AKP
Genel Başkanı R. T. Erdoğan partisinin Geçmiş Dönem Belediye Başkanları ile
yaptığı toplantıda partililerine moral vermeye çalıştı. Erdoğan’ın uzun konuşma
metni içinde şu cümlesi dikkatimi çekti: “Artık kaybedecek çok şeyimiz var.”
“Siyasi
gücümüzle, diplomatik etkinliğimizle, ekonomik büyüklüğümüzle, eser ve hizmet
altyapımızla çok ileri ve farklı bir yerdeyiz. Daha açık bir ifadeyle, artık
kaybedecek çok şeyimiz var. 2023’te yanlış bir tercih durumunda küresel
yönetim ve ekonomi sisteminin en üst ligindeki yerimiz ile bu ligin lokomotif
ülkeleri arasına girme fırsatımızı tehlikeye atmış olacağız.”
Cümlenin
bağlamı böyle. Fakat acaba bu mesajın gerçek muhatabı, “Artık kaybedecek çok
şeyi olan” kesim kim?
AKP
Genel Başkanının konuşma metinlerini yazanların son derece profesyonel bir ekip
olduğu malum. Bu ekip konuşma metni içine belli cümleleri yerleştirirken metnin
görünür anlamından ziyade zihinlerde nasıl algı oluşturacağını bilir.
“Artık kaybedecek çok şeyi olan” kesim yani iktidar gücünü kullanan AKP’lilerin kendilerine hitap
edildiğini düşünmesi istenmiş olabilir.
****
Burada kastedilenin Türkiye olamayacağının zaten herkes farkında.
Çünkü alıntı
yaptığım cümlelerindeki ifadeler gerçeği yansıtmıyor. Yurtdışında siyasi
gücümüz, diplomatik etkinliğimiz iyice azalmakta. Dış politikada Cumhurbaşkanının
ağzından dökülen iddialı cümlelerin tersine kararlar veriyoruz. Tıpkı Rahip
Brunson olayı gibi Finlandiya ve İşveç’in Nato’ya kabulü konusunda Cumhurbaşkanının
söylediklerinin tam tersini yapıldı. Bu zafiyeti çok eleştirdikleri “dün
dündür, bugün bugündür” özdeyişiyle savunmaya kalkıyorlar.
Ekonomik büyüklük açısından
dünyada 17. sıradan 21. sıraya düştük.
“Eser”
dedikleri çoğu “Yap/ İşlet/ Devret” modeliyle yapılan projelerin akılcı
yatırımlar olmadığını, bir küçük gruba servet transferi aracı olduğunu
anladık.
Yapılan
israf, yolsuzluk, verimsiz yatırımlar sonucu Hazine tamtakır, enflasyon
ve döviz kurları kontrol edilemiyor. Ekonomistler, devletin borçlarının
ödenemez hale geldiği ve moratoryum ilan edileceğine dair endişelerini
paylaşıyor.
Özetle,
“Ekonomi sisteminin en üst ligindeki yerimiz” kalmadı ve “bu ligin
lokomotif ülkeleri arasına girme fırsatımız” da artık çok uzaklarda kaldı.
Devletimiz itibar ve gücünün büyük kısmını kaybetti. Bir başka deyişle artık devletin
kaybedecek çok şeyi yok.
****
Anlattığımız
ve benzeri sebeplerle, “artık kaybedecek çok şeyimiz var” diye seslenilen
zümrenin AKP iktidarında zenginleşen, belli makam mevkilere kavuşan ve yasal ve
yasadışı güç olarak etkinleşenler olduğunu düşünüyoruz.
Marx ve
Engels imzalı Komünist Manifesto’da yer alan “Proletaryanın zincirlerinden
başka kaybedecekleri şeyleri yok, kazanacakları bir dünya var” mesajını
hepimiz biliriz.
