“Eskişehir gazeteleri 07.12.2015 tarihinde şu başlıkla çıkmıştı: Eskişehir Valisi Sayın Güngör Azim TUNA İhtiyaç Sahiplerine Yardım Eden Tülomsaş emeklisi Muammer İKİTAŞ ve Orhangazi Camii’nde imam olarak görev yapan İmam Abdülvahit MERMER’e Teşekkür Plaketi Verdi”.
“Valilik makamında düzenlenen programda Vali TUNA, ihtiyaç sahiplerine yardımlarda bulunan MERMER ve İKİTAŞ’ı çalışmalarından dolayı tebrik etti. Kış aylarına girdiğimiz bugünlerde Eskişehir’de yaşayan binlerce ihtiyaç sahibi insanın olduğuna dikkat çeken Tuna, konuşmasının devamında şunları söyledi: Bunların içerisinde evinde yakacağı olmayan, ihtiyaç maddeleri olmayan vatandaşlarımız var. Onları düşünmek zorundayız. Fakat birileri var ki onlar daha çok düşünüyor bu durumları. Maalesef bu insanlarımızın sayısı çok fazla değil. Kurumsal olarak bu yardım çalışmaları yapılıyor elbette, fakat bireysel olarak yapılan yardımların yeri çok önemli. Bu sebepten ötürü Abdülvahit MERMER ve Muammer İKİTAŞ vatandaşlarımızı tebrik ediyorum. Muammer Bey Tülomsaş emeklisi, Abdülvahit Bey ise ilimizde imamlık yapıyor. Kendilerini çevrelerindeki insanlara yardım etmek için adamış olmaları insanlık adına, şehrimiz adına onur vericidir”.
Bu teşekkürde bahsi geçen yardımsever insanlardan dostumuz Muammer İKİTAŞ Beyi 01.09.2024 tarihinde kaybettik. O Telaferli Türkmenlerin Muammer Dayısıdır. Açta açıkta, yolda yokuşta kalmışın kardeşi, arkadaşı, dostudur. O Akabe’yi (Sarp Yokuşu) aşan bir yiğit insandır.
Beled Suresi 11-16. Ayetlerde buyrulmaktadır: “Fakat insan, sarp yokuşu (zor geçit) (Akabe) aşamadı (Fakat o, sarp yolu göze alamadı.). O sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bileceksin? İnsanları bütün sömürü ve boyunduruklardan kurtarmaktır (Özgürlüğü zincirlenenin bağını çözmektir o) veya açlık ve perişanlık gününde doyurmaktır o (yahut [kendi] aç iken (başkasını) doyurmaktır), Yakınında, çevrende bulunan sahipsiz, kimsesiz kalmışları yahut hiçbir şeyi olmayan yoksulu (toprakta sürünen bir yoksulu) doyurmaktır”.
Muammer İKİTAŞ Sarp Yokuşu aşmayı göze alan bir insandı. O sarp yokuşu tırmandı ve onu aştı. Son nefesinde dostları, ailesi ve Türkmen evlatlarından Abdülmevcut’un şahitliğinde ÜÇ KEZ KELİME-İ ŞAHADET getirdikten sonra(01.09.2024) ruhunu teslim edip sonsuza kanatlandığını tüm dostları işitti. Cenazesi üzerine, kabrinin dostlarının gözyaşları ile ıslanmış toprağına, varlığı yakmadan ısıtan güneşe, esen rüzgâra şahit oldu (02.09.2024).
Yedi sekiz ay önce ağır bir akciğer ve kalp rahatsızlığından Yoğun Bakıma yatırılmış Prof. Dr. Birgül YELKEN, Doç. Dr. Ebru KARAKOÇ ve ekibinin gayretleri ile tekrar hayata tutunmuştu. Göğüs Hastalıklarından Prof. Dr. Güntülü AK ve Prof. Dr. Muzaffer METİNTAŞ ve ekibinin her zaman ki destekleri ile sağlıklı günlerini yaşıyordu.
