Sene 1990 veya 1991.
Ankara Esenboğa Havalimanı’nda görevli bir polis memuru VIP kapısından tek
başına geçmek isteyen bir kişiyi durdurur. Kişi kendisinin Muğla Valisi
olduğunu söyler. “O zaman kimliğinizi
göreyim Sayın Valim” der polis memuru. Vali hiddetlenir. “Ben şimdi sana kimliğimi gösteririm!”
der. Bu basit kimlik sorma olayı polis memuru hakkında soruşturma açılması ve
polis memurunun açığa alınmasıyla sonuçlanır.
***
Sene 2011. Hatay
Dörtyol’da Emniyet Müdürlüğü’nün kantinini AKP Hatay milletvekilinin oğlu ile
AKP Dörtyol Gençlik Kolları Başkanı işletmektedir. Bu iki kantinci kafadar bir
sebepten dolayı birkaç polis memuruyla tartışma yaşarlar. Olayı tetkik eden
Dörtyol Emniyet Müdürü o esnada emniyette görevli ne kadar polis memuru varsa
hepsini bu iki Ak Partili çocuğun karşısında sıraya dizer. Hatta bu sıraya
dizilen kişiler arasında bir de komiser vardır. Emniyet Müdürü, “ayırt edicilik” söz konusu diye bu
komiserin apoletlerini de çıkarttırır ve bu iki Ak Partili çocuğa sorar; “Sizinle tartışan bunlardan hangisiydi?”
***
Sene 2019, Şubat
ayı. İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü olan zat “hukuka aykırı” bir şekilde
çakarlı arabasıyla işe giderken bir trafik polisi bu arabayı durdurur ve
“hukuka uygun” olarak İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü’ne ceza yazmaya başlar.
Sen misin ceza yazan!!! Ortalık karışır. İl Emniyet Müdürü’nden Valisine kadar
herkes aranır. Netice malum. Hukuka aykırı olarak çakarlı arabayla gezen İl
Milli Eğitim Müdürü onore (!) edilir, hukuka uygun bir şekilde vazifesini yapan
polis memuru hakkında soruşturma açılır. İl Emniyet Müdürü’nün görevini yapan
bu polis memuruna tepkisi ilginçtir; “Bizi milli eğitim camiasına rezil ettin!”
***
Ve tarih 18 Temmuz
2021. Ak Parti Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın aracı Mersin’in Erdemli
ilçesinde polis ekipleri tarafından durdurulur. Akabinde de videolarda da
açıkça görüldüğü üzere şu diyalog yaşanır;
Zeynep Gül Yılmaz : Beni
niye durdurdunuz?
Polis : Aracınız milletvekili aracı olarak çıkmıyor.
Zeynep Gül Yılmaz : Bu
benim sorunum mu? Yok, ama milletvekili aracı olarak geçiyor. Lütfen pencereden
çekilin pencereden çemkirme içeriye tükürük giriyor. Senin adın ne? Kim benim
arabamı ihbar ediyor?
Polis : Ekipler…
Zeynep Gül Yılmaz : Ekibine
tükürürüm. Böyle terbiyesizlik mi olur.
Polis : Milletvekili aracı olarak çıkmıyor.
Zeynep Gül Yılmaz : Ne
zaman Erdemli’ye gelsem bu pislikle uğraşıyorum. Bu benim sorunum mu
terbiyesize bak. Bana adını verir misin?
Polis : Hanımefendi bir saniye lütfen bilgi vereceğim.
Zeynep Gül Yılmaz : Şerefsize
bak
Polis : Lütfen küfür etmeyin, hakaret etmeyin lütfen.
Bu olaydan sonra ne
oldu dersiniz? Kendisine bildirilen ihbar üzerine görevini yapan ve üstelik
milletvekilinin ağır hakaretlerine maruz kalan polis memuru hakkında soruşturma
başlatıldı. Polis memuru açığa alındı.
***
Babam emekli polis
olduğu için hayatım boyunca polis teşkilatının içinde bulundum. Hala daha bu
teşkilat içerisinde çok samimi dostlarım var. O nedenle teşkilatın içyapısını
iyi bildiğimi zannediyorum.
Polis memurlarının ezici
çoğunluğu Anadolu’nun yoksul ailelerinden gelen kimselerdir. Bu nedenle de çok
gariban kimselerdir. Polislerin bu garibanlığı mesleki yaşamlarında da devam
eder. Kazançları kendilerini geçindirecek kadardır. Yaptıkları işin riski ve
psikolojik stresiyle orantısız derecede düşük bir kazançları vardır.
