Türkiye Cumhuriyeti’nin Sayın Başbakanı, daha iktidarının ilk aylarında bu günkü açılımın mesajlarını veriyordu. Misyonu gereği, öncelikle Türkiye’nin bir etnik mozaik yapıya sahip olduğunu ifade etmesi gerekiyordu. İfade etti ve “36 etnik grup” tan bahsetti. Bu ilk adım düşünen beyinler açısından anlamlı bulundu. Meşrebi şüpheler, meselenin hayra yorumlanamayacağı düşüncesini doğurdu. Ancak zaman gerekiyordu. Bir seçim daha beklemek aklın gereği idi, öyle de oldu. Bir seçim daha geçiren Türkiye’de halkın yeniden desteğini alan Sayın Başbakan amacına ulaşmış, güçlenmişti.Yeterli güce ulaştığını hissettiği zaman daha etkin söylemlerle demokrasiyi pekiştireceği (!) ni söylemesi gerekiyordu.
Sayın Başbakanın 36 etnik grup tespitinin kaynağı ise aslında bir istihbaratçı olduğu ifade edilen Peter Alford Andrews’ın 1989 tarihli “Türkiye Cumhuriyeti’nde Etnik Gruplar” adlı kitabıdır. Bu kitapta etnik grup sayısı 50’ye çıkarılmıştır. Dolayısıyla zaman içerisinde Sayın Başbakanın etnik grup sayısı da değişkenlik göstermiştir. Zamanla 50’yi geçebileceği de düşünülebilir.
Türkiye etnik bir mozaik dendi. Arkasının mutlaka gelmesi gerekiyordu. “Hepimiz Ermeni”yiz diye bağırdı aydınlarımız (!) O gün Ermeni olduklarını beyan edenler zaten bu etnik mozaik meselesinin fanatik taraftarı idiler. İslamla, islamcılıkla alakası olmayanlar; islamcı temelden gelen iktidarı olağanüstü bir şekilde desteklemeye başladılar. Bu destekleri halen devam etmektedir.
Andrews’in kriterleri ile hadiseyi değerlendirirsek, nüfusları bir köy nüfusunu geçmeyen insan topluluklarını da ayrık tutacağız ve etnik kimlik sayısı da arttıkça artacak. Dikkat edilmesinde fayda vardır diyenler, Andrews’in kötüniyet taşıyan bir kriterden hareketle, bizim aleyhimize sonuç doğuracak bir etnik şema oluşturduğunu anladılar.
Andrews’in etnik gruplar listesinde, etnik ayırıma tabi tutulan gruplardan yarıdan çoğu Türk veya akraba topluluklardan oluşmaktadır. Liste incelendiğinde bir kötüniyet belgesi olduğu anlaşılabilir. Peki bu kötüniyet metnini kaynak olarak kabul edebilir miyiz? Bir yabancının bizim hakkımızda kötüniyetli birtakım tasarılarda bulunması, bu tasarıların gerçekleşmesini temenni etmesi ve hatta tahrik ve teşvik etmesi gayet doğaldır. Hayatın olağan akışına da uygundur. Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı tarafından böyle bir kabulün ne anlama geleceğini nasıl yorumlayacağız?
Etnik ayrıştırma projesi Türkiye üzerinde oynanan büyük bir oyundur. Oynanan oyun maalesef sahne bulmuş ve tarafımızdan da kabul görmüştür. Bu kabul, medya organlarınca Türkiye Cumhuriyetinin aleyhine olarak her gün, daha bir teslimiyetçi yapılanmaya doğru götürülmektedir.
Şimdi Andrews’in, dolayısıyla Sayın Başbakanımızın etnik grup ayırımına bir bakalım.
