Şehrimizin Bir Değerine Vefa

111

İnsanların
birlikte yaşama özellikleri; onların küçükken büyüğe yerleşim yerleriyle
bütünleşmelerini sağlar. Köylerden şehirlere doğru büyüyen yerleşim alanları
böyle şekillerımiştir. Bu yerleşim alanları ise giyimden yemeğe, evlerden ortak
yaşam yerlerine kadar birçok alanda o toplumun kendine has kültür özelliklerini
şekillendirir. Bu şekillemede bazı insanlar rehber özellikleri ile iz
bırakırlar. Bu insanların önemi çoğunlukla vefatlarından sonra anlaşılır,
farkedilir. Halbuki bu insanların hatırlanması, özelliklerinin konuşulup,
yayılıp sağlıklarında paylaşılması diğer insanlar için örnek alınmasını ve
benzerlerinin artmasını sağlar.

İşte
Akçakoca Kültür Platformu‘nun çalışmasına bu göz ile bakmalıyız. Abdullah
Köktürk’e ait bu etkinlikte kendisine ait muhtelif anılar paylaşılmış şahsında
öncü insanların kişilikleri konuşulmuştur. Ben ise şöyle bir değerlendirme
yaptım.

 

2017
tarihinde onu tanıtıcı yazımda Abdullah Köktürk, umutları, sevinçleri, tasaları
ile yalnız kendisi için değil, çevresi için de var olan örnek insanlardan
biridir şeklinde yazmıştım. Yine o yanımda onun birleştirici, bütünleştirici
yönüne değinmiştim. Buna İzmit Kaymakamlığı’ndaki ve O’nun Bekirpaşa Belediye
Başkanlığı döneminde yapılmış olan Atatürk Anıtının bitişiğindeki rölyefi örnek
gösterebilirim. Bu rölyefte: Göktürk Hakanı Bilge Kağan’ın “üstte mavi gök
basmadıkça, altta yağız yer delinmedikçe, ilini, töreni kim bozabilir? Ey Türk!
Titre ve kendine dön.” cümlelerinin de bulunduğu ünlü uyarısı; Osmanlı
Devleti’nin kuruluş felsefesi olarak kabul edilen, Şeyh Edebali’nin Osman
Gazi’ye nasihati olarak bilinen “Ey oğul, bundan böyle öfke bize uysallık
sana, güceniklik bize gönül almak sana, suçlamak bize katlanmak sana…”
diye başlayıp, “insanı yaşat ki devlet yaşasın” diye biten nasihati;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanımız Mustafa Kemal
Atatürk’ün “Yurttaşlarım, az zamanda çok ve büyük işler
yaptık…”diye başlayan ve “daha büyük işler yapmak mecburiyeti ve
azmindeyiz.” diye devam eden ” Ne mutlu Türküm diyene!” diye biten
söylemini görür ve okursunuz. İşte Abdullah Köktürk kardeşimiz, yalnız sözle
değil, ortaya koyduğu icraatleri ile de birleştiriciliğinin,
bütünleştiriciliğinin ve yol göstericiliğinin hakkını veren biridir. Tabi ki
bir konuda yazmak ve konuşmak kolaydır. Ancak işi eyleme dökmek, icraat yapmak o
kadar kolay değildir. O’nun diğer önemli bir ilgisi yurtdışından şehrimize gelen
öğrencilere yönelik çalışmalandır. Bunlardan birisini 2018 yılında Başiskele
Çocuk Kasabası Anaokulu sponsorluğunda değişik ülkelerden şehrimize gelmiş olan
üniversite öğrencileri ile birlikte yapmıştır. Bu yemekte gençlerin umudunu,
güvenini arttıran sohbetler, onlara ufuk açıcı sorumluluk verici
bilgilendirmeler yapılmış, yarınları için önlerini aydınlatacak işaret fişekleri
diye adlandırabileceğimiz değerlendirmeler ortaya konulmuştu.

Toplumda
rehberlik-önderlik yapan insanların bu ve benzeri etkinliklerle hatırlanması, o
kişiler üzerinden şehirlilik bilincinin gelişmesine, aidiyet duygusunun
oluşmasına katkı sağlayacaktır. Bu ve benzeri faaliyetlerin devamı ve çoğalması
dileklerimle emeği geçenlere takdirlerimi belirtirim. Abdullah Bey kardeşimize
de hizmetlerinin devam ettiği, sağlıklı, mutlu, eş ve ailesi ile birlikte
yaşayacağı hayırlı ömürler dilerim.