“Yeryüzünde kımıldanan hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah’a ait olmasın.” (Hud: 6)
Âyet-i kerîmesiyle, rızık Allah’ın taahhüdü altına alınmıştır. Fakat rızık iki kısımdır. Birisi hakikî rızıktır. Diğeri mecazî (hakikî olmayan) rızıktır. Yani biri zarurî rızıktır. Diğeri zarurî olmayan rızıktır. Âyet ile taahhüd altına alınan, zarurî olan rızıktır. Evet, hayatı muhafaza edecek kadar gıda veriliyor. Cisim ve bedenin semizliği ve zayıflığı, rızkın çokluğuna ve azlığına bakmaz. Denizin balıkları ile karanın patlıcanları buna şâhittir. Mecazî olan rızık ise, âyetin taahhüdü altında değildir. Ancak çalışma ve kazanmaya bağlıdır.
Esir Maddesi
Güneş sistemi ile arz (dünya); Allah’ın kudretinin; maddenin en küçük parçası olan esir maddesinden yoğurmuş olduğu bir hamur şeklinde imiş. Esir maddesi, varlıklara nisbetle akıcı bir su gibi mevcudatın aralarına işleyen bir maddedir. “Arşı ise (daha önce) su üstünde idi.” (Hud: 7) âyeti şu esir maddesine işarettir ki, Cenab-ı Hakk’ın Arş-ı A’zamı; su hükmünde olan şu esir maddesi üzerinde imiş. Esir maddesi yaratıldıktan sonra, herşeyi san’atla yaratan Allah’ın ilk icatlarının tecellî ve görünmesine merkez olmuştur.
Zâlimlere Meyletmek
“Zulmedenlere de meyletmeyin! Yoksa ateş size dokunur!” (Hud. 113) Hz. Allah, âyet-i kerîmesinin fermanıyla; zulme, değil yalnız âlet olanı ve tarafdar olanı, belki çok az meyledenleri bile dehşetle ve şiddetle tehdit ediyor. Çünkü küfre râzı olmak, küfür olduğu gibi, zulme rıza da zulümdür.
Güneşin Doğması, Batması
Güneşin doğması ve batması belirli ve kaderde yazılı olduğu gibi, insanın da bu dünyada doğumu ve ölümü ve başına gelecek işler kader kalemi ile yazılıdır. İsterse başını taşa vursun, o yazıları silebilirse silsin. Başı kırılır, o yazılara bir şey olmaz! Bunu muhakkak olarak bilsin ki, gök ve yerlerin dışına kaçıp kurtulamayan insan; her şeyin yaratıcısı olan Allah’ın terbiye ve idare ediciliğine muhabbetle rıza göstermeli. “Fefirrû ila’llah.” deyip Allah’tan Allah’a sığınmalı.
Şikayet Kime Olmalı?
Musibetin darbesine karşı şikâyet suretiyle, elbette âciz ve zaif insan ağlar, fakat şekva (şikâyet) O’na (Allah’a) olmalı. O’ndan olmamalı. Hz. Ya’kûb’un “(Ben) gam ve kederimi ancak Allah’a şikayet ediyorum.” (Yûsuf: 86) demesi gibi olmalı. Yâni, musibeti Allah’a şikayet etmeli, yoksa Allah’ı insanlara şikayet eder gibi, “Eyvah! Of!” deyip, “Ben ne ettim ki, bu başıma geldi?” diyerek, âciz insanların acımasını tahrik etmek zarardır, mânâsızdır.
Ümitsizlik
Yeis / ümitsizlik, milletlerin seretan / kanser denilen en dehşetli bir hastalığıdır.
İlerlemeye mâni’ ve “Ben kulumun bana olan güzel zannı üzereyim.” hakikatine aykırıdır.
Korkak, aşağı ve âcizlerin işi ve bahaneleridir.
İslâm kahramanlığının işi değildir.
Evet, yeis ve ümitsizlik;
Her türlü gelişme ve ilerlemenin önünde en büyük bir engeldir.