Yaşama İz Bırakanlar…

103

‘’Yok, öyle umutları yitirip karanlıkta
savrulmak… Unutma; aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak…’’ (Nazım
Hikmet)

 

 Kim demiş
yaşamın izleri kaybolur diye?

 Bak, o parkta
bin yıldır yaşayan bir sedir ağacı var! Gövdesindeki derin yarıklar, kim bilir
kaç yüz bin sevdanın izlerini saklar?

 Ya şuradaki
asırlık çınara bir bak! Dallarıyla sarmalamış parkın gölgesini, öylesine gurur,
öylesine yücelik yüklü ki, sevdalıların adını dahi bellemiş; her sallanışında
dökülür nice isimler yazılı yapraklar…

 Ya şu selviye
ne demeli? Kimi dallarıyla ne ayıpları gizlemiş besbelli!

 Ya şu küçük
kediciğe ne dersin? Sana sokuluşu dahi bir başka değil mi? Mırıltılı sesiyle,
sevgi saçan gözleri, beni burada unutma der gibi!

 Ya o güzel
bakışlı, sadık dostun karabaş! Unutabilir misin seninle geçen yıllarını,
yüreğine, beynine kazıdığı o dostça bakışların izlerini?

 Ya denizin
pırıltılı dalgalarından, bir yaz rüzgârının dokunuşundan, o kar tanelerinin
masumiyetinden, sonbaharın hüznünden sana kalanlara ne demeli?

 Sadece doğanın,
bu doğa canlılarının bile ardında yaşayan izleri var yaşamına ortak…

 Ya sen!

 Unutabilir
misin?

 İlk aşkını, onun
için sevgiyle çarpan kalbinin her şeye bedel o sesin hecelerini?

 Ya ömrünce sana
hayat arkadaşlığı yapan sevdiceğinin sendeki izlerini…

 Ya da hüznünü
ömrünce sakladığın nice hayal kırıkları için ödediğin bedelleri!

 Gerçek o dur
ki!

 Bilgini,
ilmini, yüreğini katarsan her ne yaptıysan eğer; o asla unutulmaz…

 Bil ki!

 Sen yok desen
de izin kalır; yaşadığın yıllarda her ne yaptıysan bu gezegende…

 Bil ki!

 Yaşadıklarınla
değil, yaptıklarınla anılacaksın! Ya izin kalacak sonsuza dek, ya da o son
nefesten sonra unutulacaksın…

 Dön bak!

 Dön bir bak;
doğup büyüdüğün, yaşadığın ülkenin tarih sayfalarına!

 Kimler gelmiş,
kimler geçmiş dünya denen bu sahneden?

 Kimileri, söz
olmuş anılır asırlar boyunca nesilden, nesile…

 Kimileri çağ
değiştirip, yeni bir çağ açmıştır; orta çağdan, yeniçağa geçişin altında
Atilla’nın adı yazılıdır…

 Kimileri Fetih
olmuş çökmüş üstüne Bizans’ın, son vermiş, küffarın imparatorluğuna; her
sabahında anılır adı İstanbul’da, tarihte izi kalmış Fatih denen atamın.

 Kimileri
şiirlerde, kimileri kitaplarda, kimileri resimde, heykelde, operada, balede,
sanatın her dalına adını yazmış, unutulmazlar arasına katılmış.

 Kimileri mısralara
dokunmuş gönüldaşlar, ozanlar olmuş; Yunus, Hacı Bayram Veli,  Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Dadaloğlu, Âşık
Veyseller gibi isimleri gönüllerimize yazılmış.

 Kimileri her
mısrasıyla yaşıyor şiirlerimizde; unutulmazlar arasındalar şimdi…

 Tıpkı Mehmet
Akif, Arif Nihat Asya, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Cahit Sıtkı Tarancı, Fazıl Hüsnü
Dağlarca, Yahya Kemal Beyatlı, Necip Fazıl Kısakürek, Nazım Hikmet, Rıfat
Ilgaz, Attila İlhan, Can Yücel ve diğer ustalar gibi…

  Ya onca iş adamıyla var olan, giderek gelişen
ülkeme, katkı koyanlar. ‘Koç’ gibi dimdik durup, ülkemi sırtlayanlar. Onlar,
arkalarında bıraktıkları güzel eserleriyle anılır.

 Kimilerinin
ardında ise; halkına yaşattığı tüm acımasızlıklar kalır. Böyleleri ise ancak
tarihin çöplüğünde hatırlanır!

 Ama öyle birisi
vardır ki:

 Yüzyıllar boyunca
bir kez gelmiştir dünyaya, hep öyle kalacaktır.

 O, sadece Türk
Milletine nasip olan bir güneş gibi parlayacaktır.

 Adı altın harflerle
kazınmıştır yüreklerimize.

 Yaptıklarından
sadece biri dahi; bir milletin yoktan nasıl var olduğunu anlatır nesillerden,
nesillere.

 ‘’Boz
yeleli, Mavi Gözlü, Altın Saçlı Son Bozkurttur O’’ adı: Gazi Mustafa Kemal
Atatürk olan.

   Yaşamından,
yaşamımıza kalan en kutsal izi, bu güzel vatandır. 

Önceki İçerikDöndürür
Sonraki İçerikAleyhte Oy da Olsun mu?
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.