Dünya İyi Yönetilemiyor, Liderler Geçer Not Alamadı

98

Dünyada artık sıfır saniyede
iletişim sağlandığından ve görüntü (resim, film, vs) gerçekleştiğinden ne,
nerede, ne zaman, niçin soruları hemen cevap buluyor. Ha Kamçatka’da bir olay
olmuş, ha Alaska’da; ha Arctik’a da (kuzey), ha Antartika’da (güney) değişen
bir şey yoktu iletişim itibariyle.

 

Pandemi dünyayı idare eden
liderlerin umurunda mı bilmiyorum ama bazı ülkeler İsrail ve kuzey Avrupa
ülkeleri gibi covit 19 tedbirlerini kaldırırken, bazıları tam tersi ya daha da
sıkılaştırdı, ya da Türkiye’deki gibi oluruna bıraktı. Ama bir gerçek var ki
Dünyayı yöneten liderler yeni bir medeniyet kuramıyor, barış getiremiyor,
üretimi artıramıyor, demokrasi, insan hakları, hukuk devleti gibi evrensel
değerlerin daha da gelişmesi ve uygulanması için çalışmıyor. Yine kısır
tartışmalar ve atışmalar dur durak bilmiyor. Bunun başını da dünya
emperyalizminin jandarması ve kendini ortadoğuda yeni müttefikler kazanmak ve
haritalar çizmek için görevli bildiğini zanneden ABD yönetimi çekiyor. Avrupa
Birliği bunlara çareler ararken, aralarından ayrılan bir dönemin en azılı
emperyalist güneş batmayan ülkesi Birleşik Krallık İngiltere en sıkıntılı
günlerini yaşıyor, akar yakıt kuyrukları bitmiyor, mesela Londra’daki petrol
dağıtımına artık askerler de katkı veriyor. Kuzey Kore birkaç ayda bir başını
aradan çıkararak tombik liderleri Kim Jong -Un’un uygulamalarıyla meydan
okuyor. Ankara’nın bile sessiz kaldığı Çin yönetimi Uygur Türklerine soykırım uyguluyor,
mezalim içinde, pandemi umurunda bile değil. Salgının ilk başladığı Wuhan
kentine Dünya Sağlık Örgütü’nün konuyla alakalı araştırma yapmak üzere bile
girmesine izin verilmedi. Üstelik bir terör örgütü gibi insan ve kadın
haklarına saygısız, hak-hukuk toplum için anlayışı yeterli olmayan yeni
Afganistan yönetimine Suudiler ve Rus Lider Putin ile birlikte arka çıkmaz mı?
Müslüman ülke liderlerinin dünya umrunda pek değil, kendi keyiflerini çıkarmaya
çalışıyorlar. Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ta Rumlar gibi sürekli de silahlanıyor
ve buna çok bütçe ayırıyorlar. Korumaları da ya ABD veya İngiltere olduğundan
sırtlarının yere gelmeyeceğini düşünüyorlar.

Daha bir karamsar tablo
çizmeyeyim de burada bırakayım artık.

Vay Başımıza Gelenler böyle
deyip noktalayayım.

 

Nobel İle Mültecilere
Merhamet Dönemi Mi Başlayacak?

 

Noktalayayım ama akşam
televizyon haberleri yine bunlarla başlayıp, bitecek. Bir de koronadan
hastalananlar, tedavi görenler, vakalar, testler, ölenler tek tek aktarılacak.
Bu pandemi süreci İstiklal Marşı’nın Kabulünün 100. Yılı ve Mehmet Akif Ersoy
Yılını da sanki etkiledi gibi. Ama kitap okumayı, televizyon izlemeyi,
netflix’ten film seçmeyi artırdı. Yayınevleri %50’ye varan iskontolar yaparak
internetten alışverişi artırdı. Ben de bu vesileyle çok kitap siparişi verdim.
Aldım ve çoğunu okudum. Son Nobel Edebiyat Ödülü alan (2021) Tanzanyalı İngiliz
Vatandaşı Abdülrezzak Gürnah’ın da kitaplarına başladım. Batının artık öyküleri
bittiğinden arayış içindeler ve aradıklarını da galiba Türk ve İslam coğrafyasında
buluyorlar. Eğer işin içinde yeni bir emperyalizm ve angajman yoksa. Prof. Dr.
Abdülrezzak Gürnah da İngiliz vatandaşı Afrikalı mültecilerden biri. Nobel
Edebiyatını kazanmasında “Kültürler ve kıtalar arasında sömürgeciliğin
etkilerine ve mültecilerin kaderlerine yönelik tavizsiz ve merhametli tavrı”
gerekçe gösterildi. Bu da görüşümüzü doğruluyor.

