KEŞKÜL

99

     Hemen her sahada Türkiye’de yayın organları var.

     Belli aralıklarla yani periyodik olarak neşredilmekte.

     Bir alan var ki, sessiz çığlıklar koparmakta!

     Etmekteydi sessizce feryad ü figan!

     Çünkü onun haykırışı, ancak böyle yapılırdı.

     Yani susarak haykırırdı.

     Hamuş bir hâlde söylenirdi.

     Sükûtuyla seslenirdi bizlere.

     Kendisini içten hissettirir,

     Alttan alta gösterirdi.

     Tâlip olmayı değil, matlûp olmayı,

     İstenmeyi yeğlerdi her zaman.

     İsteyen değil, istenir olması;

     Çünkü onun varlık sebebiydi.

     Çağıran değil, çağırılan olması;

     Onun mevcudiyetinin tek nedeniydi.

     Derken:

     Sessiz sedasız,

     Bir dergi katıldı aramıza.

     Bizi bize anlatan.

     Anlatacak olan bir dergi bu,

     Dış âlemden ziyade,

     İç âleme ettirecekti seyahat.

     Seni bende, beni sende;

     Gösterecek bir ayna olacaktı bu.

     Geçmişten geleceğe,

     Bu yolda olmuşlara,

     Her yerde, her şeyde

     Hakk’ı görmüşlere;

     Yol alarak içlerinde;

     İsteklerine ermişlere.

     Maziden uğrayıp hâle,

     Sonra istikbâle,

     Uzanan zaman diliminde;

     Olacak İlahî sırlar,

     Sabırla ancak,

     Bir bir elinde.

     Düşmeyecek elden bu dergi

     Söylenecek hem dillerde

     Dolaşacak elden ele

     Hiç şüphesiz biteviye

     Bilinecek herkesce

     Üstelik her ilde.

     Velhasıl:

     Düşmez olacak her elden

     Hem sevilecek gönülden

     Konmuş adı bu güzel derginin “KEŞKÜL”

     Okusun onu Hakk’ı arayan her kul

     X

     Bize bu mısra ve dizeleri söylettiren; tasavvufla ilgili; doyurucu güzel ve hacimli bir derginin -çok şükür ki- yayınlanmaya başlamış olmasıdır. Üç ayda bir çıkacak olan derginin ilk sayısı (ı Haziran 2004) -gecikmiş olarak- çıkarak; doğrusu yüzümüzü ağarttı. Çıkaranlara binlerce teşekkürler ediyor. Yayının kesintisiz devamını Yüce Allah’tan diliyor. Emeği geçenlere ve geçecek olanlara Allah’tan yardımlar niyaz ediyor. Yüzünüz ak, yolunuz açık olsun diyorum.

     Türkiyemizde özellikle son zamanlarda birbirinden güzel çok değerli tasavvufî eserler yayınlanmaktadır. İsmail Hakkı Bursevî Hazretleri’nin; tasavvufî bir tefsir olan “Ruhü’l-Beyan”ından tutun da, başta Hz. Mevlânâ’nın eserleri olmak üzere, çeşit çeşit enfes baskılı tasavvufla ilgili eserler; kitapçı vitrinlerini süslemekte, haklı olarak dikkatleri üzerlerine çekmektedir. Tabii Türk halkının, bu tür eserlere karşı gösterdiği, yerinde teveccüh ve haklı düşkünlüğü de ayrıca sevindirici ve zikre değer bir husustur.

                                                               X

     Çünkü Tasavvuf; insanı anlama san’atıdır.

     Çünkü Tasavvuf; insanın kendi iç âleminde gezmesini sağlar.

     Çünkü Tasavvuf; insanda, kendinden kendine yol açar.

     Çünkü Tasavvuf; insanın kendisindeki meçhul / bilinmez İlâhî / mahrem âleme girmesini sağlar.

     Çünkü Tasavvuf; insana, kendine doğru ilk adımı attırır.

     Çünkü Tasavvuf; insanı tanıma san’atıdır.

X

     Sûretten geçmek isteyen sîrete

     Okusun bu dergiyi bir iyice

     Mânâyı görmek isteyen maddede

     Dokusun harflerden nice bin hece

     Neymiş acep o meçhul asıl bilmece

     Okusun her bir varlığı gündüz gece

     Anlasın ki bilinir nice hakikat ancak

     Gölgeden asla; kul ederse nazar görece

     Dokusun harflerden görsün neymiş o bilmece

Önceki İçerikTürkiye’nin Sonu mu?
Sonraki İçerikTiyatro Siyaseti ve Siyasetin Tiyatrosu
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.