Onbir Ayın Sultanı

85

“Gerçek oruç, sadece yiyip içmeyi değil, boş ve hayasızca
sözleri de terk ederek tutulan oruçtur.”
[Hâkim]

Mübarek
vakitlerde, günahlardan titizlikle uzak durmalı, taatları, ibadetleri ve her
çeşit hayratı artırmalıdır. Zira Allah-ü Teâlâ, tarafından sevilen kimse,
faziletli vakitlerde faziletli amellerle meşgul olur.
(Mev’iza-i hasene)

 

Eşsiz güzellikler, iyilikler yardımlaşma, huzur
ve mutluluk gibi nadide hazineler getiren sevilmez mi? Elbette sevilir. Geçen
Ramazanın bize bahşettikleri damağımızda tat kaldı. Aramayı, aranmayı,
kavuşmayı, yardımı severliği, affetmeyi, velhasıl iyiliklerde yarışmayı özler
olduk.

Hele pandeminin olumsuzlukları, sevdiklerimizden
uzak kalmak, kimilerimizin yakınlarını, sevdiklerini kaybetmesi içimizde yanan
ateş olmuştu. Yaşadığımız bu hüzünlü günlerin ardından Ramazana kavuşmak ne
kadar huzur verici.

Tatlı koşuşturmalar, ikramlar, hatır sormalar,
özlenen o sıcacık komşuluklar hayatımızda adeta güllerin açmasına vesile oldu.

 İslam’ın
beş şartından dördüncüsü, on bir ayın sultanı, mübarek Ramazan ayında, her gün
oruç tutmaktır. Oruç, hicretten 18 ay sonra, Şaban ayının onuncu günü, Bedir
gazasından bir ay evvel farz oldu.
Ramazan, “yanmak” demektir. Bu ayda oruç tutan ve tövbe edenlerin
günahları yanar, yok olur. Bu ayda, Allah için az bir iyilik yapmak, başka
aylarda, farz yapmış gibidir. Bu ayda, bir farz yapmak, başka aylarda yetmiş
farz yapmak gibidir.

Bu ay; sabırlı, yardımsever, özverili,
hoşgörülü ve affedici olmak, iyi geçinmek ayıdır.

Kimseyi; “kırmamalı, üzmemeli, rencide
olabileceği kaba söz, gıybet, alaya alma, küçük görme, aşağılama” vb. kötü
kelam ve davranışlardan kaçınmalıdır.

 Kendisine kötülük edenlerden, kırıcı söz
söyleyenlerden, münakaşa etmek isteyenlerden, “ben oruçluyum” diyerek uzak durmalı kesinlikle kalp kırmamalıdır.

Oruç tutmak, sadece belli bir süre midemizin aç
susuz kalması değildir. Ya da en leziz yemeklerle nefsimizi doyurup, sahura
kadar eğlenip, öğleye kadar uyuyarak günü doldurmak hiç değildir.

Ramazan bereketli ve muhterem bir aydır.
Bizlere sunulan bir fırsat, bir ihsandır. O yüzden bu ayı her türlü
güzelliklerle bezeyerek dolu dolu yaşamak gerek. Kendimize güzel ve leziz
ziyafetler sunduğumuz gibi, akrabaya, konu komşuya, aç ve yoksullara da iftar
vererek, yardımda bulunarak, ibadet ve iyiliklerle, güzel davranışlarla ruhumuzu
da doyurmalıyız.

Ramazanın her gecesi, gündüzü, her anı, “bedeni
yormadan, sıkıntıya sokmadan” maddi ve manevi tüm uzuvlarımızla, kalbimizle,
zihnimizle, birlikte ibadetle, iyilik yapmakla, gönül almakla, sevindirmekle,
huzurla, aşkla ve sevgi ile huşu içinde değerlendirilmelidir.

Yani bütün azalarımızı, düşüncelerimizi,
gönlümüzü kötülüklere kapatmalıyız.

Güzel, tatlı, kendimize ve insanlığa yararlı
iyi iş ve söylemlerle, ibadetle meşgul olmalıdır. Tüm insanlara karşı güler
yüzlü, tatlı sözlü, mütevazı, nazik, yüreği sevgi ve merhametle donatılmış,
duygulu, hoşgörülü, yardımsever vb. olmalıdır.

