdiğimiz söze bağlıyız ve bu sözden asla dönmeyeceğiz.”
“Kürt ve Ermeni Açılımı” konularının tartışıldığı yerin Elazığ olması önemli. Çünkü bu ilimiz coğrafi olarak Doğu Anadolu Bölgesinin güneybatısında, Yukarı Fırat Bölümünde yer almaktadır. Hem “Büyük Ermenistan” ve hem de “Büyük Kürdistan” hayallerini kuranların gözünü diktiği bir coğrafya.
İli, doğudan Bingöl, kuzeyden Tunceli, batı ve güneybatıdan Malatya, güneyden ise Diyarbakır illerinin arazileri çevrelemektedir.
Elazığ’ın nüfusu 541,000‘dir. 2000 yılı Genel Nüfus Sayımı sonucuna göre ise 569,700 idi. Bu nüfusun yüzde 72 si şehir (Merkez ilçe ve diğer ilçe merkezleri), yüzde 28‘i köylerde yaşamaktadır. (Bu oranlar 2000 sayımında yüzde 64 ve yüzde 36 idi.) Elazığ’dan büyük şehirlere göç olurken, köylerden şehir merkezine göçün hızlı olduğu bir şehir Elazığ.
Elazığ, günümüzde bir “Kürt Meselesi” olduğunu ve terörün bu sorunun bir sonucu olduğunu söyleyenleri yalanlayan çok önemli bir örnek. Terörün sebebi olarak gösterilen bütün unsurları var olduğu halde, teröre geçit vermemiş bu Gakkoşlar diyarından öğreneceğimiz çok şey olmalı. (Gakkoş Elazığ’da kardeş, sırdaş, yiğit, er, delikanlı, mert, dürüst, babayiğit anlamlarında kullanılıyor, Elazığ’ın yerlisi Türkler bu sıfatla anılıyor.)
Diyarbakır ile birçok benzerliği bulunan “Elazığ’da neden terör örgütü barınamadı” sorusuna aradığım cevaplarda bazı ipuçları yakalamaya çalıştım.
Elazığ’da Türk ve Kürt kökenli vatandaşlarımız ile Sünni ve Alevi vatandaşlarımız çok iyi komşuluk içerisinde ve birbirlerinin rahatsız olacağı konuları tartışmamak hususunda son derece dikkatli ve saygılı imiş.
Elazığ’dan yetişen milliyetçi, vatansever aydınlar ortak milli kimliğimiz olan Türklük kavramına bağlılık ve vatan, millet, İslam gibi bizi birbirimize bağlayan ortak değerlerin yaşaması için, bir dantel işler gibi özenli ve gayretli çalışmalarda bulunmuşlar. Harput Aydınlar Ocağı da aynı anlayışla çalışan ve bu bayrağı devralan gönüllü kültür kuruluşlarından.
(Harput’un eteklerinde büyüyen Elazığ gayet modern bir Anadolu şehri olarak hızla serpilmekte. Elazığ-Harput arasındaki yolun ismi ise Elazığlının, manevi iklimini oluşturan aydınlarına olan büyük kadirşinaslığını gösteriyor: “Ahmet Kabaklı Bulvarı.” )
Bence Elazığ’da teröre geçit verilmemesi hususunda çok önemli bir parametre de, Diyarbakır’daki gibi bir feodal yapının Elazığ’da olmaması. Ağalık düzeninin güçlü olduğu illerde aşiret reisi konumunda olan kişiler aşiret mensuplarının okumasını, kültürlerini geliştirmesini istememekte, ahaliyi bir oy deposu olarak kullanmak suretiyle feodal güçlerini devam ettirmek istemekteler. Binlerce oya hükmedebilen bu kişiler bazen devletle, bazen terör örgütü ile pazarlık ederek, siyasi ve ekonomik güç sağlamaktalar. Feodal yapının devam ettiği içe ve illerde terör örgütü ile anlaşan aşiretler olduğu gibi, devletten yana aşiretler de bulunmakta. Her halükarda bu yapının terör konusunda hâlâ önemli bir unsur olduğu göz ardı edilmemelidir.
Kısa ziyaretimde “Fırat’ın koynundaki aziz şehir” Elazığ’da, teröre geçit verilmemesinin sebeplerini tam olarak kavramam muhtemelen mümkün olamamıştır. Ancak Elazığ örneğinin hem akademik olarak ve hem de devlet güvenlik kurumlarınca çok detaylı incelenmiş olmasını ve bundan sonra incelenmesini temenni ediyorum.
Elazığ örneğini dikkate almayan bir “açılımın” faydalı olacağını sanmıyorum.
Elazığ, tarihi Harput Kalesinin eteğinde kurulmuş. Harput ve çevresi kavimlerin geçit resmi yaptığı dörbin yıllık bir yerleşim bölgesi. Selçuklular zamanında, Malazgirt savaşından 14 yıl sonra, 1085 yılında Türk hâkimiyetine geçen bölge bundan sonra tam bir kültür merkezi olmuş. Bugün bucak (nahiye) statüsünde olan Harput, bir mahalle büyüklüğünde bir alan. Ancak bu kadar alan içine sığdırılmış muhteşem tarihi eserlerin yoğunluğu açısından şaşırtıcı.
Tarihi Harput bölgesinde yerli ahali Elazığ’a göçüp nüfus azalınca, devlet bu bölgeye Kürt/ Alevi vatandaşlarımızı yerleştirmiş, şimdilerde bu kitle kendilerine tahsis edilen arazileri genişletmek ve akrabalarını buraya çekmek suretiyle nüfuslarını ve nüfuzlarını artırmakta imiş.
Tekirdağ Aydınlar Ocağı başkanının verdiği iki haber de önemli idi. İlki halen nüfusu 1,5 milyon civarında olan Trakya’daki üç şehrimize, 2 milyon yeni nüfus iskân edileceği ve bölgenin demografik yapısının kısa zamanda değiştirileceğine dair. Bu haber gerçekleşirse Trakya bölgemizde başta terör olmak üzere ciddi sosyal ve ekonomik sıkıntıların yaşanacağı açıktır.
Diğer haber ise Trakya’da verimli tarım arazileri olmasına rağmen devletin yanlış politikaları sonucu köylüler bankalardan aldıkları kredileri ödeyemedikleri için, binlerce dönüm arazi Yunan sermayeli bankaların mülkiyetine geçmiş.
Görüldüğü gibi milletin bağımsızlığı, birliği; devletin bekası ve üniter yapısının korunmasını dert edinenler de var. Bu şekilde olan aydınlarımızın ve vatandaşlarımızın olmasına özellikle bu dönemde çok ihtiyacımız olduğu ortada.