Oğuz Çetinoğlu: Türk Dünyasında ortak
alfabe konusunda bu günekadar yapılanlara kısaca göz atabilir miyiz?
Dr. Elçin İbrahimli: Asya Türk Cumhuriyetleri bağımsızlıklarını
kazandıktan sonra kültür birliği konuşulmaya başladı. Kültür birliğinin
sağlanmasında alfabe birliği önemli olduğu için Kirilden Latin alfabesine
geçişle ilgili tartışmalar da gündemdeki yerini aldı.
1991 ve hemen sonrasındaki
yıllarda dil alanında Türkiye ve Türk cumhuriyetlerinde önemli görüşmeler ve
heyecanlı tartışmalar yapılıyordu. 18-20 Kasım 1991 târihinde Marmara
Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü tarafından ‘Milletlerarası Çağdaş
Türk Alfabeleri Sempozyumu’ düzenlenir. Bu sempozyuma katılan delegeler, Türk
lehçeleri için tavsiye edilen 34 harfli ortak alfabeye imza atarlar. Bu alfabe,
Türkiye Türkçesinde kullanılan Latin temelli alfabeye beş harfin ilave
edilmesiyle oluşturulur. İlave edilen harfler şunlardır: açık e ‘Ə’, nazal n ‘ŋ’,
‘x’, ‘q’, ‘w’.
Bu toplantı ve tartışmalar, meyvesini vermeye
başlar ve değişik zamanlarda Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan, kademeli
olarak Latin alfabesine geçmeyi kararlaştırırlar.
Azerbaycan, 25 Aralık 1991’de
Kiril harflerini bırakıp Latin alfabesine geçme kararı alır. Ancak ‘e’ harfi
yerine ‘ä’yi kabul eder. Buna rağmen söz konusu ortak alfabeyi en doğru ve
yüksek düzeyde kullanan Azerbaycan Cumhuriyeti olmuştur. Bu alfabenin
Türkiye’de yürürlükte olan alfabede bulunmayan karakterleri şunlardır: “ə”,
“q” ve “x”. Yeni Azeri alfabesiyle yazılmış bir metin, kod
farklılaşması olmadığı için Latin temelli alfabe kullanan Türkiye Türkleri
tarafından kelimelerin rahat anlaşılmasında büyük kolaylıklar sağlamış oldu. 12
Nisan 1993’te Türkmenistan, 2 Eylül 1993’te de Özbekistan Latin alfabesini
kabul ederler. Bu iki Türk cumhuriyetinin kabul ettikleri alfabede 34 harfli
ortak alfabeden sapma epeyce fazladır. Türkmenistan, farklı kodları
benimseyerek, kabul edilen 34 harfli Türk alfabesinin biraz dışına çıkmış oldu
ve “ı” yerine “y”, “y” yerine “y”, “c” yerine de
“j”yi kabul etti. Örnek olarak “dizgici” veya “ürün toplayıcı”
anlamlarına gelen yıgıcı kelimesi, yygyjy şeklinde yazılınca, bu kelimenin
yaşadığı bir başka lehçe ana dili olanlar için ilk andaki hızlı çağrışım yok
edilmiş oldu. Türkiye Türk’ü ‘yılını’ kelimesini yylyny şeklinde görünce onda
hiçbir çağrışım yapmaz. Özbekistan bir yandan “ş”, “ç” gibi harflerin
İngilizcedeki yazılışları olan “sh” ve “ch”yi esas alırken bir yandan
da yuvarlaklaşan “a” ile “o”nun tek kodla gösterilmesini kabul ederek
iki farklı sesi birleştirmiş oldu. Latin temelli alfabeyi kullanan Türkler
tarafından çiçek kelimesi ‘chichek’
şeklinde yazılırsa ilk bakışta farklı kod seçimini bilmeyenlerce bu kelimenin
İngilizce sanılması kaçınılmazdır. Çocuk çok nazlı bir çiçektir cümlesini ‘Chocukchok nazlı bir chichektir’
biçiminde yazdığımızda bütün kelimelerini çok iyi bildiğimiz Türkçe bir cümle
bizden bu kadar uzaklaşırsa, bazı kelimelerini bilemeyeceğimiz Özbekçe bir
metnin böyle bir tercihle ne kadar uzaklaşacağını siz düşünün. Bu yaklaşımların
bir sonucu olarak kelimeyi anlamak için harcamamız gereken ilk gayreti alfabeyi
çözmeye ayırmak durumunda kalıyoruz. Özellikle üzülerek belirtmek isterim ki dünyada
hiçbir halkın alfabesi bir asırda üç defa değiştirilmemiştir.
