Türkiye’deki Suriyeliler ve
Suriye’deki Suriyeliler dünyada virüs salgınına en dayanıklı yani
bağışıklık sistemleri en güçlü insanlar olmalı.
Bugüne kadar virüs salgını
sebebiyle dünyada 3,5 milyon kişi Covid-19 pozitif çıkarak hastalanmış ve 245 bin kişi hayatını kaybetmiş. Türkiye’de 126 bin vaka,
3.397 ölüm gerçekleşmiş. Fakat Suriye’de vaka sayısı sadece 44, ölüm
sayısı ise 3’ten ibaret.
Belki bundan daha ilginç
olanı Türkiye’de geçici koruma altında
olan ve kayıtdışı olarak ülkemizde yaşayan Suriyelilerin sayısı 6 milyon
civarında. Bunların içinde bildirilen Covid-19
vaka sayısı ve ölüm sayısı ise sıfır. Oysaki yurtdışında 6 milyon Türk
yaşıyor, koronadan kaybımız 360 kişi.
Bu durumda iki ihtimal
var: İlki Suriyelilerin bu hastalığa
karşı güçlü ve doğal bir bağışıklık
sistemi olabilir. Böyleyse aşı ve ilaç geliştirmek isteyenlerin
Suriyelilerin antikorlarını incelemesi çok yararlı olacaktır.
İkinci ve mantıklı ihtimal
ise verilen bu veriler gerçeği
yansıtmamaktadır. Tamamen test, hasta kayıt sistemi veya yönetim tarzının
eseridir. Yani gerçekte
Suriyelilerde de vaka ve ölüm oranı en az dünya ortalaması kadar olduğu halde, hastalık tespit edilemediğinden veya
gizlendiğinden bu sonuç çıkmaktadır.
*****************************
Sığınmacı Karşıtlığında Artış Korkusu
Türkiye’deki Suriyelilerin Türk vatandaşlarının yararlandığı bütün tıbbi
imkânlardan hem de ücretsiz olarak yararlandığını biliyoruz. Bunlardan yeni
koronavirüs etkisi ile sağlık kurumlarına başvuranların ve ölenlerin kayıtları
tutuluyor olmalı.
Sağlık Bakanlığımızın açıkladığı veriler TC
vatandaşlarını kapsıyor. Fakat geçici koruma altındaki Suriyeliler ve diğer yabancı kişilere
Covid-19 etkisi ile ilgili ayrı bir
istatistik değerlendirme yaptığını ve fakat bu rakamları açıklamadığı
kanaatindeyim.
Bunun sebebini bilmiyoruz
ama tahminlerde bulunabiliriz.
Diyelim ki “Suriyeli
misafirlerimizde” vaka ve ölümlerin
nüfusa oranları Türkiye ortalamasının üzerinde ise (sosyal ortamları
itibariyle böyle olması muhtemeldir), salgının
büyümesinden Suriyeliler sorumlu tutulabilir. Bu da sosyal ve siyasi
problemlere yol açar.
T.C. Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar
Merkezi’nin hazırladığı rapora
göre, “COVID-19 pandemisi birçok alanı olduğu gibi insan hareketliliği ve göç konularını da etkileyecek.”
“Gelişmekte olan ülkelerde göçmenler
ve yabancılar, hastalığı ülkeye yaymakla suçlanmakta; gelişmiş ülkelerde ise zaten var olan göçmen karşıtı gruplar, göçmenleri hastalığın yayılması konusunda
daha sorumsuz davranmakla ve sağlık sistemi üzerinde yük oluşturmakla suçlamaktadır.”
“Ekonomik sıkıntı dönemlerinde de göçmen karşıtlığının arttığı düşünüldüğünde,
ilerleyen dönemlerde göçmen
karşıtlığında küresel ölçekte bir
artış beklenebilir” denilmektedir.
Suriyeliler ve diğer
ülkelerden gelen (Afgan, Özbek, Türkmen, Gürcü, Ermeni vd) yaklaşık 7 milyon
yabancı ile ilgili Covid-19 istatistiklerinin açıklanmaması “sığınmacı karşıtlığında artış”
korkusundan olabilir.
