Konudan Konuya  (36)

222

    – Son zamanlarda doğan erkek çocuklarına “Muhammed” ismini koymak sanki moda oldu! Çocuk kavgalarında veya bu ismi taşıyan kişilere  kızıldığında hitap ediş tarzlarında, kasıtsız ve şuursuzca: “Ulan M…!” gibi bu isme yakışıksız sıfatlarla hitap ettiklerini bir düşünüp titreyelim.

     İşte bu endişeden olsa gerek, bu millet çok hassas ve ince düşündüğü için ve Hz. Muhammed’e sonsuz saygı ve hürmetinden dolayı; bu ismi “Mehemmed” veya umumiyetle “Mehmed” şekline çevirip, öyle telâffuz ederek; istemiyerek de olsa, yapılacak hitap hatâlarından kendilerini uzak tutmasını bilmişler.

     Nitekim: Osmanlı Padişahlarından I. Mehmed (1413 – 1421), Fatih Sultam Mehmed (1451 – 1481), III. Mehmed (1595 – 1603), IV. Mehmed (1648 – 1687), Mehmed Reşad (1909 – 1918), Mehmed Vahdeddin (1918 – 1922) gibi Padişahlar; “Muhammed” olarak değil “Mehmed” olarak isimlendirilmişler; “Muhammed” isimleriyle yadedildikleri takdirde, beklenmedik tahkir edici hitaplardan, “Muhammed” isminin yani Hz. Muhammed’in adının, dolayısıyla O’nun zâtının lekedar olmasına, nazik bir şekilde sed çekmesini bilmişler.

     – “Susamış bir adamın ilk yudum suda bulduğu lezzet son yudumunda yoktur. Büyük bir ikbal veya zaferin ilk neşesi gittikçe azalır. Nihayet duyulmaz olur. Aynı nimet veya sıkıntı içinde bulunan insanlar, her zaman sevinç ve kederde müsavi (eşit) değildirler.” (M. Hamdi Yazır)

     – “Dünyanın başına, dünyada gözü olmayanlar getirilmelidir.”

     – Söz kuvvetini nisbetinden aldığı gibi, kişi de kuvvetini yine nisbetinden almalı.

     – İlim bir hucce-i bî sahildir.

        Anda âlim geçinen câhildir. (Nâbî)

     – İsrail – Filistin savaşı (2023), Makyavel’in “Gaye için herşey meşrudur!” menfî fikrinin; İsrail tarafından her zaman olduğu gibi, nasıl benimsendiğinin müşahhas / somut bir şekilde gözler önüne serilmiş hâlidir.

     – Nice insanlar var elbisesiz! Nice elbiseler var insansız!

     – Bazan umulmayan kimselerden güzel söz ve fikirler sâdır olabilir / çıkabilir. Fakat söyleyenden dolayı güzel, yerinde ve doğru bir sözü reddetmemeli.

– Dini yanlış anlayan dindarlara bakarak, din suçlanmalı mı?

  Hatâlı doktorlar yüzünden Tıbba cephe almak doğru olur mu?

  Hukuku yanlış uygulayan avukat ve hakimlerden ötürü, Hukuka sırt çevirmek yakışık alır mı?

– İki uzaylı konuşuyor:

   Uzaylı x: Dünya denen bir gezegen varmış! Orada insan denen topraktan varlıklar yaşarmış.

   Uzaylı y: Ne yiyip içerlermiş?

   Uzaylı x: Toprak!

   Uzaylı y: Toprak toprağı yer mi?

   Uzaylı x: Bir şeyden herşeyi, herşeyden bir şeyi yaratan Allah yedirir.

   Uzaylı y: Tıpkı bizlerin, uzayda olup, uzayda yaşadığımız, uzaydan yiyip içtiğimiz gibi desene. 

   Uzaylı x: Ha şunu bileydin.

–  Nereden geldim?

   Beni kim getirdi?

   Ve neredeyim?

   Beni kim burada, niçin tutuyor?

   Ve nereye gideceğim?

   Beni kim? Niçin buradan götürecek?

   Sorularını her insan kendine sormalı,

   Kendini sorgulamalı,

   Mutlaka bir çözüm bulmalı.

   Var oluş keyfiyetinin hikmetine,

   Mutlaka vâkıf olmalı.

Önceki İçerikBüyük İsrail Projesi
Sonraki İçerikİlahiyatçı – Felsefeci Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay, Nevzuhur Devrimbaz İlâhiyatçıları Anlatıyor.
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.