İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in
Halk TV’de yaptığı açıklamalar gündemi belirledi. Akşener’in “Cumhurbaşkanı
adayı değilim, Başbakanlığa adayım” sözü siyaset oyununun dengelerini
değiştirdi.
“Millet İttifakının (CHP+İYİ Parti+SP+DP) CB adayı kim olacak?”
sorusunu tartışanlar daha ziyade Cumhur İttifakı (AKP+MHP+BBP+VP) mensupları ve
yandaş medya idi. Bu tartışma üzerinden “Millet İttifakı içinde çatlak çıkacak”
beklentisi pompalanıyordu.
Akşener’in açıklaması iktidarın bu
beklentisini boşa çıkardı. Millet İttifakı içinde belli konularda çalışmaların
tamamlandığını ve ortak seçim stratejisinin belirlendiği kanaati uyandırdı.
Meral Akşener’in açıklaması ile kuvvetlenen
ihtimaller şunlar:
·
Millet İttifakı CB seçimlerine ortak
belirlenmiş bir çatı adayla girecek.
·
Millet İttifakının Cumhurbaşkanı adayı
seçim kazandıracak yani kendisi CB seçilebilecek biri olmak zorunda. Bu aday
seçildiğinde kısa zamanda Parlamenter Sisteme geçişi taahhüt eden, partisiz ve
sembolik Cumhurbaşkanı olmayı kabul eden, saygın ve tecrübeli bir kişi olacak.
·
Millet İttifakına DEVA ve Gelecek
Partilerinin dahil olması ile ittifak 6 partili olacak. Muharrem İnce,
Mustafa Sarıgül ve Ümit Özdağ’ın partileri Cumhur İttifakı içinde yer
almayacaklarına göre Millet İttifakına dahil olma veya dışarıdan destekleme
seçeneklerinden birini tercih edecekler.
·
HDP’nin tavrı için bugün yapacakları açıklamadan sonra
yorum yapmak daha doğru olur. Ancak mevcut şartlarda HDP’nin tavrının son İstanbul
Belediye Seçimlerindeki gibi olacağını öngörebiliriz.
*********************************
Parlamenter Sisteme Geçiş Süreci
Millet İttifakı adayı Cumhurbaşkanı olursa belli bir süre (mesela 2 sene kadar) mevcut CB
yetkilerini belli alanlarda Millet İttifakının Genel Başkanlarıyla mutabık
kalarak kullanır.
Eğer çatı aday CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu olur ve seçilirse, Meral Akşener Cumhurbaşkanı Yardımcısı sıfatıyla
fakat Parlamenter Sisteme geçilmiş gibi Başbakan yetkileriyle kabineye
başkanlık eder.
(Çatı adayı olarak, Kılıçdaroğlu yerine,
CHP’den bir adayın gösterilmesi daha büyük ihtimaldir. İlk akla gelen isimler Mansur
Yavaş, Ekrem İmamoğlu, İlhan Kesici. Mansur Yavaş veya Ekrem İmamoğlu aday
olursa Ankara veya İstanbul Belediyelerinin AKP’ye ikram edilmesi gerekecek.)
Bu süre içinde seçilmiş Cumhurbaşkanı
ülkeyi Parlamenter Sisteme geçişe hazırlar. Cumhurbaşkanı yapılacak genel seçimden
sonra sembolik yetkili CB olarak göreve devam eder. Seçimi sonunda kazanan ittifak
içinden en çok oyu alan partinin lideri Başbakan olur. İttifak
partilerinden oluşan kabinesi ile ülkeyi yönetir.
İşte İYİ Parti lideri Meral Akşener
bu geçiş dönemi sonrasında partisini en güçlü merkez (sağ) parti yapmak istemekte
ve Başbakan olarak ülkeyi yönetmeye talip olmakta.
Akşener bu son derece önemli ve doğru
hamlesiyle aslında millete verdiği sözü tutacağını gösteriyor.
“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” denilen ucube sistem Türkiye’yi tek adam elinde “yönetilemeyen”
bir ülke haline getirdi. Her alanda bütün göstergeler kötüleşti. En kısa
zamanda bu sistemden çıkmak lazım.
Muhalefet partileri bu konuda bir yol
haritası belirlemişlerse, bu ümitlerimizi artıran bir gelişme olacaktır.
*********************************
Dindarların Gazabından Korkun
Benim eskiden beri savunduğum bir tezim
var: Türkiye’de en çok dünyevileşmiş kesim, kendisini “dindar” olarak
tanımlayan zümredir.
Dünyevileşmişten kastım klasik ve
neoklasik iktisatta kullanılan “Homo economicus” veya “ekonomik
insan” terimine yakın bir anlamdadır.
Dindar kesimi, toplum menfaatini değil, öncelikle
kendi kişisel çıkarlarını en çok düşünen ve özel amaçlarını en iyi şekilde
takip eden zümre olarak anlatabilirim.
Mesela bu “dindarlar” yönettikleri
belediyelerde, toplum menfaatine aykırı ama kendi bireysel çıkarlarını artıran,
imar düzenlemeleri ile zenginleşmeyi pek severler. “Kul hakkı”
diye uyaranları duymazlar.
****
AKP’nin kuruluşundaki üç ayaktan biri,
eski özgül ağırlığı kalmasa da önemli bir siyasi figür olan, Bülent Arınç benim
bu tezimi doğrulayan bir konuşma yaptı.
Arınç, her ne kadar içimin pek ısınmadığı
bir siyasetçi de olsa, engin siyasi tecrübesi ile şu tespitleri yaptı:
* Bakın siyasetten kalan bir tecrübemi
söyleyeyim. Bizim dindar insanlarımızın bile tamamen tersine döneceğini bir gün
göreceksiniz.
* Çünkü onlar dini böyle hamaset kokulu
konuşmaların yanında cebine giren ve cebinden çıkan paraya bakar.
* Eğer onda bir eksilme görüyorsa, din
iman vatan millet bunlar bir kenarda durur onlara saygısını eksik etmez ama
değer yargıları tamamen değişebilir.
* ‘Dindarların gazabından korkmak lazım’
işlerine gelmeyen bir şeyle karşılaştıkları zaman ne aslandı ne kaplandı hiç
birisini dinlemez bu insanlar.
Özetle devletin kötü yönetilmesi sebebiyle
ekonomik durumları kötüleşen dindar kesim kolayca taraf değiştirebilir.
****
Türkiye’de, 2013’te, 12.500 Dolar olan
Kişi Başına Düşen Milli Gelir 8.500 Dolara geriledi. Bundan elbette “dindar
kesim” de etkilendi.
“Biz gidersek muhafazakâr kesim
kazanımlarını kaybeder” söylemiyle bu insanları partinizde tutamazsınız.
Necmettin Erbakan gibi bir lideri terk edenler de “dindarlardı.”
Bu kesim “Mücahit Erbakan” dedikleri ve kendisini sadece siyasi değil aynı
zamanda bir dini lider gibi gördükleri “Millî Görüş” geleneğinin kurucusunu
bile terk etti. Başta B. Arınç ve R. Tayyip Erdoğan da bu “dindarlardan” olduğu
için iyi bilirler.
Necmettin Erbakan’ın oy oranını yüzde 1’e
düşüren “dindar kesimin gazabı” bakalım AKP’yi yüzde kaça düşürecek?