Çetinoğlu: Dünyada Türklerden
başka hiçbir millet, 20 ayrı alfabeyi kullanmak mecburiyetinde bırakılmamıştır.
Sovyetler Birliği yöneticilerinin, hâkimiyeti altındaki
Türk topluluklarının her biri için ayrı alfabe dayatması hakkındaki
görüşlerinizi lütfeder misiniz?
Dr. İbrahimli: Sovyetler Birliği tarafından uygulanan ve 1940
yılında kullanılmaya başlanan Kiril alfabeleri her cumhuriyet için ayrı ayrı
karakterler göz önüne alınarak hazırlanmıştır. Bu, Rusların özel tercihine
dayanıyordu. Paralel karakterler kullanılmış olsaydı, o zaman Türk boylarının değişik
lehçelerde yazılmış metinleri, en azından ortak öğeler söz konusu olduğunda,
çok kolay anlaşılabilirdi. Ancak alfabedeki farklılık, şuuraltındaki hızlı
çağrışıma engel oluyordu. Kiril alfabesi, ayrıca Türkçe için gerekmeyen “е”, “ё”, “я”, “ю”
(sırasıyla “ye”, “yo”, “ya”, “yu”) gibi
ses grubunu gösteren harflere sâhipti. Bu şekilde yapılan tercihler, aynı
milletin çocuklarını birbirinden uzaklaştırmayı amaçlayan özel bir tasarımın
ürünü ve planlanmış bir politikanın devamı ve uygulamasıydı. Türk cumhuriyetlerinin
yetkilileri bağımsızlığa kansız/acısız kavuşmuşken Rusya’nın yapmaya çalıştığı
şekilde bir tercihle hareket etmemeliydiler. Aksine ihtiyaç duydukları birkaç
harfi 34 harfli alfabeden ilave etmek suretiyle aynı karakterleri kullanarak
şuuraltını harekete geçirip dilde yakınlaşmayı doğurabilecek paralel kodların
kullanılmasına özen göstermeliydiler. Ne yazık ki Sovyetlerin dağılmasıyla
hürriyetine kavuşan Türk cumhuriyetleri, alfabe meselesinde gerektiği şekilde
hareket edemedi. Bir tek Azerbaycan’dan başka hiçbir ülkede alfabe reformları
yapılmadı. Biz bugün bu alfabelerin sıkıntısını yaşıyoruz. Zamanında bunlar
yapılmış olsaydı alfabede çok sorunlar çözülebilirdi.
Çetinoğlu: Kazakistan’daki
gelişmelerden bahseder misiniz?
Dr. İbrahimli: Kazakistan’da Latin alfabesinin kabulüyle ilgili
somut adımlar atılmaktadır. Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, 27
Ekim 2017 târihinde Latin alfabesine geçilmesi için devletin hazırlıklar
yapması için karar vermiştir.
Kazakistan’da 2025 yılına kadar Latin
alfabesine geçmekle ilgili hazırlıklar devam etmektedir.
Ancak şu anda kabul edilen Kazak
Latin alfabesi, diğer Türklerin günümüzde kullandıkları alfabelerden çok
farklıdır. Hâlbuki 18-20 Kasım 1991 târihlerinde Marmara Üniversitesi Türkiyat
Araştırmaları Enstitüsü tarafından gerçekleştirilen Sempozyumda bütün Türklerin
kullanacağı ortak alfabenin projesi hazırlanmıştır. Kazakistan’da görüşülmekte
olan alfabe bu projeye aykırıdır. Fakat ortak
alfabeyi kabul etme şansı ve imkânı vardır.
Çetinoğlu: 2018 yılında Marmara
Üniversitesi’nde yapılan sempozyumda, Kazakistan temsilcisinin de imzaladığı ‘Sonuç
Bildirgesi’nde ‘tavsiye’ mahiyetinde ifadeler var. Bana öyle geliyor ki, bu
maddeler, Kazakistan için yazılmıştır. İnşallah dikkate alınır.
Dr. İbrahimli: Ben de öyle ümit ediyorum. Kazakistan, artık Türk dünyasının önder devletlerinden biridir.
Ona yakışan diğer Türk Cumhuriyetleriyle birlikte hareket etmektir.
Çetinoğlu: Türk dünyasında
ortak alfabe konusunda gelecekle alakalı düşünceleriniz nelerdir?