Mesleklerinin psikolojik stres boyutu mesleki yaşamları boyunca amirleri ile
vatandaş arasında sürekli preslenmelerinden kaynaklanmaktadır. Doktorlar nasıl
ki mesleklerinden dolayı sürekli sağlıksız kişilerle muhatap oluyorlar,
polisler de aynı şekilde meslekleri gereği “toplumsal olarak” sağlıksız
kişilerle veya sağlıksız durumlarla muhatap olurlar. Hapçısı, torbacısı,
gaspçısı, hayat kadını, travestisi, katili, hırsızı, uğursuzu vs. polisin
günlük mesleki yaşantısında muhatap olduğu kişilerden bir kısmıdır.
Özellikle toplumsal
olaylar, polisin amirleri ile vatandaş arasında preslendiği en bariz
durumlardandır. Gezi Olayları gibi, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki rektör
protestoları gibi, kadına yönelik şiddete karşı eylemler vs. gibi polislerin
büyük kısmının bireysel olarak destek vereceği eylemlerde “yukarıdan” gelen
emir nedeniyle polis haklı olan halk kitleleriyle karşı karşıya gelir. Kimsenin
tasvip etmeyeceği hukuka aykırılıklar yaşanır. Hukuka aykırılıkların emrini
verenler değil, “ekmek kavgası” uğruna emri uygulayan polisler günah keçisi
olur.
***
Polis memurlarının
görevlerinin gereği olarak hukuka uygun uygulamalarının muhataplarının siyasi
kimliklerinden dolayı ceza yaptırımına tabi olduğunu yukarıda örneklerle anlatmıştık.
Çok ilginçtir polis teşkilatı içinden bazıları görevleri esnasında hukuka
aykırı fiiller işlerlerse bu hukuka aykırı fiilleri işleyenlerin teşkilat
tarafından koruma altına alındığını, hatta bu kişiler için yargı makamlarına
pres uygulanarak ceza almalarının önlendiğini veya çok basit cezai
yaptırımlarla geçiştirildiğini görmekteyiz. Hatta bu tip hukuka aykırılıklarda
çoğu zaman faillerin saklanarak dosyanın “fail-i meçhul” statüsüne alınmaya
çalışıldığına şahit olmaktayız.
Ethem Sarısülük, Ali
İsmail Korkmaz, Berkin Elvan, Dilek Doğan, Gökhan Açıkkollu gibi kişilerin
ölümleriyle alakalı soruşturma geçiren polislerin hem teşkilatları tarafından
hem de teşkilat yöneticilerinin yargı organları ile kurdukları temasın sonucu
olarak yargı organları tarafından korundukları görülmektedir. Bu tür olaylarda
delilleri yok etme, delil karartma, suça ilişkin eylemin yorumlanmasında
şüpheli/sanıkların daha az cezayı alacakları şekilde yorum yapma (taksir veya
en fazla olası kast gibi) şeklindeki yaklaşımlarla hukuka aykırı eylemleri
gerçekleştirenlerin koruma altına alındıkları gözlemlenmektedir. Yine özellikle
son dönemlerde daha çok artan gözaltında işkence ve bir kısım şüphelilerin gözaltına
alınması yerine kaçırılması şeklindeki iddialarda da benzeri bir koruma
yaklaşımı göze çarpmaktadır.
Tüm bu saydığımız
durumlarda Emniyet teşkilatının hukuka uygun işlemler gerçekleştiren polislerin
arkasında durmaması ve üstüne bu polis memurlarını cezalandırma yoluna gitmesi
ancak öte yandan hukuka aykırı fiiller gerçekleştiren polisler için de
sistematik bir koruma kalkanı oluşturması bir çelişki olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türk milletinin
güvenliğini sağlamak, toplumda huzuru tesis etmek, hukuku hâkim kılmak ve tüm
bunları gerçekleştirirken de hukuk kurallarına uymak zorunda olan Emniyet
teşkilatının bu tutumu hem teşkilatın bizzat kendisine hem de Türkiye
Cumhuriyeti’ne zarar vermektedir. Emniyet teşkilatının bu konularda doğru tutum
ve tavır sergilemesi elzemdir. Zira yakışanı da budur.