1) Sünni Türkler 2) Alevi Türkler 3) Sünni Yörük Türkler 4) Alevi Yörük Türkler 5)Sünni Türkmenler 6) Alevi Türkmenler 7) Alevi Tahtacılar (Türkmen) 8) Alevi Abdallar (Türkmen) 9) Şii Azeri Türkler 10) Karapapak Azeri Türkler 11) Uygurlar 12) Kırgızlar 13) Kazaklar 14) Özbekler 15) Özbek Tatarları 16) Kırım Tatarları 17) Nogay Tatarları 18) Balkarlar (Türk) 19) Kumuklar (Türk) 20) Bulgaristan göçmenleri 21)Diğer Balkan ülkelerinden gelen göçmenler 22) Dağıstan göçmenleri 23) Sudanlılar 24)Estonyalılar 25) Sünni Kürtler 26) Alevi Kürtler 27) Yezidi Kürtler 28) Sünni Zazalar 29) Alevi Zazalar 30) Ossetler 31) Ermeniler 32) Hemşinliler 33) Arnavutlar 34) Kuban Kazakları 35) Ruslar (Melokanlar) 36) Polonezler 37) Çingeneler 38) Hıristiyan Rumlar 39) Rumca konuşan Müslümanlar (bunlar Türk’tür) 40) Almanlar 41) Sünni Araplar 42) Alevi Nuseyri Araplar 43) Hıristiyan Araplar 44) Yahudiler 45) Süryaniler 46) Keldaniler 47) Çerkesler 48) Çeçen ve İnguşlar 49) Gürcüler 50) Lazlar.
Listeye biraz yakından bakalım.
Sünni Türklerle Alevi Türkler, Sünni Yörük Türklerle alevi Yörük Türkler, Şii Azeri Türkler, Karapapak Azeri Türkler, Balkar Türkleri, Kumuk Türkleri her biri Türk adıyla anılmakla birlikte görüldüğü üzere ayrı ayrı azınlıklar olarak ifade edildiği gibi; Sünni Türkmenler, Alevi Türkmenler, Alevi Tahtacılar, Alevi Abdallar, Uygurlar, Kırgızlar, Kazaklar, Özbekler, Özbek Tatarları, Kırım Tatarları, Nogay Tatarları, Bulgaristan Göçmenleri, Diğer Balkan Ülkelerinden Gelen Göçmenler (diğer Balkan Ülkelerinden Gelen Göçmenler, aslında geldikleri ülkeler göre adlandırılsaydı daha fazla etnik grup oluşturulabilirdi.) in tamamı Türk olmalarına rağmen yine hepsi farklı bir etnisiteye tabi tutulmuşlardır.
Çerkesler, Çeçen ve İnguşlar, Gürcüler, Lazlar (Lazların sayıları 150.000 Civarında), Arnavutlar, araplar, Hemşinliler ve Çingenelerin bu memleketle bir problemleri yok. Diğer sayılan grupların genelde nüfusları etnik grup tanımlamasına yetmeyecek sayıda olduğu gibi yine onlarında bu memleketle problemleri yok. Ancak problem olmaları yolunda teşvik ve tahriklerin olduğu açık.
Şimdi soralım; “bu etnik ayrıştırma sevdası niçin ortaya çıktı?” Gerçekten demokrasi aşığı olmak bu sevdayı körükler mi? Yoksa “bu etnik yapı, ulus-devlet olgusuna uygun değildir, etnik bir mozaik yapının olduğu bir yapılanmada, ulus-devlet yerine bir başka model konmalıdır mantığı mı güçlendiriyorlar? Mesela küçük bir Osmanlı modeli mi inşa edilmek isteniyor?
Doğrusu küçük bir Osmanlı modeli elbette milli devlete karşı olanlar için gayet uygun bir modeldir. Bu model bugünkü dünyada kozmopolit bir yapılanmayı anlatır.
Peki, niçin bu milli devlet karşıtı refleks? Milli devlet demokrasinin en iyi şekilde işleyeceği bir model olmasına rağmen, hedefe konmasının temel gerekçesi nedir? Milli devlet, önemli iki ana sebeple hedefe konulabilir. Birincisi mevcut düzenin değiştirilmesi hayali, ikinisi etnik köken farklılığı dolayısıyla azınlık ırkçılığı bilincinden kaynaklanan Türk düşmanlığı… Ve önce demokratik hak ve özgürlükler alanını kullanarak siyaseten güçlenecek, sonra da Anayasa’dan, ve yasalardan TÜRK’ü kovma görevlerini ifa edecekler belli ki…
Atatürk’ün deyişi ile; “düşmanım düşmanlığından vazgeçinceye kadar, ben de onun amansız düşmanıyım.”