Bayramlık Pantolon

109

Bayramlarımı hep hatırlarım da benimle beraber hatırlansın da isterim. Bayramlar toplumumuzun hep beraber samimi duygularla ve gerçekten katılarak coşku ile kutladıkları güzel duyguların yaşatıldığı sevinç dolu günlerdir.


Bayramlar coşku ve hüznün beraber yaşandığı günlerdir. Büyüklerin hep çocukluklarının bayramlarını hatırladığı günler. Çocukların ise günü birlik kendilerine sunulan en ufak şeylerle dahi mutlu oldukları bir güzelliktir.


Bu bayramı nasıl anılarımın arasına almam ki!


Kayseri’de ramazanın son günleri belki ramazanın ilk olmasa da belki ikinci hadi bilemedik üçüncü olarak tamamını tuttuğum, diğer arkadaşlarımdan daha farklı bir büyüklüğün duygusunu yaşadığım nadir ramazanlardan biriydi. Ramazanın son günleri. Son bahar ile kış aylarının bir biri ile sürtüştüğü hüzünlü bir sonbahar günü. Evde çarşıda mahallede ramazan bayramının sevinci ile yapılan hazırlıklar.


Babam fabrikada işçi, gelir düzeyi düşük, ailesinin kıt kanaat geçindirebiliyor. Her zaman Allah’ın vermiş olduğu rızka hamd eden tevekkül sahibi aile reisi. Ben evin küçük çocuğu, belki en sevileni ama bir o kadar da birçok konuda en son akla geleni, karmaşık bir durum… Nasıl olmasın ki ağabeylerim benden on, oniki yaş büyük, onlar delikanlı. Değişik arkadaş grupları var ve bana göre çok geniş bir çevreleri öncelik onların olsun.


Bayramdan birkaç gün önce balıksırtı desenli kışlık kumaşlarla babam eve geldi.


Ağabeyime:


—Bu kumaşları kardeşinle beraber terziye götürün sizlere bayramlık pantolonlar diksin.


Abim:


– Ben gayrimüslim terziye gidiyorum ona diktireceğim.


– Oğlum o çok pahalı diker. Sen onları Terzi Mehmet’e ver.


Abim:


– Ben benimkini diğerine, kardeşiminkini de Terzi Mehmet’e veririm.


— Zaten laf anlamazsınız ki mübarek günde. Ne yaparsan yap.


O ana kadar belden lastikli sıkmalı pantolonlar giyen çocuğun o bayram delikanlılar gibi belinde köprüsü olan kemer takılabilen bir pantolonu olacaktı. Hiç bu kadar mutlu olmamıştım. Öyle mutluyum ki şehre giden belediye otobüsü durağına ne zaman geldiğimi hiç hatırlayamıyorum. Abime yaptığım iltifat ve şaklabanlıkların haddi hesabı yok o kadar çok sevinçliyim ki.


Ben terzi Mehmedin orada pantolon ölçüsünü verirken etrafa gülücükler dağıtmaya devam ediyorum. Bu arada abim diğer terziye gitti kendi pantolonunun ölçüsünü vererek kumaşını teslim edip geldi. Benim ölçülerim de alınmıştı içim içime sığmaz bir şekilde ağabeyimi bekliyordum.


Terzi Mehmet:


– Arife günü pantolonu teslim alırsınız. Güle güle giyin


Arife gününe kadar her gece balıksırtı desenli pantolonumun hayaliyle yatıp kalktım. Günler sanki geçmiyordu ama. Oruçlu insanların sofra başında huşu ile iftar topunu beklemeleri gibi bende Arife gününü beklemekteydim, sabırla ama acelesi olan bir bekleyiş.


İftar ezanına çok yakın, abim kara yolun dönemecinde tüm heybeti ile göründü. Bir koşuda o kadar yolu oruçlu olarak nasıl koştum ve ağabeyimin yanına vardım şu anda bile hatırlayamıyorum. Elinde gazete kâğıdına sarılmış iki paket vardı. Biliyordum bir tanesi benim pantolonumdu. Belinde köprüleri olan hatta kemer takılabilen balıksırtı kumaş pantolonum. Hayatımda özlemle beklediğim ilk pantolon. Bayramda giyeceğim. Yarın bayram. Arkadaşlarım kim bilir nasıl gıpta ile bakacaklar. Amma havalı olacağım bayramda.


İftar yemeğinden sonra bizi bayrama kavuşturan Rabbimize şükrederek sofradan kalktık. Abim pantolonunu giymiş gerçekten çok şık bir pantolon. Hani zıpkın gibi delikanlı tarife gerek yok ağabeyime bak yeter. Bana;


—Sen de giysene bir de seninkini görelim. Dediler


Zaten içim kıpır kıpır ediyor.


Hemen oracıkta paketi parçalarcasına açarak pantolonu ayağıma geçirdim. Birden herkesten bir kahkaha daha sonra bir suskunluk. Ne olduğunu anlamak için saf saf sağa sola bakıyorum. Herkes de bana bakıyordu. Kendime döndüğümde pantolonun paçalarının dizlerimde olduğunu bir an göre bilmiştim. Şaşkınlıktan ağlayamamıştım bile. Terzi ölçüyü yanlış almış.