Müslümcünün Çilesi

96

Galip Erdem’in “Ülkücünün
Çilesi
” bakışı ve kitabı ‘ülkü’yü
idealizm ve adanmışlık mânâsında anlayanlar arasında meşhurdu.
Rahmetli derdi ki; “İç Türklere rağmen milliyetçi, dış Türklere rağmen Turancı,
Müslümanlara rağmen Müslüman olabilen insan, ülkücüdür.”

            Bir soğan cücüğünde hasbelkader
konumlanmayı ‘ülkücülük’ zannedenlere 15 yıldır ‘gönüllü kerizlik’in neye tekabül ettiğini yaza-çize anlatmaya
çalışıyoruz. Şimdengerü  Müslümcü de diyebiliriz.

Gayrı sözü ‘Galip
Abi
’ye bırakalım:

“Gün olur,
ülküsüz insanlara gıpta ile bakasınız gelir. Rahat yaşarlar. Tıpkı şairin
söylediği gibi:
«Akl-ı şuur»ları vardır; güzel severler, «bade» içerler ve nihayet göçüp giderler.
            Ülkücülerin
hayatı bambaşkadır. Sözlüklerinde rahatlık kelimesinin yeri yoktur. Daimî bir
mücadele içinde ömür tüketirler. Hemen herkesle, her şeyle zaman zaman
çatıştıkları görülür. Arkadaşları ile, aileleri ile, hatta sevdikleri ile..

Belli bir
ülkünün esaslarından ziyade politikanın değişen icaplarına uymayı tercih eden
kudret sahipleri de sık sık ihtilafa düşerler. Çok defa başları belâya girer;
gene de sinmezler. Bu halleri
«kalabalık»a göre, uslanmamaktır; kendilerine göre de
yılmamak.
            Ülkücü,
dünya nimetlerinden yana nasipsizdir. Gözü yoktur ki nasibi olsun. Bir lokma,
bir hırka o’na yeter. Paraya karşı o kadar müstağnidir ki halkın hayretine
sebep olur. Herkesin istediğini istemez, ne istediğini de herkes anlayamaz.

Kendi zevkleri
dışında zevk tanımayanların gözünde
«zevksiz» bir adamdır. Küçümserler onu; hayatı
anlamamakla, üç günlük dünyanın hakkını vermemekle itham ederler. Böyle
davranışlara hiç önem vermez. Elverir ki inandığına dokunulmasın!
            Kalabalığın
nazarında o, zavallı bir hayalperesttir. Olmayacak fikirlerin rüyasına dalmış
öylece uyumakta, başkalarını da uyumağa teşvik etmekte..
            Bir
gün fikirlerinin gerçekleştiği görülse bile, o’na karşı hiç kimse
«aferin» demez. Üstelik «böyle
olacağı zaten belli idi
» buyrulur.
            Ülkücünün
ülküsü ile münasebeti; hakikî bir aşkta sevenle sevgilinin münasebetine benzer.
Hep verir, hiç almaz. Sevgili nazlıdır, sitemi eksik etmez; incinmeğe de hiç
gelemez.

Diğer sahalarda
umumiyetle dikkatsiz hareket eden ülkücü, sevgili bahis konusu oldu mu
baştanbaşa hassasiyet kesilir. Şahsına fenalık yapanlara pek aldırmaz ama
ülküsüne yan gözle bakanlara tahammülü yoktur. Sadakati için karşılık beklemez,
mükâfat istemez; bir garip kişidir. Ülküsüne hizmet edenlere son derece
hürmetkârdır.

Gerçek âşıklar
gibidir; kıskanmaz. Sevgilinin sevildikçe güzelleşeceğini bilir. Sevmenin
gururu yegâne süsüdür.
            Ülkücünün
en çok dinlediği
«nasihat»dır. «Yapma» derler, «hayatını heba etme» derler, «gününü gün et» derler. O kadar çok şey söylerler ki hiç bitmez. O hepsini dinler ama
hiçbirini tutmaz, gene bildiği gibi yaşar.
            Ülkücülerin
en amansız düşmanları
«eyyamperest»lerdir. Menfaatlerine tapan bu adamlar daha
çok kazanmalarına, daha rahat yaşamalarına mani olacak sanırlar da ülkücüyü hep
ezmeğe çalışırlar! Ne garip tecellidir ki ülkücünün gayretlerinden en çok
faydalananlar da
«eyyamperest»lerdir.
            Gün
gelir, ecel hükmünü icra eder; ülkücü dünyasını değiştirir. Kalabalık o’na
acır, daha iyi yaşamış olmasını temenni eder. Hâlbuki o, inançları uğrunda
yaşamanın hazzını tadamadıkları için ömrü boyunca
«kalabalık»a acımıştır.”

            Ülkücü Hareket kendi içinden engellendi ve asıl Müslümcü
Hareket
engellenemeyecek!