Suriyeliler Virüse Çok mu Dayanıklı?

145

Türkiye’deki Suriyeliler ve
Suriye’deki Suriyeliler
dünyada virüs salgınına en dayanıklı yani
bağışıklık sistemleri en güçlü insanlar olmalı.

Bugüne kadar virüs salgını
sebebiyle dünyada 3,5 milyon kişi Covid-19 pozitif çıkarak hastalanmış ve 245 bin kişi hayatını kaybetmiş. Türkiye’de 126 bin vaka,
3.397 ölüm gerçekleşmiş. Fakat Suriye’de vaka sayısı sadece 44, ölüm
sayısı ise 3’ten ibaret.

Belki bundan daha ilginç
olanı Türkiye’de geçici koruma altında
olan ve kayıtdışı olarak ülkemizde yaşayan Suriyelilerin sayısı 6 milyon

civarında. Bunların içinde bildirilen Covid-19
vaka sayısı ve ölüm sayısı ise sıfır.
Oysaki yurtdışında 6 milyon Türk
yaşıyor, koronadan kaybımız 360 kişi.

Bu durumda iki ihtimal
var: İlki Suriyelilerin bu hastalığa
karşı güçlü ve doğal bir bağışıklık
sistemi
olabilir. Böyleyse aşı ve ilaç geliştirmek isteyenlerin
Suriyelilerin antikorlarını incelemesi çok yararlı olacaktır.

İkinci ve mantıklı ihtimal
ise verilen bu veriler gerçeği
yansıtmamaktadır.
Tamamen test, hasta kayıt sistemi veya yönetim tarzının
eseridir. Yani gerçekte
Suriyelilerde de vaka ve ölüm oranı en az dünya ortalaması kadar olduğu halde, hastalık tespit edilemediğinden veya
gizlendiğinden
bu sonuç çıkmaktadır.

*****************************

Sığınmacı Karşıtlığında Artış Korkusu

Türkiye’deki Suriyelilerin Türk vatandaşlarının yararlandığı bütün tıbbi
imkânlardan hem de ücretsiz olarak yararlandığını biliyoruz. Bunlardan yeni
koronavirüs etkisi ile sağlık kurumlarına başvuranların ve ölenlerin kayıtları
tutuluyor olmalı.

Sağlık Bakanlığımızın açıkladığı veriler TC
vatandaşlarını kapsıyor.
Fakat geçici koruma altındaki Suriyeliler ve diğer yabancı kişilere
Covid-19 etkisi ile ilgili ayrı bir
istatistik değerlendirme yaptığını ve fakat bu rakamları açıklamadığı

kanaatindeyim.

Bunun sebebini bilmiyoruz
ama tahminlerde bulunabiliriz.

Diyelim ki “Suriyeli
misafirlerimizde” vaka ve ölümlerin
nüfusa oranları
Türkiye ortalamasının üzerinde ise (sosyal ortamları
itibariyle böyle olması muhtemeldir), salgının
büyümesinden Suriyeliler sorumlu tutulabilir.
Bu da sosyal ve siyasi
problemlere yol açar.

T.C. Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar
Merkezi
’nin hazırladığı rapora
göre, “COVID-19 pandemisi birçok alanı olduğu gibi insan hareketliliği ve göç konularını da etkileyecek.”

“Gelişmekte olan ülkelerde göçmenler
ve yabancılar, hastalığı ülkeye yaymakla suçlanmakta
; gelişmiş ülkelerde ise zaten var olan göçmen karşıtı gruplar, göçmenleri hastalığın yayılması konusunda
daha sorumsuz davranmakla ve sağlık sistemi üzerinde yük oluşturmakla
suçlamaktadır.”

“Ekonomik sıkıntı dönemlerinde de göçmen karşıtlığının arttığı düşünüldüğünde,
ilerleyen dönemlerde göçmen
karşıtlığında
küresel ölçekte bir
artış beklenebilir”
denilmektedir.

Suriyeliler ve diğer
ülkelerden gelen (Afgan, Özbek, Türkmen, Gürcü, Ermeni vd) yaklaşık 7 milyon
yabancı ile ilgili Covid-19 istatistiklerinin açıklanmaması “sığınmacı karşıtlığında artış”
korkusundan olabilir.

*****************************

Test Sayısı ve Rejimlerin Rakamlara Etkisi

Suriye’deki Suriyelilerin ise Covid-19 testi yapılmaması ve diğer teşhis
yöntemlerinin yetersiz olması sebebiyle hastalık ve ölümlerin başka isimlerle
kayda geçtiğini sanıyorum.

