Anti Hutbe…

92

Hep söyledim, Elektrik öğretmeniyim İşim fizik kimya biyoloji kısacası, ilim bilim… Lakin Tarih tarihçilere bırakılmayacak kadar mühimdir diyen bir arkadaşımdan aldığım feyzle artık hiçbir şeyi kimseye bırakmıyorum. Sadece Tarihi değil bilimi de dinîmi de…Oluşturulan ruhban sınıfımızı sorgulamadan sadece dinleyerek ,tıpkı Hıristiyanlıktaki gibi, dini ; cami ve iki kapak arasına sıkıştırarak oturdukları yerden bu milletin algı ayarlarıyla oynayan kendilerine verilen talimat doğrultusunda ya da gönderilen yazıları sorgulamadan okuyan aslında Hür değil tam bir köle olan insanların verdikleri hutbelere karşı bir anti hutbe yazmak vacip oldu.

Yaşamakta olduğumuz süreçte an itibariyle 38 askerimizi vatan toprağına verdikten sonra kıldığım ilk Cuma namazı öncesi olağandışı hareketliliği , camide şehitlerimiz için okunan duaları ve görevli vaizin Mehmet Akif ruhuyla ve istiklal marşımızın sözleriyle süslediği, Asımın nesliyle bitirdiği muhteşem bir dua ile askerlerimizi şehitlik mertebesiyle payelendirip  şuheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda diyerek şehitler tepesine gömerek cennete uğurladığımız. Bizlerinde yüreklerimizi soğuttuğumuz, Onlara ölü demeyiniz diyerek te  millete keşke bende şehit olsaydım hem şehit olur hem de ölmezdim dedirten damardan verilen 1000 mgramlik uhrevi afyonla uyuşturulan ruhlarımıza seslenmek istedim… yine Akifin ruhuyla… Lakin bir eleştiri olarak değil bir eksiği tamamlamak maksadıyla… sürçü lisan eylersem Affola.

Amiiin…

Ey güzel Allahım. Sen ki Rahman ve Rahim olansın , Bu dünyada tüm kullarına Rahmet ve merhamet edensin. Nimet ve bağışta bulunansın .Biz kullarına önce akıl ve feraset ihsan eyle ki , ölümü kutsayıp yaşamayı bir kenara bırakıp işin doğasında var, takdiri ilahi nidalarıyla  gocuklu celep misali kaldırınca sopasını birileri, hemen sürüye katılıp Adeta mağrur koşmayalım şehitler tepesine… Akif’in söylediği gibi;

KADERMİŞ” Öyle mi? Haşa, Bu Söz Değil Doğru;
Belanı İstedin, Allah da Verdi… Doğrusu Bu.
“Çalış” Dedikçe Şeriat, Çalışmadın, Durdun,
Onun Hesabına Bir Çok HURAFE UYDURDUN!

Diyerek Suçumuza seni de ortak ederken, Toprağa düşen her bedeni solup giden her nefesin hesabını yüreğimizde hissederek, Dicle’nin kenarında bir kurt bir kuzuyu kapsa Allah hesabını Ömer’den sorar sözlerini  unutmadan. Ömer’imize de nefsimize de  nasıl bu duruma geldik deme ferasetini sen bizlere nasip eyle yarabbiiii.

Ey güzel Allahım, Şuracıkta sıcacık minberden, oturduğu yerden,  ahkam keserek ellerini semaya açarak sana dua eden biz aciz kullarına neden niçin nasıl diye düşünmeden taktik teknik ,strateji ve diplomasi nedir bilmeden, Sadece ölüm ve kan üzerinden değil akıl ve bilim üzerinden olayların üzerine gidebilmeyi meydana gelen üzüntü ve kahrediciliği huşu içinde karşılamamızı  damardan zekrederken vaiz,

Sonuna Bir de “TEVEKKÜL” Sokuşturup Araya,
Zavallı DİNİ ÇEVİRİRKEN Onunla MASKARAYA!
Bırak Çalışmayı, Emret Oturduğun Yerden,
Yorulma, Öyle ya, Mevla Ecir-İ Hâsır İken!

Umarsızlığından, Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkum olmadan uyanmayı nasip eyle yarabbiii…

Hani şu derya ile olup deryayı da bilmeyen balıktan da tuhaf bizler. İşlerimizi sana havale etmek için saaaf saaaf ellerimizi sana açmışken

Yazıp Sabahleyin Evden Çıkarken İşleri
Birer Birer Okuruz Tekmil Edince Defteri
Bütün O İŞLERİ RABBİM GÖRÜR, VAZİFESİDİR…
Yükümüz Hafifledi… Şimdi Doğru Kahveye Gir!-me    yüzsüzlüğünden sen bizleri koru yarabbiiii

Silahı Kullanan Allah, Hududu Bekleyen O
Levazımın Bitivermiş, Değil Mi? Ekleyen O!
Çekip Kumandası Altına Ordu Ordu Melek,
Senin Hesabına Küffarı Hak-Sar Edecek!

 

Kahhar sıfatınla düşmanlarımızı kahreyle derken vaiz   kalplerimize biraz utanma ve arlanma duygusu ver  yarabbiii…

Başın Sıkıldı Mı, Kafi Senin O Nazlı Sesin:
“Yetiş” de, Kendisi Gelsin, Ya Hızr’ı Göndersin!
Evinde Hastalanan Varsa, Borcudur: Bakacak;
Şifa Hazinesi Derhal Oluk Oluk Akacak.

Demek Ki : Her Şeyin Allah… Yanaşman, Irgadın O:
Çoluk Çocuk Ona Ait: Lalan, Bacın, Dadın O;
Vekil-İ Harcın O; Kahyan, Müdür-İ Veznen O;
Alış Seninse De, Mesul Olan Verişten O;

Denizde Cenk Olacakmış…. Gemin O, Kaptanın O;
Ya Ordu Lazım İmiş… Askerin, Kumandanın O;
Köyün Yasakçısı; Şehrin De Baş Muhassılı O;
Tabib-İ Aile, Eczacı… Hepsi Hasılı O.

Ya Sen Nesin?
MÜTEVEKKİL!
Yutulmaz Artık Bu!
Biraz Da Saygı Gerektir…
Ne Saygısızlık Bu!
HUDA’YI KENDİNE KUL YAPTI,
KENDİ OLDU HÜDA;
Utanmadan Da “TEVEKKÜL” diyor bu Cür’ete, Ha?!..

 

Yarabbim Milletimize ve devletimize ilimle bilimle Tabii ki senin yardımınla ancak kullarının kesb (şartları yerine getirmesiyle)  etmesiyle zaferler nasip eyle…

Eeeee dedim ya Ben elektrik öğretmeniyim. Yazacağım hutbe de bu kadar olur. Allahım haddi aşmış isem affeyle.