Yüzyıllardır Osmanlı devletinin bünyesinde Millet-i
Sadıka(Sadık Millet) olarak anılan Ermeniler, Emperyalist devletlerin yaptığı
hain plan ve kışkırtmalar neticesinde Birinci Dünya Savaşı öncesi
teşkilatlandırılıp Osmanlı toprakları içerisinde: Erzurum, Yozgat, Çorum,
Merzifon, Adana ve Kahramanmaraş gibi birçok vilayetimizde Sason isyanı ve
İstanbulda padişah Abdülhamit Han’a yapılan saldırı ile birlikte daha birçok terör
ve çetecilik faaliyetlerine girişmişlerdir.
Önceleri yurt içinde teşkilatlandırılmak istenen
komitecilere bulundukları bölgelerdeki Ermenilerden destek gelmeyince
yurtdışında örgütlendirilen önce Hınçaklar, daha sonra Taşnaklar adı altında isimlendirilen
Ermeni eşkıyaları, bazı vilayetlerimizde ayaklanma, eşkıyalık ve çetecilik
faaliyetlerine başladılar.
Anadolu’nun birçok yerini yakıp yıkan binlerce masum Türk’ün
kanına giren bu çetelerin arkalarında başta Ruslar olmak üzere İngilizler,
Fransızlar ve bazı batılı emperyalist devletlerin parmağı vardır.
Ermeni çetelerin yoğun olduğu, ayaklanma teşebbüsünde
bulunulmak istenen vilayetlerimizdeki Ermeniler, yurt içinde sükûneti sağlamak,
ayaklanma ve kışkırtmaları önlemek için yurdun değişik bölgelerine nakledilmişlerdir.
TEHCİR adı ile anılan bu nakil
esnasında o günün şartlarına göre salgın hastalıklardan, kötü hava
koşullarından veya başka sebeplerle ölenler olmuştur haliyle. Ancak şunu
söyleyebiliriz ki, yukarıda saydığım birçok sebepten dolayı Türk vatandaşlarımızdan
hayatlarını kaybedenler de olmuştur.
Bütün bunları bahane edip, ayaklanarak vahşice ölümlere
sebebiyet verenlerin esas suçlusu Ermeni çeteciler olmasına rağmen, Türk
Milletini “Soykırım” yaptınız bunu
itiraf ve kabul edin” diye suçlamak, art niyetlilik, büyük haksızlık ve Türk
Milletine yapılmış en saçma iftiralardan biridir.
Her 24 Nisan öncesi bazı devletlerin parlamentolarında
Ermeni Soykırım konusu tartışılır ama meclislerinden geçirilemezdi. Bunda
cumhuriyetten buyana gelmiş geçmiş hükümetlerin ve devlet adamlarımızın dik
duruşu, dış siyaset anlayışı ve ustalıkla yönetilen diplomatik başarı ekili
olmuştur.
Ancak nedense AK Parti iktidarlarının ilk yıllarında bir
açılım furyası, Ermeni hayranlığı zuhur etti. Kürt açılımıyla başlayan bu
saçmalık, Ermeni açılımı ve hiçbir işe yaramamasına rağmen binlerce şehit
vermemize neden olan “çözüm süreci”
ile devam etti.
Türkiye, Ermenistan
ve İsviçre nezaretinde üçlü protokol imzalandı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül
Ermenistan’a gitti, Türkiye-Ermenistan dostluk maçı düzenlendi, Van Akdamar
kilisesi yeniden restore edildi, Bursa’da oynanan Türkiye-Ermenistan futbol
maçında Azerbaycan bayrakları stada sokulmadı.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi Başbakan Erdoğan Soykırım
iftirasını haklı çıkarırcasına tehcir döneminde ölenler için Ermenilere taziye
dileklerinde bulundu ve hala da bulunulmaya devam ediliyor.
Peki, ama Ermenilerce katledilen Türk şehitleri ne olacakiii
onlar için bugüne kadar herhangi bir kesimden taziye dileyen oldu mu?
Ya Ermeni katillerince Roma da şehit edilen Sait Halim Paşa,
Berlin de şehit edilen Talat Paşa, Tiflis Şehidi Cemal Paşa, Milli şehidimiz
Boğazlıyan kaymakamı Kemal Bey… Ya Los Angeles de, Viyana, Paris ve Beyrut’ta katledilen
yüzlerce şehitlerimiz?
Daha dün gibi oluk oluk kan akıtılan Hocalı, Karabağ da
katledilen Azerbaycan Türklerinin durumu ne olacak?
Adam, Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanlığına “Soykırım” kabul edilsin diye önerge
vermeğe birazcık insanlıktan eser kalmışsa eğer, utanır sıkılır ya hu!
Soykırım yaptı dediğiniz milletin vatanında bir milyondan fazla
kaçak soydaşlarınız yaşıyor, bu millet sizi kendinden bilip etnik kökeninize
bakmadan vekil seçiyor. Türkün hoş görüsü ve alicenaplığının bir kanıtı değil
mi bütün bunlar?
Ancak şunu da belirtmeden geçmeyelim ki, devlet adamlığı
kolay elde edilmiyor. Ne yazık ki sanki suçlu bizmişiz gibi Ermenilere taziye
dileme kanalıyla yol açılınca taviz tavizi doğuruyor, şımartıldıkça daha da
küstahlaşıyorlar. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın: “Dünya gömlek değiştireceği zaman, hadiseler kaçınılmaz olur.” Sözü
dileyelim ki devlet adamlarımızın kulaklarına küpe olsun.