14 yıldır köşe
yazısı yazıyorum. İlk defa yazılarıma iki haftalık tatil arası verdim. 12
günlük Balkan turumuzu tamamlayıp döndüm.
“Nerede
kalmıştık?” diye gündeme bakınca, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın konuşması
ve yarattığı tartışmaların ön plana çıktığı görülüyor.
Diyanet İşleri teşkilatı
ve Başkanı Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan için önemli. Çünkü bunlar Erdoğan’ın
siyaset anlayışı için çok uygun bir aygıt.
Aslında Diyanet
çok değerli hizmetler sunma potansiyeli olan bir kurum. Bunun için siyaset
üstü olması, İslam’ın farklı yorumlarına karşı eşit mesafede olması, İslam’ın
doğru anlatılması, birleştirici olması ve Müslümanların birbirini sevmesi ve
dayanışması için çalışması gerekiyor.
Oysaki günümüzde
Diyanet İşleri teşkilatının -Başkanından cami imamlarına kadar- büyük bir
ekseriyetle AKP ekseninde siyaset yaptığı, camileri ve Kur’an Kurslarını
birer siyaset aracı olarak kullandığı kanaati hâkim. (Sesleri çıkmasa da
gerçek din görevlilerinin oranı az değildir.)
Diyanet Milli
Eğitim kadrolarından bile kalabalık, 128 binden fazla personeli var. Yurtiçinde
en ücra köy ve mahalleye kadar, yurtdışında nerede oy kullanma hakkı olan Türk
varsa orada örgütlenmiş bir muazzam yapı. 13 Milyar TL’lik yıllık bütçesi
birkaç yatırımcı Bakanlığın bütçelerinin toplamından bile fazla.
DİB Ali Erbaş’ın
laiklikle ve Cumhuriyetimizin ve oturduğu makamın kurucusu Mustafa Kemal
Atatürk’le sorunu olduğu açık.
Öyle ki
Ayasofya’da okuduğu hutbede Atatürk’e lanet okuması, Atatürk düşmanı Fesli
Kadir’i cüppesiyle ziyaret etmesi, milli zafer günlerinde bile hutbelerde
Atatürk adını anmaması gibi davranışlarıyla zihniyetini ortaya koymaktan
hiç çekinmedi.
Ali Erbaş’ın yeni
adli yıl ve Yargıtay binası açılışında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Yargıtay
Başkanıyla birlikte dua edip ‘bereket’ dilemesi eleştirildi. Bir adli yıl
açılışında ilk defa yapılan dua ritüeli ile Ali Erbaş’ın “anayasayı ihlal
ettiği” ifade edildi.
“Ali Erbaş siyaset yapmak
istiyorsa cüppesini çıkarsın, AKP saflarında siyaset yapsın” söylemini cami
ve kurslarda siyaset yapan bütün Diyanet mensupları için tekrarlayabiliriz.
Fakat AKP Genel Başkanı Erdoğan için Ali Erbaşların, partisinde siyaset yapması
değil, cami ve DİB’na bağlı eğitim kurumlarında AKP lehine siyaset yapması
tercih sebebidir.
*********************************
Güncel Meselelere
İslam Adına Çözüm Getirilememesi
Diyanet İşleri
Başkanı Ali Erbaş 18. İmam Hatipliler Kurultayı’nda bir konuşma yaptı.
Laikleri “deizm,
ateizm, nihilizm ve benzeri akımların İslam coğrafyasında karşılık bulmasının”
sebebi olarak gösterdi. “İnanç insan ile Allah arasında olsun, evine
yansımasın, ticaretine yansımasın, siyasetine yansımasın, adaletine, yargısına
yansımasın…” istiyorlar diye eleştirdi.
DİB Başkanı Ali
Erbaş’ın ya kafası karışık veya meramını açıkça ifade edemiyor. O kadar cümlesi
içinde biri var ki çok doğru bir tespit içeriyor:
“Bu sorunu
tetikleyen en önemli olgu, dinin yaşanan hayatla irtibatının bilerek
zayıflatılmasıdır. Bireysel ve sosyal meselelere İslam adına pratik çözümler
getirilememesi. Bu durum hayatın içinden konularda, inancın ikinci
planda kalmasına yahut inancın hayatın dışına itilmesine sebep olmaktadır.”
Bu yüzden Diyanet’in
ve Ali Erbaş’ın yapması gereken, “Bireysel ve sosyal güncel meselelere İslam
adına pratik çözümler getirilmesine” çalışmaktır.
Bu yapılabildiği
taktirde çözümü teklif eden İslam/ Müslümanlar olmuş, başka kaynaklar olmuş
fark etmez. “Laik” olsun olmasın, insanlar ve toplumlar bunları
kabullenir ve “dinin yaşanan hayatla irtibatı” zayıflamaz, güçlenir.
Müslümanlar olarak
daha adil, daha medeni, daha zengin bir toplum olmak için kurumlar
geliştirebilir, kurallar koyar ve insanlığa ahlakımızla, eserlerimizle örnek
olursak İslam’ın “yaşanan hayatla irtibatı” güçlenir. Yapamazsak en
Müslüman geçinenler bile “darül harp” bahanesiyle günahlarına kılıflar
uydurarak yaşarlar. Ya da inancını hayatın dışına iterler.
Resimden faize,
diş kaplamasından deniz ürünlerinin tüketilmesine kadar birçok konuda hayata
ters yorumlar yapanlar “inancın hayatın dışına itilmesine” en çok hizmet
edenlerdir.
Diyanet de Başkanı
da biz Müslümanlar da “güncel meselelere pratik çözümler üretemiyoruz.” Bu
yüzden “inanç insanların evine, ticaretine, siyasetine, adaletine, yargısına
da yansısın” dememiz, insanlık açısından saadet değil, bir felaket
olur.
İşte Taliban ve
IŞİD uygulamalarında, inanç siyasetten adalete, ticaretten eğitime kadar her
alana yansımakta. Toplumda başta kadınlar olmak üzere her kesim kendi
anladıkları İslam inancına göre davranmaya zorlanmakta. Bu ülkelerdeki zulümden
kaçan Müslümanlar gayrimüslimlerin himayesine sığınmaktalar.
İnancın hayatın
her alanına böyle yansıması (laiklikten uzaklaşılması) asla insanlığın ve
İslam’ın hayrına olmamaktadır.
O halde sloganı
bırakıp, “güncel meselelere İslam adına pratik çözümler getirilmesini” sağlayacak
akıl ve bilim zihniyetine dönmek zorundayız.
Diyanet herhalde, Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın tabiriyle, “İslam’ın (yorumlarının)
güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar aciz” değildir.
CB Erdoğan ne demişti? “Siz
İslam’ı 14 asır öncesi hükümleri ile bugün uygulayamazsınız. Asıl olan mukaddes
kitabımız Kuran’dır. Kuran’a ters değilse mesele bitmiştir.”
Diyanet’in görevi “Kuran’a
ters olmayan” pratik güncel çözümler için çalışmaktır. “Asrın idrakine
söyletmektir İslam’ı.”
Bunun için herkesi
akıl ve bilim zihniyetine davet etmektir.
Yani Atatürk’ün
Diyanet’i kurma maksadına uygun davranmaktır.