Düşündüğüm kadarıyla Türkiye bugün, içinde bulunduğu şartlar dolayısıyla Cumhuriyet kurulduğundan buyana en zor günlerini yaşıyor. Adeta rahmetli Komutanlarımızdan Kâzım Karabekir’in dediği gibi: “Türkiye de hava o kadar puslu ki, şeytan bile Müslüman mintanı ile dolaşıyor.”
Kurumlarımız çalışmıyor:
Nereye, hangi tarafa baksan kurumlarımız tel tel dökülüyor. 2001 yılına kadar işbaşına gelen iktidarların ömrü siyasi istikrarsızlıktan dolayı uzun vadeli değil, sık sık iktidar değişiklikleri oluyordu ama kurumlarımız sağlam olduğu için içeride ve dışarıda beka sorunlarıyla karşı karşıya kalmıyorduk. Buna rağmen o günkü Türkiye’ye bir takım muhalif yazarlar ve muhalif partiler; “Yönetilemeyen Türkiye” diye hitap ediyorlardı. Acaba aynı kişiler bugünkü durumları gördükten sonra nedamet geçiriyorlar mıdır?
Hiç yaşanmaması gereken çirkinlikleri öylesine kanıksadık ki, bu çirkinlikler gündelik yaşadığımız hayatın içine girdi. 20 Sene önce hiç aklınıza gelir miydi, 3 aylık bebeklere tecavüz edilsin, her gün işlenen kadın cinayetleri, tarikat yuvalarında öğrenci tacizleri, milletvekilleri ve bakanların uyuşturucu baronlarıyla boy boy resimleri…
Özel hastaneler vasıtasıyla yeni doğmuş bebekler üzerinden para kazanmak amacıyla bebek ölümlerine yıllarca seyirci kalmak kimin aklına gelirdi? Allah korusun bu yaşanılanlar eski Türkiye dedikleri Türkiye’de yaşanır mıydı, kurumlarımız buna müsaade eder miydi?
Dejavu, on yıl önce yaşanılanı tekrar yaşamak:
BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) paralelinde 2011 yılında büyük hayallerle başlanılıp, hendek cinayetleriyle 800 den fazla askerimizin şehadetiyle son bulan “Çözüm Süreci” yeniden hortlatılmaya çalışılıyor. Hem de bu sürece o günlerde bütün şiddetiyle muhalefet eden MHP’nin lideri tarafından.
Yaşlı, genç, erkek, kadın, çocuk demeden 40 000 ekişinin katili İmralı canisi Abdullah Öcalan Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilip konuşması isteniyor. Çözüm süreci, aslında “çözülme süreci” günlerinde hakkında bir takım “yetmez ama evet’çi”, “2. Cumhuriyetçilerin”, “öngörü sahibi, ileriyi gören adam” vs. diye parlattıkları bebek katilini, bugün “Misak-ı Millici” olarak cilalayıp, Türk Milletine pazarlamaya çalışıyorlar.
Emperyalizmin “Havuç Sopası” – ( “carrot and stick”)
Türkiye, coğrafi konum itibariyle dünyanın en metameli bölgesinde bulunuyor. Yüzyıllardan beridir Ortadoğu’da kan ve gözyaşı eksik olmuyor. Bölge, 600 yıl Osmanlı idaresinde kaldığı halde sürekli isyanlarla karşı karşıya kalmıştır. Arap milleti tarih boyu o bölgede hiçbir devlet kuramamıştır. Bakmayın siz bugünkü adı devlet olan devletçiklere. Hepsinin sınırları cetvelle çizilmiştir. Bölge, aşiretlerle idare edilmektedir. Osmanlı oradaki isyanları bastırmak için tren vagonları dolusu aşiretlere altın göndermiştir.(Falih Rıfkı Atay – Zeytin Dağı)
Filistin topraklarından ayrılışımızın sonu hazinle bitmiştir. İngiliz – Arap işbirliği o bölgeden Osmanlının hâkimiyetine son vermiştir. Bu yüzdendir ki, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu büyük komutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, kendisinden sonra gelen yöneticilere o bölgenin içişlerine karışılmamasını ve Ortadoğu bataklığına girilmemesini vasiyet etmiştir.
Ama ne yazık ki, ABD ve müttefik devletlerin Ortadoğu’da başlattıkları “Arap Baharı” harekâtında bizim de ağzımıza bir parmak bal çalarak (BOP) Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Eşbaşkanlık payesi verilerek Türkiye Ortadoğu bataklığına çekilmiştir.
Dün havuç olarak Türkiye’ye sunulan (BOP) Eşbaşkanlık Projesi, bir Cumhuriyet bayramında Kuzey Irak’tan Türk toprakları çiğnenerek Suriye’nin kuzeyine yerleştirilen Peşmerge, bugün Türkiye için sopaya dönüşmüştür.
ABD tarafından Suriye’nin kuzeyine yığılan 22 Bin TIR dolusu silah, 100 bin kişilik YPG/PYD ordusuna verilmiş ve bu bölgede devletleşmek için yol kat edilmektedir.
Sözde 74 yıllık NATO müttefikimiz ABD, Nil’den Fırat’a büyük İsrail hayaliyle bölgedeki üç devletin topraklarından da alarak, Suriye’nin kuzeyinde yapay bir Kürt devleti oluşturmak için İngilizcesi (“carrot and stick”) olan Havuç Sopasını gösteriyor.
Askeri bir terim vardır “Uyursan Ölürsün” Mademki Ortadoğu gibi netamali topraklar üzerinde yaşıyoruz, Türk Milleti olarak her zaman uyanık olmalıyız. Devletimizin yapısı Üniter bir yapı, şimdi bizim kulağımıza; Kuzey Irak Kürt Bölgesiyle, Kuzey Suriye’nin idaresini bize bağlamayı planlıyorlar. Havuç uzatıyorlar yani. Yani, Üniter yapıdan çıkıp Federal bir yapıya dönüşmemiz isteniyor. İşte o zaman da sopayı gösterecekler. Görülenler bunlar inşallah ders çıkarılır.