Anne baba, dede nine vb. akrabalar, hısımlar ve
dostlar unutulmamalı, ihmal edilmemelidir. Uzaktaysalar hal ve hatırları
sorulmalı, yakındaysalar davet edilerek gönülleri alınmalıdır. Komşular da
ihmal edilmemeli, hatırları sorularak, gönülleri hoş tutulmalı, gerekli
yardımda bulunulmalıdır.

Bu ayda rızklar artar. Bir kimse, bu ayda, bir
oruçluya iftar verirse, günahları af olur. Bir hurma ile iftar verene de,
yalnız su ile oruç açtırana da, biraz süt ikram edene de, büyük ecirler vardır.

Niyetimiz Mevla’nın rızası için, samimi, sade
ve mütevazı iftarlar verebilmek olmalıdır. İftarın zenginliği, aşırı külfete
sebep olması, nefsi okşayan şaşaalı, gösterişe kayan, israfı körükleyen türden
olması da uygun değildir.

Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ay,
öyle bir aydır ki,” ilk günleri rahmet, ortası af ve mağfiret ve sonu
Cehennemden azat olmaktır.” Bu ayda her tarafta hayır, hasenat, bolluk bereket
olur. Kurtlar kuşlar, börtü böcek bile bu aydan doya doya nasibini alır.

. Edeple, saygıyla, huşuyla, buruk ve kırık bir
kalple, Kur’an-ı kerim okunmalı, geceler; istiğfar, münacat ve tefekkürle yad
edilmelidir. Böylelikle bedenler latif, geceler huzurlu, gündüzler bereketli,
duygular deruni, zaman kıymetli, ömür mesut geçer. Böyle bir dünya hayatı olanın
ahireti de mamur demektir.

Ramazan, bol sevap kazanmak için bir fırsat, af
edilmek için büyük bir ganimettir. O yüzden iyilik yapmakta, sevap kazanmakta
adeta yarış etmeli, kendi davranışlarını ve yaşantısını en güzel insani
hasletlerle bezemeli, yararlı, sevilen, örnek insan olmalıdır. Bu ayda, amirler
de, emri altında olanların vazifesini hafifletir, oruçlarını rahat tutmalarına
yardımcı olurlarsa büyük kazanç elde ederler.

Ramazan ayı, en büyük nimetlerden, eşsiz
hazinelerden biridir. Kur’an-ı kerim, bu ayda indi. Affın, ihsanın, bereketin,
iyiliklerin, güzelliklerin, manevi atmosferin yağmurlar gibi gönüllere aktığı,
eşsiz müjdelerin dolu olduğu bir aydır. Bir günü, bine bedeldir. Farzlara
yetmiş kat sevap verilir. Nafilelere farz gibi sevap verilir. Hele içinde bir
de, “bin aya bedel olan Kadir Gecesi” vardır ki, nimet üstüne nimettir.

Bu öyle mübarek bir aydır ki, orucunu bütün
uzuvlarıyla, bütün ruhuyla en samimi, içten duygularla tutan mümin tertemiz
olur. İşte hakiki oruç budur ve böyle olmalıdır.

O yüzden Ramazanın her günü bayramdır, çünkü her
gün binlerce, yüz binlerce Müslüman affa uğruyor.

Bu günlerin kıymetini bilip değerlendirenin,
bütün bir senesi bereketli geçer.

Oruçluya Allah-ü Teâlâ’nın ihsanı boldur.
Hazineler elinde iken, niçin aç durduğu Yusuf aleyhiselama sorulunca; “Tok olunca açları unutmaktan korkuyorum”
buyurmuştur.

Dünyada misafir olan ey ahiret yolcusu, uyanmak
ve dönüşü olmayan yolculuğa azık toplama zamanıdır. Doğmak ölümün habercisidir.
Her fani ölümü tadacaktır. Geçen sene oruç tutan niceleri şimdi aramızda
yoklar. Kimilerimiz de bundan sonraki Ramazanda olmayacaktır. Öyleyse bu Ramazan
bir fırsat, bizlere hediye edilmiş büyük bir ihsandır. Bu nimetten
yararlanmasını bilenlere, gönlüne hikmet pınarlarını, merhamet duygularını,
sevgi ve dayanışma aşkını akıtanlara ne mutlu.

Allah-ü Teâlâ, bu mübarek ayda O’nun şanına
yakışacak, kulluk yapmayı, razı olduğu, beğendiği yolda bulunmayı, sağlığı,  maddi ve manevi, huzuru cümlemize nasip
eylesin! Âmin.

Sevgiyle kalın…