Artık oturup ciddi ciddi hem
ülkemizi yönetenlerin, hem sorumluluk alanların, hem kanaat önderlerinin, hem
de aydınlarımızın iyi düşünmesi gerekiyor. İşte bunun için tavsiye edilecek
eserler var; Mehmet Akif, Nurettin Topçu, Aliya İzzet Begoviç, Ali Şeriati,
Cemil Meriç, Erol Güngör, Muhammet İkbal ve J. Krishnamurti’nin bütün
kitapları.

 

İsyan Ahlakı

Dünyayı yeniden okumak ve
yorumlamamız için eleştirel düşünceyi öne çıkarmamız gerekiyor.

Mehmet Akif Ersoy Müslüman
esirleri Almanların elinden kurtarmak için Teşkilat-ı Mahsusa’dan görevli
olarak gittiği Berlin dönüşünde kendisine sorulan bir soru üzerine şöyle diyor;

-Almanların işi dinimize,
dinleri ise bizim işimize benziyor.

Ünlü felsefeci, sosyolog,
isyan ahlakının toplumla örtüşmesini sağlamaya çalışan, muallim Nurettin Topçu
da şunları söylüyor;

-Yarınki Türkiye’nin
kurucuları yaşama zevkini bırakıp, yaşatma aşkına gönül verecek, sabırlı ve
azimli lakin gösterişsiz ve nümayişsiz çalışan sulh cephesinin maden işçileri
olacaktır.

Prof. Dr. Erol Güngör İslam’ın
Bugünkü Meseleleri’nde “İslâm’ın uyanışı tam bir kültür hareketi haline
dönüştüğü zaman köklü ve kalıcı doğurabilecektir.” Diyor. Dediği biçimde de
yaşıyoruz. Çünkü kültür dibe vurdu.

 

“Dindar Bir Toplumu Ancak Din
Adamları Kandırabilir”

 

İranlı Sosyolog Alim bakın
neler anlatıyor analitik düşünceye sahip olunması için;

* Ben sizi rahatlatmaya
değil, rahatsız etmeye geldim. Ben uyuşturucu muyum ki sizi rahatlatayım.

* Sadece devletin konuşma
hakkına sahip olduğu bir memlekette çoğu söze inanmayın.

* Bir yerden yangın var iken
biri seni ibadet etmeye çağırıyorsa iyi düşünün.

* Kur’an’ın ilk emri
“Oku”dur, işit değil.

* Fakirlik yemeksiz geçirilen
bir gece değildir. Fakirlik düşünmeden geçirilen bir gecedir.

* ”Düşünme itaat et”
diyenlere değil,” düşün ve sorgula diyenlere kulak ver.

* Şimdiki köleler, taksitle
yaşayıp borçlu ölüyorlar.

* Sonradan ilahi adalet diye
adaleti göklere çıkardılar ki, yeryüzünde ondan söz edilmesin.

* Dindar bir toplumu ancak
din adına din alimleri kandırabilirdi ve öyle oldu.

* Okuyun, zira mürekkebin
akmadığı yerde kan akıyor.

 

Batının Vicdanı,  Doğunun Da Aklı Kayboldu

 

Aliya İzzetbegoviç de şöyle
diyor;

*Doğu eleştirel düşünceyi
okullarından kaldırdı, batı ise tam tersi analitik düşünceyi öne çıkardı, ders
olarak koydu…din de devrim de acılar ve ızdıraplar içinde doğar. Her ikisi de
refah ve konfor içinde yok olup gider. Ahlak dinin öbür adıdır, diğer halidir.

 

Muhammet İkbal’den öğrendiğim
bir doğru da şöyle; ”Doğu aklını, batı ise vicdanını kaybetmiş.”

Hintli bir akademisyen olan
ve başta ABD, dünyanın muhtelif üniversitelerindeki konferanslarıyla sadece
sorulara cevap veren J.Krishnamurti de “Doğu ve batıda batıl inanç, kurnazlık
ikiyüzlülük bütün örgütlü dinlerin geçer akçesi oldu. Madrabazların tuzağına
hiç düşmeden ebediyen kutsal olanı yeniden keyfetmeye başlanmalıdır.”