Meseleler

98

Türkiye’nin birçok meselesi var.
Bu meseleler arasında siyasete girmeden bir yazı yazsam diyorum ama mümkün mü,
yine dönüp dolaşıp sonunda siyasete geliyorsunuz. Yani Sayın Okur,
anlayacağınız siyasetten kaçış yok. Bir iktidar mensubu veya muhalefetten kim
dikkate değer ne konuştuysa, Bütün televizyon kanallarında günün konusu o
oluyor, gündem değiştiriliyor.

Türkiye’de işsizlik varmış,
alınan dış borçların faizlerini ödemek için yeniden borç alınıyormuş, her gün
memlekette ikişer, üçer kadın cinayeti işleniyormuş bunlar kimsenin umurunda bile
değil.

Darbe Meselesi

Peş peşe yayınlanan kamuoyu
araştırmalarında hükümetin oyu hissedilir derecede düşerken, AKP, gene eski ve
klasik alışkanlıklarından birini sergilemenin peşinde: “Mağduriyetten Zafer elde etme.” Taktiği gene masaya sürüldü. Bu
şekilde mevcut seçmenini konsolide etmek için insanların konuşmalarının satır
aralarından cımbızla kelimeler seçip olmadık manalar çıkarıyorlar.

Sessizce
düşünsek, duyacaklar bir gün;

Olmazları
olmuş sayacaklar, bir gün…

Onlar,
bu vehimle, ellerinden gelse,

Rüyalara
sansür koyacaklar, bir gün.

Merhum Arif Nihat Asya, bu Rübai’sini sanki bu günler için yazmış.

Emekli Genelkurmay
Başkanlarımızdan İlker Başbuğ’un “Türkiye
Cumhuriyetinde Güç Odakları Mücadelesi
” isimli kitabından bahsedilirken
röportajında: “Menderes 25 Mayıs 1960 günü Eskişehir’deki konuşmasında: ‘,”Yolumuz serbest seçim yoludur.
Memleketimizde demokrasinin yerleştirilmesinin yolu budur. Fakat her şeyden
önce düzenin korunması kati bir zorunluluktur
.” Satır aralığının ardından:
eğer erken seçime gidilseydi darbe
olmazdı
.” Sözünden darbe çığırtkanlığı manası çıkarmak gerçekten hayrete
şayan bir düşünce tarzıdır.

İlker Başbuğ, eğer darbe yapacak
olsaydı Genelkurmay Başkanlığı döneminde, “Kozmik Oda”ya girilirken yapardı.
Çünkü o günlerde ordunun en tepesindeki noktada o isim vardı.

Boğaziçi’nde bir Rektör

Türkiye’mizin en iyi eğitim veren
üniversitelerinden Boğaziçi Üniversitesine atanan Prof. Dr. Melih Bulu ’ya
karşı aynı üniversitenin gerek öğretim üyeleri, gerekse öğrenciler Kayyum Rektör istemiyoruz diyerek
protesto eyleminde bulunuyorlar. Olağanüstü durumlarda uygulanan KHK yöntemiyle
atanmasına karşı çıkılan Rektör Bulu’nun, bunun haricinde siyasi yönü ve
makalelerini intihal yoluyla elde ettiği konuşuluyor.

Siyasete CHP de başladığını dile
getiren Bulu’ya cevaben CHP parti sözcüleri: “CHP de görev yaptım dediği yıllar, onun ilkokul çağlarına geliyor ki bu
da imkânsız
” diyorlar.

Protestocu bazı öğretim üyeleri
ve öğrencileri teröristlikle suçlayan Cumhurbaşkanı, öğrencilere destek için
gelen CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu Hakkında: “Bu işin içinde teröristler var. Öğrencilerle alakası olmayan CHP’nin
İstanbul İl Başkanı orada. Kendisi DHKP-C militanıdır
.” Bu aslında büyük
bir suçlamadır. DHKP-C terör örgütü, geçmişte birçok terör olaylarını
gerçekleştirmiş, asker sivil çok sayıda kişinin kanını akıtmıştır. O halde
neden kanuni işlem yapılmaz?

Muhalefetin Durumu:

Ülkemizde muhalefetin, hali kırk
yamalı bohçaya benziyor. Her ne kadar erken seçimden söz etseler de henüz
Millet İttifakı bileşenleri olarak bir araya gelip, tam bir birliktelik
sağlayamadılar. 31 Mart 2019 da yapılan belediye seçimlerinde alınan başarılı
sonuç, Millet İttifakının başını döndürmüş olacak ki, herkes o başarıdan
kendine pay çıkarma peşinde ve hata üzerine hata yapıyorlar. Özellikle topluma
örnek olması gereken Rize Fındıklı CHP li Belediye Başkanı, yılbaşı kısıtlaması
varken çok sayıda arkadaşıyla birlikte bir dağ evinde kutlama yaparken güvenlik
kuvvetlerinin baskınına uğruyor ve gelen güvenlikçilere başkanlıktan aldığı
güçle hakaret etmekten de geri durmuyor.

Fikri Sağların “Türbanlı Hâkim” çıkışı ise başlı başına
bir felaket. Kaşıkla kazanıp kepçeyle dağıtmak işte buna denir. Muhafazakâr
kesimin dini konularda CHP ye bakışı malûmken, hala ateşin üçerine benzinle
gitmek, doğrusu akıl alacak gibi değil. Özellikle tecrübeli siyasilerin bilmesi
gereken şudur ki; “Kazanmak zordur,
kazandıktan sonra kaybetmemek daha da zordur
.”

Sağlıklı kalın.