Sırtlanların Yoluna Kurulu Çadır

102

Rusya/
Ukrayna savaşı ile ilgili ülkemizin uyguladığı gerçekçi politikaların
hatırlattığı tarihi uygulamaları görelim;

 

Türkiye
yaklaşık üç yüz yıldır batı ve doğu Emperyal devletlerinin ortasında, onların
rekabetini kullanarak ayakta durmaktadır.

Bir seferinde
İngiltere Fransa desteğinde Kırım harbini yapan Türkiye, bir başka sefer
İngiliz desteği ile Rusya’yı Yeşilköy’den döndürüyor.

Aradan on
yıl geçmeden bu sefer Rusya desteği ile Anadolu’da kurtuluş savaşı yapıyoruz,
Fransa İtalya İngiliz Yunan hepsini birden kovuyoruz

Boğazlar ve
Kars Ardahan için Rusya’dan aldığımız tehdidi NATO’ya üye olarak Batı desteği
ile savuşturuyoruz. Soğuk savaş yıllarında batıdayız.

NATO
garantisinde iken müttefiklerimizin kurduğu demir, çelik, alüminyum, petrokimya
üretim engelini Rusya’nın desteği ile aşıyoruz.

Batının
desteği ile kurulan yeşil kuşakta Rusya’yı hapsedip parçalanmasına ciddi katkı
yaparak kurtulan beş Türk devletinin doğuşunu yaşayıp, seyrediyoruz.

Kısaca bir
batıyla anlaşıp Rus tehdidini savıyoruz, bir Rusya’yla anlaşıp batının
tehdidini atlatmaya çalışıyoruz. İki kutup arasında sarkaç gibi sallanarak
kazandığımız zamanı doğru kullandığımız oranda bağımsız merkez devlet olma
yolunda ilerliyoruz.

Bu durum
Anadolu’nun jeopolitik özelliklerinden ve öneminden kaynaklanmaktadır. Yeni
neslin hemen hemen hiç tanımadığı âbide insan rahmetli Dündar Taşer’in dediği
gibi çadırımızı sırtlanların yoluna kurduk.

Sırtlanların
yoluna çadır kuranlara rahat ve derin uyku haramdır. Onlar ancak bir gözleri
açık tilki uykusu ile idare etmek zorundadırlar.

Doğu Batı
dengesini yöneterek ayakta durmaya çalışırken zamanı iyi değerlendirmek
zorundayız.

Merkez
devlet olmanın şartlarını hazırlamalıyız.

Merkez
devlet olma mecburiyeti” bilincinin yaygınlaştırılmasından ödemeler
dengesinin kurulmasına, nükleer enerji ve caydırıcı nükleer silâh imalâtından
yerli haberleşme uydularını yapıp fırlatma yeteneğine kavuşmaya, teknolojiye
dayalı yüksek katma değerli ihraç ürünleri imalâtını arttırmaktan milli uçuş
yazılımına sahip olmaya varıncaya kadar bir dizi stratejinin yaygın milli bir
bilinçle hayata geçirilmesi vazgeçilmez, ertelenemez milli hırs olarak
hepimizin beyninde gerektiği kadar yerleşmelidir.

Ancak o
zaman üzerinde çadır kurduğumuz sırtlanların yolunda bir gözümüzü yumarak uyuma
hakkına kavuşabiliriz.

Son yıllarda
sıkça gündemimize gelen Şanghay ittifakı tartışmalarına bu değerlendirme
penceresinden bakıldığı takdirde daha objektif bir değerlendirme mümkün
olacaktır.

NATO veya
Şanghay ne dünya cennetidir nede cehennem, coğrafyamızın bize dayattığı denge
politikasının iki ucudur. Biz zaman ve zemine göre bu iki uç arasında belli ki
bir müddet daha gidip geleceğiz. Asıl olan bu gidiş gelişler esnasında gerçek
kurtuluşu sağlayacak ana projelerden sapmamaktır.