Muammer İKİTAŞ Myastenia gravis hastalığına rağmen Türkmenlerin Irak’tan IŞID (DAEŞ) terör örgütünün zulmünden Türkiye’ye sığınmaları ile insanüstü bir gayretle Türklüğün yetim evlatları için gece gündüz koşturuyordu. İşte Sarp Yokuşu aşmak buydu. Onların küçük büyük her derdi onun da derdi oluyordu. Ufacık bebeleri sünnet ettirmekten gençleri evlendirmeye kadar onun meşguliyet alanına giriyordu. Prof. Dr. Şahin KABAY’ı Kütahya’dan davet edip çocukları sünnet ettirmekten hastaların sağlığına, vefat edenin defnedilmesine kadar her yerde Türkmenlerin Muammer Dayısı vardı. Arkadaşı ve dostu Hüseyin ŞEN de omuz omuza onunla birlikte ömürlerinin sarp yokuşunu garip ve kimsesiz insanlar için sarf etti. Atilla AYVA, Ferruh SİNGER ve Eskişehir Türk Ocağının değerli üyeleri ve birçok Sivil Toplum Kuruluşu da onlarla birlikte koşmaya çalıştılar. Fakat şunu ifade edebilirim ki Muammer İKİTAŞ öncü olmak üzere Hüseyin ŞEN’le yürek yüreğe Akabe’yi aşan kartalın kanatları oldular.
Şüphesiz Aziz Türk Milleti Eskişehir ve Tüm Türkiye’de birçok fedakâr insanın omuzlarında Türklüğün, insanlığın ve tüm varlığın dertleri ile dertlenmeye devam ediyor. Çözüm yolları bulmaya çalışıyor. Bu gayretleri mutlaka sonuçsuz kalmayacaktır. Necm Suresi/ 39. Ayette buyrulduğu gibi: “İnsan için, yalnızca çalışmasının, gayretinin, halis niyetlerinin karşılığı vardır”
Muammer İKİTAŞ’ın bir taziye yazısına sığmayacak çalışmalarının ve gayretlerinin mutlaka gelecek nesillere anlatılması gerekiyor. Vefa, fedakârlık, karşılıksız yardım, başkaları için yaşamak ve tüm güzel hasletlerin cem olduğu şahsiyetleri gençler ve tüm insanlık bilmelidir.
Bir gün çalışacağı işyerinin giriş mülakatında ona sorarlar:
-Soyadın “İkitaş” ne anlama geliyor. Muammer Bey cevap verir: -“Hayat doğum ve ölüm arasında yani iki taş arasında” der. Evet, hayat kimimiz için İKİTAŞ arasında, Muammer Can dostumuz içinse bu soyada sığdı denilmeyecektir. Muammer Can gibi insanlar “İKİTAŞ” arasına değil “İKİ CİHAN”A da sığmayanlardır. Onlar Hakk’a Yunus Emre gibi seslenir:
“Cennet Cennet dedikleri / Birkaç köşkle birkaç huri/İsteyene sen ver onu/BANA SENİ GEREK SENİ”
–Bizde Hak ile Hakikat olmuş “MUAMMER İKİTAŞ” gönüllü “KAMİL İNSANLARA” şu mısralarla GÜL*’e GÜL*’e (Selam söyle) diyelim:
*GÜL: İslâm tasavvufunda Sevgililer Sevgilisi, Kâinatın yaratılma gayesi İki Cihan Serverı HZ. MUHAMMED’i (O’NA, ASHAB-ı GÜZİNE ve EHL-İ BEYTİNE SELAM OLSUN) remz eder
“Sen Maksuduna erdin/ Maksudu canda buldun/ İkitaş’a sığmadın/ANA (DEHRE)** SEN GEREK SENİ”
**ZAMANA (ANA) (DEHRE) SENİN GİBİ İNSANLAR GEREKTİR.
EKTİĞİN İYİLİK TOHUMLARI ARTARAK ÇOĞALSIN SONSUZA KADAR EKSİLMESİN.