Ezelî Kelâm / Allah’ın sözleri ve Kur’an-ı Kerîm; ilim, kudret gibi İlahî bir sıfattır.
Bu bakımdan nihayetsiz ve sonsuzdur.
Sonsuz olan birşeyi yazmak için, denizler mürekkep olsa,
Mürekkep biter fakat yazılması gerekenler bitmez.
Yazılacaklar için, mevcut mürekkep yeterli olmaz.
Yazılması gerekenler; yazılmaları için, sanki “Mürekkep daha yok mu?” derler.
Bir kimsenin varlığını bildiren, en açık, en kuvvetli delil; onun konuşmasıdır.
Yüce Rabbin kelâmı ve konuşması da, varlığını, güçlü bir şekilde gösterir.
İlahî kelâm ve sözleri ise, denizler mürekkep, ağaçlar kalem olup da yazılmaya çalışılsa;
Mürekkepler biter fakat Yüce Rabbin kelimelerinin yazımı bitmez.
Hadsiz, nihayetsiz ve sonsuz İlahî Kelâm’ın ezelî hazinesinden alınan,
Gayb âlemi hesabına, şehadet / görünür âleme yönelik olan,
Cin, ins, rûh ve melekle konuşan,
Her ferdin kulağında çınlayan Kur’an’ın menba ve kaynağı bulunan;
Ezelî Kelâm’ın kelimelerini saymak için, denizler mürekkep, şuur sahipleri kâtip, bitkiler kalem,
Hatta zerre ve atomlar kalem ucu olsalar;
Yine de, saymayı bitiremezler. Çünkü bunlar sonlu, o ise sonsuz.
Mâlûmdur ki, umulmadık birşeyden kelâmın / sözün meydana gelmesi;
Kelâmı önemli kılar. Kendini dinlettirir.
Nitekim, gökyüzü ve bulutlar gibi büyük hacimlerdeki varlıkların;
Konuşurcasına çıkardıkları sesler bile, ehemmiyetle kendini herkese dinlettiriyor.
Bilhassa dağ cesametinde olan; sesi alıp veren bir ses cihazının;
Âhenkli, güzel nağmeleri; kulağın nazar-ı dikkatini daha çok çeker.
Meselâ, semâvat tabakalarını plâklar kabul edip, yeryüzünün kafasına işittirmek için,
Meydana gelen; Kur’an’ın Semavî Sadasını radyo ile,
Hava zerreleri; o harflerin alıcı ve nakledicisi olurlar.
Elbette bu Kudsî Kur’an harflerine;
Birer ayna, birer lisan, birer ibre, birer kulak hükmünde olup,
Kur’an-ı Hakîm’in harflerinin ne kadar önemli, kıymetli ve keyfiyetli olduklarını gösterirler.
Ve işarî mânâlarıyla demek isterler ki:
Allah’ın kelâmı / sözü olan Kur’an; o derece canlı ve kıymetlidir ki,
Onu dinleyen, işiten kulakların adedini, o kulaklara giren kudsî kelimelerin sayısını;
Bütün denizler mürekkep, melekler de kâtip
Ve zerre, nokta, nebat ve kıllar birer kalem olsalar, yazmakla bitiremezler.
Çünkü Cenabı Hakk insanın zayıf, ruhsuz kelâmının adedini; havada milyonlarca çoğaltsa,
Elbette yer ve göklerin benzersiz Mâliki’nin arz ve semavatta;
Bütün şuur sahiplerine hitap eden kelâmının herbir kelimesi;
Hava zerreleri sayısınca kelimeler olur.
Nasıl ki Kelâm Sıfatı’nın kelimeleri var. Kudretin de cismanî kelimeleri var.
İlmin de kaderle alâkalı, hikmetli kelimeleri vardır ki; onlar tüm mevcudattır.
Özellikle canlılar, hususen küçük mahlûkların herbiri, birer Rabbanî kelimedirler.
Ezelî Mütekellim’e kelâmdan daha kuvvetli bir surette işaret ederler.
Onların adedini denizler mürekkep olsa,
Mürekkep biter yazılacaklar bitmez.
Tüm melek, insan hattâ hayvanlara gelen umûm ilhamlar da, bir çeşit İlahî kelâmdırlar.
Bu kelâmın kelimeleri, elbette nihayetsizdir.
Mutlak Saltanat’ın nihayetsiz askerlerinin aldıkları ilhamlar ve
O İlahî Emr’in kelimeleri; ne de çok, nihayetsiz ve sonsuzdur.