AKP, en temel ihtiyaçlarını
bile karşılayamaz hale getirdikleri yoksul kitleleri sosyal yardımlara mahkûm
ederek adeta zincirlerle bağladı. Fakat, fakirleşmekle birlikte, hala
kaybedecek çok şeyi olduğuna inanan kitleler de var.
Kaybedecek şeyi kalmayan kitleler ile kaybedeceği çok şey olduğu için korkanların
davranışı toplumların kaderini belirleyebilir.
Kaybedecek şeyi kalmayan kitleler uyanır ve fakirleşmelerinin sebebi olanlara oy vermekten vaz
geçerse, zincirlerini kırabilirlerse bir dünya kazanacak.
Buna
karşılık iktidar gücünden beslenip, iktidardan uzaklaşınca kaybedecek çok
şeyleri olduğunu düşünenler çok şey kaybedecek.
Bu
yüzden iktidar kanadında korku dağları sardı.
****************************
Yaparsa Ak Parti Yapar
AKP “Yoksulluk,
Yolsuzluk, Yasakları (3Y)” ortadan kaldırmayı vaat ederek iktidara
geldi. Ancak kısa bir süre sonra “sıra bizde” diyerek, kendilerinden
önce yapıldığını iddia ettikleri yolsuzlukların kat be kat fazlasını
yaptılar.
Sedat Peker’in itiraf
ve ifşalarıyla adeta bir kanalizasyon patladı. Devlet içinde yapılanmış, iktidarla
iç içe olan, kokuşmuş yapıların etkisi ortaya döküldü.
Başbakan,
bakan, milletvekili, üst düzey bürokratlar, en büyük kamu müteahhitleri ve medya
patronlarının da dahil olduğu iğrenç ilişkiler ağı ve haram servetlerin
boyutu ürkütücü. Ama demokratik bir ülkede her biri bir hükümet
devirebilecek yüzlerce dehşetengiz iddialardan biri bile soruşturulamıyor.
Getirdikleri
yasaklar ile ihtilal hükümetlerini bile mumla arattılar. Sosyal medyaya
bile pranga vurmaya çalışıyorlar.
Yoksulluk yaratma
konusunda da evvelki hükümetlerin döneminde düşünemeyeceğimiz kadar derin
bir yoksulluk yaratmayı başardılar. “Yaparsa Ak Parti yapar” sözünün
anlamını artık böyle anlıyoruz.
****************************
Milletin Kanını Emen Sülükler
Sedat
Peker’in iddiaları bugüne kadar yalanlanamadı. Çok ciddi iddialara muhatap
olanların suçlamaları boşa çıkarıcı açıklamaları olmadı. Cumhuriyet
Savcıları harekete geçip soruşturmalar açamadılar, suçlananlar “aklanmak
istiyorum, beni yargılayın” diyemedi.
Ak Parti iktidarı içinde son derece etkin isimler ile büyük zenginler ve yasadışı mafya
benzeri gruplar arasında, uyuşturucu ticaretinden adam öldürmeye kadar, en ağır
suçlarda iş birliği yapıldığı iddiaları var. Milyonlarca dolarlık servetlere
çökme olayları, devlet içinde paralel yapılanmalarla siyasetin, medyanın ve
sermayenin dizaynının yapılmakta olduğuna dair örnekler anlatılıyor.
İktidar gücünü de kullanarak, milletin kanını emen sülükler şiştikçe şişti. Normalde sülükler
beslenmesini tamamlar tamamlamaz bedenden ayrılır. Fakat bu sülükler bir türlü
doymak bilmiyor.
Bunlar
zaten çok önceden şeref, namus, ahlak, vicdan, haysiyet, insanlık gibi
bütün değerlerini kaybettikleri için kaybedecekleri şey çok sınırlı.
Bu
sülüklerin artık sadece paraları var. Muhtemel iktidar
değişiminde bu maddi servetlerini de kaybederler mi bilemem. Ama insan içine
çıkamaz hale geleceklerinden eminim.