“Dilenci kültüründen üretim kültürüne geçiş için sosyal girişimciliğe ve sosyal inovasyon projelerinin hayata geçirilmesine ihtiyaç vardır.”
Sadece Sosyal Yardımlaşma Genel Müdürlüğü tarafından 2008 yılı içinde; 1 milyon 951 bin 430 öğrenciye 294 milyon TL eğitim, 94 milyon 9 bin TL eğitim metaryali, 896 kişiye 1 milyon 486 bin 500 yüz TL doğal afet, 53 bin 361 kişiye 10 milyon 560 bin TL sıcak yemek, 213 milyon 700 bin TL Kuru gıda, 27 bin 906 kişiye 40 milyon 652 bin TL barınma, bin 966 kişiye 2 milyon 759 bin TL özürlülük, 2 milyon 84 bin 581 kişiye de 1 milyar 797 milyon 79 bin TL kömür yardımı yapılmıştır.
Sadece bakanlığın bütçesinden toplam 2 milyar 454 milyon 959 bin TL 2008 yılı için harcanmıştır. Belediye yardımları ile özel vakıf ve derneklerin yardımlarını da düşünürsek 3,5 – 4 milyar TL’lik bir kaynak yardıma muhtaç kişilere verilmektedir. Bu yardımı yapanlar sadece balık veriyor. Yardıma muhtaçlar arasında yardımı alanların durumu almayanların durumuna göre daha iyi durumdadır. Bu durumu gören diğer ihtiyaç sahiplerinden utananlar sıkılanlarda artık bu yardımın kendi hakları olduğu anlayışı ile onlarda ilgili kuruluşlara müracaat edecek ve onlarda yardım almaya başlayacaktır. Bu rakamlar her yıl artarak yardım alma kültürünün (dilenci kültürü) geliştiği bir iklime doğru gidecektir..
Önce yardım yapanların hoşuna giden yani yardım yaptığından dolayı onda bıraktığı has ve yardımseverlik duygusu zamanla bıkkınlığa doğru kayacaktır. Çünkü yardım talep edenlerin sayısı artacaktır. Bu artışı sağlayacak yeteri kadar kaynak ayrılamayacağından zaman içinde problemlere neden olacaktır. Bakanlık bütçeleri, Belediye ve diğer yardım kuruluşu bütçeleri zamanla yardım taleplerinin artması ile bütçe konusunda zorlanacaktır.
Devletimiz kesinlikle bu kaynakları ve diğer uluslar arası yardım fonlarını sosyal inovasyon projelerine ayırıp sosyal girişimci ve STK ( Sivil Toplum Kuruluşu) ‘ları kullanarak bireyleri yardım alma kültüründen çıkartıp üretim yapma kültürüne geçişini sağlamalıdır.
Sosyal inovasyonda katılımcılık çok önemli. Halkımızda STK’lar genellikle yardım kuruluşu olarak algılıyor. Bu algının kırılarak STK’ların köklü ve sürdürülebilir çözümler üreten farklı alanlardaki kişi ve kuruluşlarla iş birliği yaparak proje çeşitliliğini artıran organizasyonlar haline getirilip, toplumdaki yanlış algılanmanın önüne geçilmelidir.
Toplumsal gelişimin sağlanması için özellikle kalkınmada öncelikli bölgelerde toplumsal problemli konuları masaya yatırarak bu problemlerin giderilmesinde sosyal inovasyon projelerinin üretilmesi gerekir. Bunun için o bölgelerde sosyal diyalogların, eğitim projelerinin, sağlık projelerin ekonomik projelerin yapılması gerekir. Aralarından seçilen öncelikli proje konularının AB birliği ve Dünya ölçeğinde bu konularla ilgilenen guruplarla temas kurup, bu projelerin yurtdışı ayaklarından da faydalanmak gerekir. AB uyum sürecinde ciddi hibe krediler var bu krediler efektif olarak kullanılabilinir. Merkezi Finans ve ihale birimi kayıtlarına göre 2008 yılı ortalarına kadar 138,5 milyon Euro kaynak kullanılmış bu Türkiye ölçekli bir ülke için düşük bir rakamdır. Şimdiye kadar 1948 adet proje AB hibe kredisi kullanmıştır. Bunların 654 tanesi Kobi’lerin kullandığı projelerdir. 241 proje dernekler tarafından değerlendirilmiş. 251 projede belediyeler tarafından hayata geçirilmiştir. Projelerin illere göre dağılımına baktığımızda en fazla proje üreten iller; 171 proje ile Van, 165 Proje ile Konya, 98 Proje ile Kayseri ilk üç sırada bu illerimiz yer alıyor. Birer proje ile ise Şırnak, Batman, Mardin, Karabük ve Bartın illeri göze çarpıyor.
Eğer Türkiye sosyal girişimcileri ve STK’ları kullanarak düzgün projelerle vatandaşına balık vermek yerine balık tutabilen ve tuttuğu balığın fazlasını da balık endüstrisinin içine katabilen hale getirilmelidir. Bu şekilde dilenci kültüründen kurtularak üretim kültürüne geçiş sağlanmış olacaktır. Buda kendine güvenen, ekonomiye katkıda bulunan, sivilleşmeye önem veren, üretici bireylerin çoğalmasına ve katılımcı demokrasinin daha işler hale gelmesine vesile olacaktır.