Sorsan Herkes Reşit Oysa Kölelik Çeşit Çeşit

100

Kokuşmuşluk’ yazımızda Sırf hayatını idame ettirebilmek için
özgürlüğünü satana köle, bu şartlar altında satın alana da efendi/sahip denir
hatta mâlik; insanı mülk edinen
demişiz. Hayatı, arkası yarın’sız tek bölüm ve ölümü de mutlak yokoluş gibi gören
bir insan ancak imza atar böyle bir mukaveleye. Yaşamın putlaştırılması karşılığında her şeyden vazgeçiş.. Hayvanca
da olsa yaşayabilmek için insanlıktan çıkmayı kabullenmek
..

Kenan Göçer’e
kalsa Kendini kullandırmak veya kullanılmasına müsaade etmek de insanı
köle kılar. Yani insanın kendisinin ürün
yada meta olduğu ticarete kölelik
diyoruz
. Fakat bu ticaretin de nakit-kart, taksit-vade, çek-senet,
hisse-tahvil, swap-swift, sigorta-reasürans, dolaylı-dolaysız, kayıtlı-kayıt
dışı ve sair oğlu sair türleri/türevleri vardır.

 Meselâ bazı insanlar paranın kölesidirler, tek
atımlık dünyada tek güç/tanrı hazret-i
para
’dır; toplu tapınma nesnesi, topluluk mekânlarında.. Bazı insanlar
ihtiraslarının kölesidirler; karşı cins tatmini, makam ve itibar tatmini, güç
ve iktidar tatmini… Bazıları ise alışkanlıklarının, otomat davranışlarının
kölesidir. Değişemezler, değiştiremezler, değiştirilemezler; belgesellerdeki
canlılar gibi neyi niçin yaptığını bilmezler, sadece yaparlar.

Kimileri fikir ve
ideolojilerin kölesidirler, kimileri sembollerin ve tüzel kişiliklerin,
kimileri de din ve inanç öğretilerinin.. Bunların tamamında soyutluk somuta,
manâ maddeye indirgenir ve kölelik basitleştirilir. Köle, anlam aramaz; sorgulayanlarda sıkıntı arar zira onun için
yaşamsal tehdit sorgulayandır.
Derinliği olmayandır köle, meselesi meselesizlik olan..

“Kutsal dâvâmız…”, “Lidere
sadâkat…”, “Seyda hazretleri”, “…… Dünyasının lideri”, “Efendi babamız”, “Teşkilat
ne derse o”, “Şeyhimizin himmetiyle…”, “Ebedî lider”, “Ulu önder…”, “Sayın ………
tâlimatıyla/tensipleriyle”, “Efendim, siz nasıl uygun görürseniz”          gibi klişeler ve sloganlarla kölelik antrenmanları yaptırılır; maç
kadroları ve tribünler en ateşli üçlük çektirenlerle doldurulur.

Rusya-Ukrayna Savaşı,
benzin zamları, hayat pahalılığı, seçim barajı, mayınlar, şiddet salgını, sokak
hayvanları, çevre olayları, tedarik zinciri vb. gündemde konu mu yok da kölelik
& hürriyet, ahlâk & ilke diyoruz; kavramlarla ilerliyoruz, varlığımızı anlamlandırma talimleri
yapmaya yelteniyoruz?!    

Ne ki iş, insanın
zihninde bitiyor. Kader, kişinin zihniyetinde beslenip şekilleniyor. Devrim dediğin insan beyninde hücresel bir
faaliyet
.. Kavgası da kullananlarla kullanmayanlar yada ihtiyaç duymayanlar
arasında..

“Depremler oluyor beynimde” diyor ya Yusuf
Hayaloğlu
ve Ahmet Kaya ile Haluk

Levent.
“Dışarıda siren sesi var.”
Köleliği, gönüllülük görüntüsüyle kutsayanlardır özgürlüğün
tadına varmayanlar
. Ve her türlü
rezilliğe rağmen sürüden ayrılamayanlar..

            Sorsan
herkes reşit, herkes yetişkin.. Sayılara ve istatistiklere asker olup,
sembollere ve geometrik şekillere mürit olup, kişilere ve kurumlara kul olup, çıkar
ve beklentilerine köle olup, kelimelere ve kavramlara işportacı olup, yeme-içme
ve temel gereksinimlere bende olup, düzene ve durgunluğa payanda olup, dünya
dolusu şeye ve şeyleşmeye mahkûm olup; özgürlük ve irade beyanına düşmanlık
edenler, farklı fikirlere ve hak taleplerine kan davası güdenler, seçimde
bulunmaktan ve bireysel tercih koymaktan ödü kopanlar için de yazdık.

            “Boşa geçmiş ömre yaşam denir mi?”
Yaz dostum!