*****************************
Test Sayısı ve Rejimlerin Rakamlara Etkisi
Suriye’deki Suriyelilerin ise Covid-19 testi yapılmaması ve diğer teşhis
yöntemlerinin yetersiz olması sebebiyle hastalık ve ölümlerin başka isimlerle
kayda geçtiğini sanıyorum.
İç savaşın bütün tahribatını yaşayan bir halkın içinde sadece 44 vaka görülmesi hayatın
olağan akışına hiç uygun olmayan bir sonuç.
Suriyeliler üzerinden
yaptığımız bu tespit, ülkelerin Dünya
Sağlık Örgütüne bildirdiği vaka ve ölüm sayılarını dikkate alan
değerlendirmelerin ne kadar hatalı olabileceğinin bir göstergesidir.
Dünya Sağlık Örgütüne
bildirim yapan diğer ülkelerin de ne kadar doğru rakamlar verdiği
tartışmalıdır. Mesela ABD Başkanı Trump
Çin’in rakamlarının doğru olmadığını, 1,5 milyar nüfuslu bu ülkede 84 bin vaka
ve 4.600 ölüm sayılarının doğru olmasının mümkün olmadığını söyledi.
Rusya son derece düşük rakamlar verirken birden vaka sayısını 134 bine çıkardı.
Ölüm sayısı ise sadece 1.280 kişi. İran
ve Çin de benzer “düzeltmeler”
yaptı.
Fransa ve İngiltere başlangıçta
yaşlı bakım evlerinde veya yaşadıkları evlerde ölenlerden, Covid-19 belirtileri
göstermiş ve tedavi görmüş oldukları halde istatistiklere dahil edilmeyenleri sonradan
rakamlara ilave ettiler.
Devletler iyiniyetli ve
şeffaf olmaya çalışsa bile İstatistiklerde hata olmakta. En büyük hata, vaka
sayılarının yalnızca test edilip sonucu
pozitif çıkan kişileri içermesinden kaynaklanıyor. Test etmeyle ilgili
kurallar ve testin mevcudiyeti ülkeye göre değişiklik gösteriyor.
En güvenilir sayılan PCR testi bile yüzde 65 doğru netice veriyor. Daha kesin teşhis sağlayan tomografi sonuçlarına göre Covid-19
teşhisi konulup, tedavisi yapılanlar bile istatistiklerde Covid görülmüyor.
Bazı bölgelerde, veriler yayınlanmadığı veya yakın zamanda test yapılmadığı için veri
olmayabiliyor. Uluslararası yayınlarda veriler açıklanırken bu hususlar
hatırlatılıyor.
*******************************
İspanyol Gribi
1918-1920 yılları arasında
yaşanan “İspanyol gribi” ya da “İspanyol nezlesi” bir virüsün
yol açtığı küresel salgınların en büyüğü
idi. 18 ay içinde 50-140 milyon kişinin
ölümüne yol açtı.
O dönemde yaşayan dünya nüfusun %15’inin ölmesine yol
açan bu salgın İspanya’da başlamamıştı.
Buna rağmen “İspanyol gribi / İspanyol nezlesi olarak
adlandırılmasının sebebi İspanya’nın, Birinci Dünya Savaşı’nda yer
almamış olması ve askerî sansür nedeniyle
diğer Avrupa devletlerinde
salgından söz edilmezken İspanyol basınının salgın konusunu ilk kez gündeme
getirmiş olmasıdır.”
ABD Başkanı Trump Covid-19 Çin’de başladığı için adına “Çin Virüsü” demeyi tercih ediyor.
Fakat devletlerin açıkladığı
resmi rakamlar üzerinden isimlendirme yapılacak olsaydı, en çok vaka ve ölüm
miktarlarıyla açık ara önde olan ülkenin adıyla anılması ve “ABD Virüsü” olarak adlandırılması
gerekirdi.