Benden bana, benden sana, senden ona;
İçelim iman
şerbetini, kana kana.
Diyelim iman
nûrundan, daha yok mu?
Anlayalım iç aydınlık
durumunu.
Hayatın gelmeden
sonu,
Olsun bu bize, son
soru.
İmanlı hâlini
artık güzelce koru.
Olmuşken ömrün
akışı dupduru.
Ebedî âlemin
çalalım kapısını gayrı,
Açılacak bize
ebetler, ayrı ayrı.
Daha ne duruyoruz
ki, artık ben kalamam!
Zira oldu günlerim
bir bir, hem de tastamam.
Kapanmadan kapılar
diyerek, işte son çare!
İman değil midir
zaten, hayatta tek gaye?
X
Türkiyemiz, gizli
hazîne denen kenz-i mahfî;
Sanki dünyanın ne
kelime, kâinatın merkezi.
Keyfiyet ve
içeriği ile şaşırtıyor herkesi,
Kâinatı temsilen
oluyor, her şeyin sesi.
Âlemi tefekkürü,
gösteriyor her bir nefesi,
Dün olduğu gibi,
her şey ve herkesin nefsi.
Bugün de,
insanlığa iki cihan saadeti sunuyor.
Dışarıda
bırakmıyor kimseyi, her şeyi kucaklıyor.
Bu milleti
alkışlıyor, 1400 senedir Kur’an.
Beş vakit ezanlar
yükseliyor semaya, durmadan.
Dünyanın gözü
kulağı çekilmese de, üstümüzden bir an;
Allahın kanat
gerdiğinin, sırtı yere gelmez hiçbir zaman.
Kılıç çekilmez bu
milletin torunlarına asla!
Çünkü “Ordum!”
dedi bu millete Yaratan bir defa.
Bu Türk milleti
mübarek ve bu vatan kutsal.
Bayrağının rengi
bile, kan rengi al mı al.
Taşıyla toprağıyla
bu vatan mübarek, bu millet sahib-i fazîlet.
Nasıl olmasın ki,
dünyada bu kadar düşmanı olan bir millet!
Türk milleti Allah’ına
yürekten bağlı, hem de çok.
Aksi olur, kalbine
saplanan zehirli bir ok!