Sıkıntı Krallarda Değil, Kralcılıkta

104

Geçen Salı,
patronum ve dostum İbrahim Kiras, köşesinde, tarihi sadece büyük adamların
değil, onların yanındaki ekiplerin, eyleme katılanların, velhasıl tek adamın
değil birçok insanın birden yarattığını yazdı. Bunu yazarken de Berthold
Brecht’i kendine şahit tuttu. Brecht ve Kiras’ın tezi yazının başlığında
özetlenmişti: “Kitaplar yalnız kralların adını yazar”.

 

Doğru söze ne
denir? Ancak bu tespitlerden sonra gelen adım başka bir soru doğuruyor: O büyük
adam olmasaydı, o kral olmasaydı da tarih öyle mi gelişirdi? Bunun cevabını
vermek kolay değil. Tarihte öyle dönemeçler vardır ki, bir daha o noktaya
gelemezsiniz. Hani, “Aynı suda iki defa yıkanılmaz” ya. Uç bir örnek vereyim.
Yüz milyonlarca yıl dünyanın hâkimi olan dinozorların yok oluşunu, bir meteorun
dünyaya çarpmasına bağlayan bir teori var. Eğer bu doğruysa, kitapların yalnız
bu meteoru yazması yanlış değildir.

 

Kahramanlar,
kötü yönetimlerden çıkar

Ben kimyacı –
fizikçi kafamla bir benzetme yapayım. Bakalım derdimi anlatmaya yararı olacak
mı; yoksa daha da mı karıştıracağım… Karmaşık olaylar çok sebeplidir. Bunun
matematikteki karşılığı çok bilinmeyenli denklem takımlarıdır. Çok bilinmeyenli
denklem takımları da çözülür çözülmesine. Gençliğim onları çözerek geçti. Fakat
o çok sayıda denklemin bazı özellikleri vardır. Bazıları kararlıdır, sağlamdır.
Bilinmeyenlerdeki küçük değişiklikler sonuca pek az etki yapar. Bazıları da
tersine bıçak sırtında gibidir. Küçük bir değişiklik sonuçları altüst eder.
Kırılgan ekonomiler gibidir onlar… Kum zemin üstüne yapılan apartmanlar
gibidir. Kırılganlığın ve onun tersi kararlılığın araştırılmasının da bir
tekniği var: Duyarlılık analizi derler.

 

Tarihin belli
bir dönemecinde bir ülke düşünün. Onun nereye gideceğini de birçok değişken
belirler. İşte kral veya bir kahraman bu değişkenlerden biridir. Sonuca ne
kadar etki yapar o kral, kahraman, komutan, yazar; her ne ise… Bu sorunun
cevabı, tıpkı denklem takımları gibi sistemin duyarlılığına bağlıdır. Ekonomisi
sağlam, kim olduğunu bilen, eğitimli, güçlü ve düşmanı az bir toplumsanız
kralınız kim olursa olsun nereye gideceğiniz bellidir. Fakat kötü yönetilen,
kimliği hakkında bile kafası karışık, ekonomisi bıçak sırtında ve düşmanı çok
bir toplumsanız, bir kral veya bir komutan geleceğinizi 180 derece
değiştirebilir. Hatta o büyük etkiye sebep olanın kral falan olması da
gerekmeyebilir. Kahramanlar, kötü yönetilen toplumlardan çıkar.

 

Bir mıh bir
at, bir kahraman bir ülke kurtarır

Gerçi
destandır ama İsviçre’nin kuruluşu ve kurtuluşu Wilhelm Tell’e bağlanır. Önce
bir Nusret Mayın Gemisi, sonra da bir Anafartalar Kahramanı, koskoca bir
muharebenin, o muharebe bir dünya harbinin gidişini değiştirir, Rusya’da
komünist ihtilale yol açar, o ihtilal de yirminci asrın tarihini belirler.
Böyle hassas sistemler için bir hikâye ve bir isim vardır: Kelebek etkisi. Hani
Amazon ormanlarında bir kelebeğin kanat çırpışı, Amerika’yı altüst eden bir
kasırgaya sebep olabilir diye… (Bu arada söylemeden geçemeyeceğim, meteoroloji
tahminleri öyle çok bilinmeyenli dev denklem takımlarıyla yapılır ve onları
çözmek için güçlü bilgisayarlar kullanılır.) Bizim de aynı etkiyi anlatan bir
özdeyişimiz var: Bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır, bir at bir
yiğit kurtarır, bir yiğit bir savaş kurtarır, bir savaş bir ülke kurtarır…

 

Sonuçları
değiştiren krallara, komutanlara, devrimcilere, fikir adamlarına, sanatçılara,
her birine tek tek hak ettikleri krediyi verelim. Onları sevelim, gelecek
nesillere de öğretelim ve sevdirelim. Burada bir sıkıntı yok. Zaten millet
böyle doğar, medeniyet böyle yükselir.

 

Bilimde izm
yok

Sıkıntı, o
güzel insanlardan birer “izm” çıkarmakta başlıyor. Bu insana cazip gelen bir
yanlış. Öyle ya, düşünmek zor iş. Araştırmak, düşünmekten de zor. O hâlde, kafa
yormaya öyle bir alternatif bulalım ki ne düşünmemiz ne de araştırmamız
gereksin. Nasıl olacak bu? Hatasız bir insan bulup ona tabi olacağız. Şaka gibi
geliyor, ama bu zihniyeti dibine kadar kabullenenler var. Yalnız kendi
hayatlarını bir kişiye bağlasalar neyse. Ülkeyi ve hepimizi de bağlamak
isterler. Bütün izmler, bütün “ideologya”lar böyledir.

 

Fizik, toplum
bilimleri kadar karışık değil. Orada neyin doğru neyin yanlış olduğu daha açık
görülüyor. Kitaplar Einstein’dan bahsedecektir mutlaka. Ama yalnız Einstein’dan
değil. Bakın, bu dev dâhi, Brown hareketlerinin sebebini buldu. Sonra
fotoelektrik etkinin izahıyla kuantum teorisini başlattı. Bugünkü fiziğin
yarısı sayabileceğiniz özel ve genel izafiyet teorilerini keşfetti. Fakat
kuantum teorisine itiraz etti, “Tanrı zar atmaz.” dedi ve dediğini birkaç arkadaşıyla
birlikte yayımladı. Sonra? Sonra haksız çıktı. Einstein büyük bir bilim
adamıdır. Hatta gelmiş geçmiş en büyük birkaç bilim adamından biridir.
Rahatlıkla ilk beştedir. Bütün fizikçiler onu sayar, sever. Saymanın ve
sevmenin ötesinde mutlaka, ama mutlaka onun teorilerini okur, öğrenir. Ama
bilimde Einsteincılık, Einsteinizm yoktur. https://millidusunce.com/sikinti-krallarda-degil-kralcilikta/