Aydınlar Ocağı’nın bayramlaşma davetini görünce oldukça heyecanlandım. Mecburi hizmet, uzmanlık sınavı derken epeyce bir zamandır etkinliklere katılamamıştım. Uzun bir aradan sonra bayramlaşma vesilesiyle tanıdıklarla görüşme fırsatı bulacaktım.
Bayramlaşma programı bu bayram için Seka Park’ta Palmiye Kefe’deydi. Belirlenen saatten biraz geç, ama program başlamadan hemen önce kafede olmayı başardık. Konuklar için hazırlanan koltukların neredeyse tamamı dolmuştu, ancak en arkada yer bulabildik. Daha önce katıldığım bayramlaşma toplantılarına nazaran daha kalabalıktı. Ahsen Okyar Bey açılış konuşmasını yaparken boş kalan yerler de tamamen doldu. Program devam ettikçe katılım da devam etti. Programın sonuna doğru artık en arka sıra da biz değildik.
Açılış konuşmasının ardından Ahsen Bey mikrofonu konuklara uzatmaya başladı.
Önce, topluma en çok hitap edenlerle başladı, vaizler, üniversite hocaları, eğitimciler… Toplumun önünde konuşmaya alışık olmaları dolayısıyla, konuşacak konu sıkıntısı çekmediler haliyle, her biri kendine göre zenginleştirdi konuyu. Derken, sıra bu sefer hitap etmeyi sevenlere geldi; ilimizin siyasetçilerine… Konuşanlar siyasetçiler olunca mikrofon daha seyrek el değiştirir oldu, konuşacak çok şey vardı fakat zaman sınırlıydı. Hedeflenen konulara vakit elverdiğince geniş değinildikten sonra bayramlaşmaya ayrılan zaman da tükenmişti artık. Bayramlaşma alışıldığı şekliyle Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Hakkı Turabi, Dr. M. Şefik Postalcıoğlu, Kimya Yüksek Mühendisi Ruhittin Sönmez ve Ramazan umresinden yeni dönen Tarihçi-İşadamı Hasan Ayaz Bey’in seslendirdikleri ilahilerle son buldu.
Süzgeçten Geçenler:
Oturma düzeninden dolayı bayramlaşmanın samimi havası mekana dağılmakta zorlandı. İkram edilen çayın sıcaklığı ve lokumun lezzetine rağmen, bayramlaşma bitip misafirler koltukların esaretinden kurtuluncaya dek panel ciddiyeti hakimiyetini sürdürmekte ısrarcı oldu.
Konuşmaların içeriği gündemle de ilgiliydi. Ama toplanma sebebi bayram olunca konu illaki bayrama da uğruyordu; geçmiş bayrama kavuşmuş olmanın sevinci ve şükrüyle başlayan konuşma, gelişme bölümünde eski bayramlara özlem ve ne yazık ki yozlaşma hastalığından nasibini alan bayram ziyaretlerine ve sanal bayram kutlamalarına uğruyor, gelecek bayramlara hep beraber ulaşmak duasıyla sona eriyordu. Bu mealdeki konuşmaların en tesirlisi bana göre İl Milli Eğitim Müdürü Nevzat İspirli’nin yaptığı konuşmaydı. Kısa, öz ama vurgularıyla oldukça etkiliydi…
Bayramlaşma vesilesiyle üniversitede benim de dersime girmiş olan Yrd. Doç. Dr. Bekir Günay hocayı yıllar sonra tekrar görme fırsatı buldum. Bundan önce en son Türk Dünyası Sosyologları Kurultayında karşılaşmıştım. Kendisinden duyduk ki ilki Kartepe’de düzenlenen Kurultayın ikincisi de Bişkek’te düzenlenmiş. Türk Dünyası ve Asya ülkeleri için önemi büyük olan böyle bir organizasyonun devamının gelmesine ve bu kıymetli işin tohumunun İzmit’te atılmış olması dolayısıyla çok sevindim.
Kartepe Belediye Başkanın Şükrü Karabalık Bey kendisinin de mensubu olduğu Çepni boyuyla ilgili bir kitap hazırlatmış. Konuşması sırasında Çepni boyunun 800 yıllık tarihine, Türk tarihindeki önemine ve tarihleri boyunca gösterdikleri yararlıklara, Çepni boyuna mensup ailelerin bugünün Türkiye’sinde hangi coğrafyalara yayıldıklarına da değindi. Öğrendim ki Çepni cesaretli Türk demekmiş…
Bu akşam Farabi ve İbn-i Sina’da konuşmacılar vasıtasıyla iki defa toplantıya misafir oldular. Yüzlerce yıllık zamanı mekânı aşıp bu yüzyıla gelmek kolay iş değil, -toplantıya katılımları ilimleri bahsiyle olmasa da- onları bugüne taşıyan, konuşulur kılan sır, elbette ki ilimleri idi. Ben de sözümü daha fazla uzatmadan bu akşam Farabi’den öğrendiğim bir sözle yazımı noktalamak istiyorum:
Farabi’ye, uzun konuşana ne yapmak gerekir? Diye sormuşlar şöyle cevap vermiş:
Kısa dinlemek gerekir.