Dr. İbrahimli: Tarihte hiçbir millet Türkler kadar alfabe
değiştirmemiş, farklı alfabe kullanmamışlar Bugün için en uygunu Latin kaynaklı
olarak bir birimizin alfabesine yakın bir alfabenin kabul edilmesidir. Böylece birbirimizin yazılı edebiyatını, tarihini
okuyalım. Bugün Türkiye ve Azerbaycan birbirini her kademede okuyor, anlamamak
zorluğu olabilir tabiîdir. Ancak okuyor. Çünkü alfabeleri bir iki karakterden
başka aynıdır.
Çetinoğlu: Efendim, çok
teşekkür ediyorum. Gerçekten çok faydalı bir mülâkat oldu. Hatırlanması ve
hâfızalara yerleşmesi için bir özet lütfeder misiniz?
Dr. İbrahimli: Türk dünyasında günümüzde de en büyük problem olan
alfabeyle ilgili neler yapılabilir, hangi önlem ve öneriler olabilir, kısaca
bunları belirtmek istiyorum: İlk olarak, Latin alfabesini sık kullanmayan veya
Kiril alfabesiyle eş zamanlı kullanan ülkelerde (Özbekistan, Kırgızistan ve
Türkmenistan’da kesin olarak Latin alfabesine geçilmesi lazım.
Yapılması gereken en önemli
işlerden biri de bütün Türk devletlerinin, ortak alfabe çalışmalarına bir an
evvel başlamalıdır.
Oluşturulacak ortak Latin
alfabesinde Türk lehçelerindeki ortak sesler için ortak harfler
kullanılmalıdır. Bu alfabe, mümkün olduğu kadar pratik ve kolay olmalıdır.
Ortak alfabenin bütün Türk halklarına öğretilmesi ve bu alfabenin kullanılması
için dilcilere de önemli görevler düşmektedir. Türk dünyası ortak edebiyatının
kaynak eserleri olan destanlar, masallar, ninniler, atasözleri her cumhuriyette
yayımlanmalıdır. Bu edebî eserlerin
bütün Türk dünyasının ortak ürünleri olduğu bilinci yaygınlaştırılmalıdır.
Ortak alfabeyle ilgili
araştırmalar, çalışmalar yapmak üzere Türk cumhuriyetlerindeki dil
enstitülerinin, dil kurumlarının desteğiyle milletlerarası araştırma enstitüsü
kurulmalıdır. Bu enstitüde Türk dünyası ortak iletişim dili oluşturulmalı;
ortak alfabe, ortak imla, ortak söz varlığı, ortak terimler üzerine çalışmalar
öncelikli olarak yürütülmelidir.
Yeni oluşturulacak ortak
alfabenin ve gelecekte oluşturulacak ortak iletişim dilinin (ortak Türkçe) siyasî
dairelerde büyük oranda kullanılması gerekliliği göz önünde tutularak konunun
Türk dilli devletlerin hükümetleri düzeyinde ortaya atılması net sonuçların
elde edilmesine sebep olacaktır.
Türk asıllı milletler arasında
ortak alfabenin oluşturulması için sürekli dil kurultayları, sempozyumları
düzenlenmeli, her yıl bir Türk cumhuriyetinde yapılmalıdır. Kurultaylarda ortak
alfabenin oluşturulması şartları bütün incelikleri ile ele alınmalı, gelişmeler
takip edilmeli, problemler çözümlenmelidir. Bu kurultaylarda zaman içerisinde
ortaya çıkabilecek durumlarla ilgili ortak çözüm yolları, devlete bağlı
kuruluşlara teklif şeklinde gönderilmeli ve her ülkede yürürlüğe konulmalıdır.
Belirtmeye çalıştığım bu konuların
çözümü hemen hemen hepsi alfabeye bağlıdır. Bugün Türk dünyasının dilde
birliğinin temel anahtarı, alfabedir. Alfabede birlik sağlanamazsa asla ortak
konuşma (iletişim) dili de ortaya çıkmaz. Yapılacak bu çalışmalarla ortak
iletişim dilinin oluşturulması alfabe birliğinin ve söz varlığının etkisi ile
sağlanacak ve ortak iletişim dilinin temelini oluşturacaktır.
Dr. ELÇİN İBRAHİMLİ: 15 Mart 1985 Bakü Elçin 2018’de Dr. unvanı aldı. Hâlen Azerbaycan İyi Yayınlanmış Tercümeleri: Dimitri Glukovski. Metro, Ahmet Haldun Terzioğlu. Tomris Han, Mustafa |