İstihbarat İşleri

54

ugün biraz gerçek, biraz kurgu, istihbarat hikâyeleri anlatmak istiyorum.

Kurgu ile başlayayım. Mançuryalı Aday filmlerini hatırlıyor musunuz? Richard Condon’un 1959’da yayımlanan romanından iki defa senaryolaştırılmış. 1962 ve 2004’de. Birincisinde baş rolde Kore Harbi, Çin ve Frank Sinatra, ikincide Körfez Savaşı, bir uluslararası şirket ve Denzel Washington var. Harp sırasında esir düşüp beyni yıkanan, harpten sonra da kahraman olarak Amerika’ya dönen ajanın hedefi ABD başkanlığıdır.

Peki, gerçek hayatta böyle bir operasyon mümkün mü? Belki.

Ülkeye istihbaratçı gözüyle bakmayı popüler hâle getiren kalem rahmetli Mahir Kaynak’tı. Kaynak’ı, “Madanoğlu Cuntası” diye bilinen sol ekibe Millî İstihbarat Teşkilatımız yerleştirmişti. Cunta, 9 Mart’ta darbe yapacaktı. Başaramadılar ve 12 Mart diye bilinen olayla darbeciler de iktidar da tasfiye edildi. Mahir Hoca’nın bir hikâyesini anlatayım. Kahramanmaraş Türk Ocağı, bir tarihte Kaynak’ı konuşmaya davet etmiş. Hoca’nın dönüş uçağı Gaziantep’ten kalkacak. Maraş- Antep yolculuğu sırasında Hoca anlatıyor: “Bakın ben deşifre olmasaydım bugün solun lideriydim. Şimdi siz de bugünkü liderlerinizi bu bilgiyle gözden geçirin.” Hikâye birinci elden. O zamanki Maraş Türkocağı Başkanı, bugünkü Millî Düşünce Merkezi Genel Başkanı dostum Hakan Paksoy arabada…

Proje adamlar

Moda deyimle böyle “proje adamlar”ı partilerin başına geçirmek bu kadar kolay mı? Her ülkede değil. Hangilerinde? Toplumlar şöyle sınıflandıralım: Bir uçta emirin demiri kestiği, liderin her şey, partinin hiçbir şey olduğu yapılar var. Diğer uçta da parti her şeyken, liderin bir görev için yetkilendirilip gerektiğinde kolayca değiştirildiği yapılar. Doğu toplumlarının büyük kısmı birinci gruba, Batı’nınkiler genellikle ikinci gruba girer. Birinci otokratik, ikinci demokratik… Şimdi siz söyleyin. Hangi gruptaki ülkelerde proje adamlar siyasi oluşumların, partilerin, ülkelerin içine yerleştirilebilir?

Toplum merkezli siyasette fikirler, değerler, dünya görüşü asıldır. İnsanlar bunlar için bir araya gelip dernek veya parti kurar. Lideri, kuruluşun varlık sebebi olan değerlerle zıtlaşamaz. Onu aklından bile geçirse kendisini hemen kapıda bulur. Lider merkezli teşkilatlarda parti veya dernek bugün ak dediğine, yarın kara diyebilir. Bugün lider çıkıp büyük bir şiddetle, öfkeyle “Ak!” diye bağırır yarın da “Kara!” diye. Her şey değişebilir. Hangi fikrin doğru hangisinin yanlış olduğu, kimin dost kimin düşman olduğu, neyin ak, neyin kara olduğu… Değişmeyen liderin kendine güveni, sert ifadeleri ve öfkesidir. Çelişkileri işaret ederseniz, “Senin bilmediklerin var.” veya “Devlet aklı.” gibi her saçmalığa deva cevaplar alırsınız.

Milletlerarası

İstihbarat uluslararası arenada da önemli. Milletlerin çıkarları için, sık sık birkaç milletin iş birliğiyle yapılıyor. “Beş Göz” denilen ABD, İngiltere, Kanada, Avusturalya, Yeni Zelanda’nın müşterek elektronik istihbarat havuzu sır değil. “İngilizce konuşan istihbarat!” ABD-AB-İsrail istihbarat koalisyonu bir başka örnek. Ancak bazı müttefikler bazen hedef hâline de gelir. Hatta aynı anda hem müttefik hem hedef olmak mümkün.

Yakın zamanda ABD’nin NSA’sının Merkel’i dinlediği ortaya çıkmış ve uluslararası bir skandal patlamıştı.  NSA, Danimarka’nın Savunma İstihbarat Servisinin (FE) de iş birliğiyle, Danimarka’nın internet kablolarını kullanarak 2012-2014 arasında Merkel’den başka Almanya’nın o zamanki Dışişleri Bakanı Steinmeier’i, muhalefet lideri Steinbrück’ü de dinlemiş. Dunhammer adı verilen operasyon, Almanya’yla sınırlı değil, Fransız, İsveç ve Norveç yetkilileri de hedefler arasındaymış.

Patlayan cihazlar ilk değil

İstihbarat bilgi demek ama operasyonlar bazen gayet maddi de olabiliyor… İsrail, biliyorsunuz, Hizbullah’ın çağrı cihazlarını patlattı. Cihazların üretimi, bunların telefonlar gibi izlenemeyeceği hikâyesi ve Hizbullah’a dağıtılması, nihayet zamanı gelince patlatılması, neredeyse İran içinde SİHA imalathanesi kurmak kadar olağanüstü başarılar. Ama bunlar ilk patlayan cihazlar değil. ABD Hava Kuvvetleri Sekreteri ve Millî Güvenlik Kurulu üyeliği görevlerinde bulunan Thomas C. Reed’in 2004 tarihli, Uçurumda- Soğuk Harbin İçerden Tarihi (At the Abyss, An Insider’s History of the Cold War) kitabında benzer bir operasyonu anlatıyor. Yıl 1982. CIA önce, “Sovyetler ambargolu ürünlerden hangisini şiddetle arzu ediyor?” diye sorar. Cevaplardan biri, “Trans-Sibirya doğal gaz boru hattının uzaktan kontrolunu sağlayacak donanım ve yazılım”dır. CIA bu yazılımın içine zaman bombası yerleştirir ve bir Kanada şirketinin bunu el altından Sovyetlere satmasını sağlar. Sovyetler ambargoyu deldiklerini zanneder ve iştahla sistemi yerleştirirler. Zamanı geldiğinde valfler patlar, doğal gaz tutuşur. Reed bunun uzaydan bile görülebilen boyutta bir infilak olduğunu söylüyor. Demek CIA, eserini çalışırken gözleme imkânı da bulmuş. Yazar, zaten sıkışık hâldeki Sovyet ekonomisinin bu patlamayı kaldıramadığını ve çöküşte bu sabotajın rol oynadığını söylüyor. Bugünkü gibi o zaman da doğal gaz ihracı Rusya’nın en büyük gelir kaynaklarından biriydi.

Önceki İçerikPKK ile Yürütülen Süreç Türkleri Mutlu Edecek mi?
Sonraki İçerik20 Temmuz
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)