İç savaşın bütün tahribatını yaşayan bir halkın içinde sadece 44 vaka görülmesi hayatın
olağan akışına hiç uygun olmayan bir sonuç.

Suriyeliler üzerinden
yaptığımız bu tespit, ülkelerin Dünya
Sağlık Örgütüne
bildirdiği vaka ve ölüm sayılarını dikkate alan
değerlendirmelerin ne kadar hatalı olabileceğinin bir göstergesidir.

Dünya Sağlık Örgütüne
bildirim yapan diğer ülkelerin de ne kadar doğru rakamlar verdiği
tartışmalıdır. Mesela ABD Başkanı Trump
Çin’in rakamlarının doğru olmadığını, 1,5 milyar nüfuslu bu ülkede 84 bin vaka
ve 4.600 ölüm sayılarının doğru olmasının mümkün olmadığını söyledi.

Rusya son derece düşük rakamlar verirken birden vaka sayısını 134 bine çıkardı.
Ölüm sayısı ise sadece 1.280 kişi. İran
ve Çin de benzer “düzeltmeler”
yaptı.

Fransa ve İngiltere başlangıçta
yaşlı bakım evlerinde veya yaşadıkları evlerde ölenlerden, Covid-19 belirtileri
göstermiş ve tedavi görmüş oldukları halde istatistiklere dahil edilmeyenleri sonradan
rakamlara ilave ettiler.

Devletler iyiniyetli ve
şeffaf olmaya çalışsa bile İstatistiklerde hata olmakta. En büyük hata, vaka
sayılarının yalnızca test edilip sonucu
pozitif çıkan kişileri içermesinden
kaynaklanıyor. Test etmeyle ilgili
kurallar ve testin mevcudiyeti ülkeye göre değişiklik gösteriyor.

En güvenilir sayılan PCR testi bile yüzde 65 doğru netice veriyor. Daha kesin teşhis sağlayan tomografi sonuçlarına göre Covid-19
teşhisi konulup, tedavisi yapılanlar bile istatistiklerde Covid görülmüyor.

Bazı bölgelerde, veriler yayınlanmadığı veya yakın zamanda test yapılmadığı için veri
olmayabiliyor. Uluslararası yayınlarda veriler açıklanırken bu hususlar
hatırlatılıyor.

*******************************

İspanyol Gribi

1918-1920 yılları arasında
yaşanan “İspanyol gribi” ya da “İspanyol nezlesi” bir virüsün
yol açtığı küresel salgınların en büyüğü
idi. 18 ay içinde 50-140 milyon kişinin
ölümüne yol açtı.

O dönemde yaşayan dünya nüfusun %15’inin ölmesine yol
açan bu salgın İspanya’da başlamamıştı.

Buna rağmen “İspanyol gribi / İspanyol nezlesi olarak
adlandırılmasının sebebi
İspanya’nın, Birinci Dünya Savaşı’nda yer
almamış olması ve askerî sansür nedeniyle
diğer Avrupa devletlerinde
salgından söz edilmezken
İspanyol basınının salgın konusunu ilk kez gündeme
getirmiş olmasıdır.”

ABD Başkanı Trump Covid-19 Çin’de başladığı için adına “Çin Virüsü” demeyi tercih ediyor.

Fakat devletlerin açıkladığı
resmi rakamlar üzerinden isimlendirme yapılacak olsaydı, en çok vaka ve ölüm
miktarlarıyla açık ara önde olan ülkenin adıyla anılması ve “ABD Virüsü” olarak adlandırılması
gerekirdi.

Önceki İçerikHepsi Geçecek
Sonraki İçerikBir Mutluluk Öyküsü
Ruhittin sönmez
Ruhittin Sönmez 1956 Bucak/ Burdur doğumludur. 1980’den itibaren Kocaeli’de yaşamaktadır. EĞİTİM: İlkokul, orta okul ve lise eğitimlerini Bucak’ta yaptı. 1973’te İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliğinden ve 1995 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. İŞ HAYATI: 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuvar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001’de 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 03.03.2010’den itibaren Serbest Avukat 2018’den itibaren Arabulucu Sosyal Faaliyetler: Yaklaşık 16 yıl Türk Sanat Müziği korolarında korist olarak çalıştı. (İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubu) 250 Mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi ve 7 yıl Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yaptı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Ocak 2023’ten itibaren aynı programı noktaTV’de devam ettirmektedir. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada 2 gün köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.