Türkiye’nin PKK/ PYD güçleri kontrolündeki Suriye topraklarında başlattığı “Barış Pınarı” harekâtının amaçlarını Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan açıkladı:
Bu amaçlardan biri “güneyimizde oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu yok etmek”, bir diğeri ise “oluşturulacak güvenli bölge sayesinde Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönmelerinin sağlamak.”
“Terör koridorunu yok etmek” için bu aşamada zaruri hale gelen askeri harekâtın başarılı olacağına inanıyorum. Türk Silahlı Kuvvetlerimize ve Mehmetçiğimize güveniyor, zayiatsız olarak görevlerini tamamlamaları için dua ediyorum.
Şimdilik olayın siyasi, askeri ve diplomatik yönlerini değil, sadece Suriyelilerin güvenli bölgede iskânının ekonomik maliyetini ele alacağım. Ancak Suriyelilerin iskânı ve istihdamına dair açıklamalardaki bazı açık olmayan ve yanlış olan hususları tespit ettikten sonra.
**********************************
Açıklamalardaki Yanlışlık ve Belirsizlikler
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha önce açıkladığına göre, “Türkiye’de yaşayan 3,7 milyon Suriyeli mülteciden 2 milyonu, Suriye’nin kuzeyinde oluşturulacak 480 km uzunluğunda ve 30 km enindeki güvenli bölgede iskân edilecektir. Bu 2 milyon insanın 1 milyonu, o bölgede halen mevcut beldelere, 1 milyonu da sıfırdan kurulacak yeni bir kentte yaşayacaktır.”
Öncelikle belirtelim ki 3,7 milyon Türkiye’de yaşayan ve kayıtlı olan Suriyeli sayısıdır. Ülkemizde fiilen kayıtlı-kayıtsız 5,3 milyon Suriyelinin yaşadığı tahmin ediliyor.
Erdoğan daha 02.02.2018’de projenin ipuçlarını vermişti: “Güvenli alanlar oluştuğunda çadır kentleri artık kurmayacağız. Hem kendi bölgemizde hem de sınırın diğer tarafında kalıcı konutlar kuracağız. Burada yaşayan Suriyeli vatandaşları da yeni oluşturacağımız kalıcı konutlara yerleştireceğiz. Artık evlerde yaşayacaklar. Böylece 3,5 milyon Suriyeli mültecinin bir an önce kendi topraklarında yaşaması için de adım atılmış olacak” demişti.
Bu açıklamalardaki bazı belirsizliklerin açıklığa kavuşması gerekir:
1- Kayıt dışı olarak Türkiye’de yaşayan yaklaşık 1,6 milyon Suriyelinin bu projenin kapsamında olup olmadığı tam anlaşılmıyor. Bunlar için devletin nasıl bir planı var bilemiyoruz.
2- Ülkelerindeki iç savaştan kaçarak gelen ve Türkiye’de yaşayan Suriyelilerin hukuki statüsü maalesef devleti yönetenler tarafından bile yanlış ifade ediliyor. “Mülteci” ve “sığınmacı” olarak adlandırılsa da bu doğru değildir.
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu‘nun 91. maddesine göre, hukuki statünün adı “geçici koruma” ve Türkiye’deki Suriyeliler “Geçici koruma sağlanacak yabancılar”dır. Yanlış olarak “mülteci” veya “sığınmacı” sayılırlarsa uluslararası hukuka göre Türkiye’nin ilave sorumlulukları üstlenmesi söz konusu olur.
3- Neden Türkiye’deki Suriyelilerin yarısının geri döneceği varsayıldığı açıklanmamıştır.
4- İster Türkiye’de, ister Suriye’de oluşturulacak güvenli bölgede yapılacak yeni şehirlerde iskan edilecek Suriyeliler nasıl seçilecek, iskan mecburi mi olacak, isteğe bağlı mı olacak?
**********************************
İskân ve İstihdamın Maliyeti
Cumhurbaşkanı Türkiye’de geçici koruma altındaki Suriyelilerin, Suriye’de oluşturulacak güvenli bölgede iskânı ve istihdamına dair projeyi açıklarken, “Burada 2 milyon Suriyelinin istihdamını sağlamak hedefimizdir” dedi.
Güvenli bölgede kurulacak yeni şehrin maliyetinin 53 milyar dolar civarında olduğu öngörülüyor. İşin içine istihdam da girince yani yeni iş alanlarının yaratılmasını da hesaba dâhil ettiğinizde bu maliyetin iki katına kadar çıkabileceğini göze almak gerekiyor.
Oysaki ne Türkiye’nin böyle bir maliyeti üstlenebilecek ekonomik imkânı var, ne de zengin ülkelerin böyle bir projeyi finanse etmeye niyetleri.
Ah keşke böyle bir kaynak bulunabilse ne kadar güzel olurdu? Bir yandan Suriyelilerin yarısını da olsa göndererek sosyal maliyeti azaltılmış; bir yandan da Saray’a yakın son derece becerikli, büyük projelere imza atmış iş adamlarımızın milyarlarca dolar kazanmasının yolu açılmış olurdu.
**********************************
Yeni Şehrin Statüsü
Ege Cansen, Sözcü Gazetesi’ndeki köşesinde, “güvenli bölgede” yapılması düşünülen “yeni şehir” ile ilgili bazı soru ve sorunları özetlemiş:
- Kuzey Suriye’de sıfırdan kurulacak bu “yeni şehir” hangi ülkenin (Suriye, Irak, Türkiye) ekonomisiyle bütünleşip diğer kentlerle bağlantı kuracaktır?
- Bu ilişkiler, iç ticaretin mi yoksa dış ticaretin mi kapsamına girecektir; Gümrük kapıları, hangi komşu ülkelerin sınırlarında olacaktır?
- Bu “güvenli bölge”, Kuzey Irak Kürt Yönetimi gibi ayrılıkçı mı, yoksa Kuzey Kıbrıs gibi “yavru vatan” mı olacaktır?
- Burada hangi ülkenin parası, resmi para birimi olacaktır? Vergi salma ve kamu harcaması yapmada son sözü kim söyleyecektir?
- Bütçe açığı oluşursa kamu borcunu kim alacaktır?
- Bölgede hangi ülkenin kanunları geçerli olacaktır?
- Yoksa burası bağımsız bir devlet mi olacaktır?
- Bu durumda Suriye’nin toprak bütünlüğü nasıl korunacaktır?
- Ayrı bir ordu ve polis gücü olacak mıdır?
- İskâna zorlananlar ve burada halen yaşayanlar bu çözüme razı olmazsa, onlara ne yapılacaktır?
Acaba bu projeyi hazırlayanlar bütün bu soruların cevabını biliyor mu?