Tarih Affetmez, Kaydeder

97

“Tarihten niye ders alamıyoruz? Çünkü anı yaşamayı seviyoruz” diyor Alternatarih – Tarihi Yeniden Yorumlamak kitabında adamın biri. Şarkının birinde ‘Sakallı bir resimdi, kimdi / Ne kadar mütebessimdi’ diye tariflenen Karl Marks ise “Tarih, öldüreceklerinin önce gözlerini kör eder” demiş.

Ne NATO’nun ordu içinde çekirdek ordu, eğitim-sağlık- tarım-ticaret-sanayi-medya-diyanet-istihbarat içinde müessir çekirdek hücreler oluşturmasından ne de 15 Temmuz’da o çekirdek paketlerinden birinin ‘Paralel’ kodlamasıyla patlamasından ders aldık.

Ne diyordu Z kuşağı doğmadan önceki Kemancı şarkısı: “Unutulmaz bu acı / Dertli dertli çal kemancı / Her aşkta hüsran oldu gönül / Bilmem bu kaçıncı!” Halimize bakanlar en az bir yarım asırdır dertli çalıyor zaten.

Batılıların en büyük gücü teknolojileri ve sistemleri değil bizim yani Doğuluların, Müslümanların, Türklerin karakteri zayıf yani ahlâkı defolu insan bolluğumuz. Gücümüz, parayı verenin düdüğünü çalmayacak adam sayısıyla sınırlı. Kur’an ayı Ramazan’da bile ahlâk aklımıza gelmez de orucu bozan şeyler, mukabele-teravih, iftar mönüsü vs. kafamızdan çıkmaz.

“Bu topluluğa ne oluyor ki hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar” der (Nisa 78) Kâinatı Kullanma Kılavuzumuz. Oktavyo Paz da “Tarihin satırları öyle kolayca silinemiyor; kapanan, kabuk bağlayan yaralardan bile kan sızdığı görülüyor” diyor.

Sağ & Sol kavgası bitti, acısı kalbimizde yaşıyor. Türk & Kürt maçı bir oynanacak deniyor, bir iptal ediliyor ama yara kabuk bağlasa da iyileşmesine izin verilmiyor. Zaman zaman harlandırılan sonra da soğumaya bırakılan Alevî & Sünnî provokasyonlarının acı anıları bile bilinçaltında epey bir yer kaplıyor.

Son 10-12 yıldır da Laik & Dindar, Vesayetçi & Demokrat, Evet’çi & Hayır’cı gibi ikilemler üzerinden geliştirilen kutuplaştırma şimdilerde C. İttifakı & M. İttifakı noktasında tokuşturulmaya hazır. 31 Mart Seçimleri öncesindeki üsluba bakan tarihçiler çeyrek asır sonrasında bugünü yazarken bolca eleştirel yargı cümlesi kullanacaklar.

Korkumuz, futbol kültüründen hayatın her alanına transfer olan “Vur, kır, parçala; bu maçı kazan!” repliğinin sebepsiz yere yenilenen İstanbul Seçimleri’nde bilerek vites kolu olarak kullanılmasıdır. Sebepsiz deyince aklıma geldi: Ortaokul – lise yıllarında maç oynarken 5’te devre 10’da biter diye sözleşir, karşı taraf 10’ncu golü atarsa önce 12’ye ve sonra 15’e uzatırdık. Mızıkçılığımızın 20’ye kadar yolu vardı.

Sakarya Üniversitesi’nin Kocaeli yerelinde ve Türkiye genelinde tanınan meşhur bir tarihçisine bizden istediği ünlü İngiliz casusu Binbaşı Noel’le ilgili Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki faaliyetlerini öğrenci olarak aktarırken tarihi güncellemenin derdinde bir tarih öğretmeni olarak sormuştum: “100 yıl önceki Noel’i, Lavrens’i, Gertrud Bel’i ve yaptıklarını bilmek çok önemli ama şu anki Noellerin, Lavrenslerin, Bellerin üzerinde de çalışsak daha önemli değil mi? Hem tarihi geçmişten çıkarıp güne ve geleceğe de taşımış oluruz.”

Şeyh Nazım Kıbrısî’nin ayyuka çıkmış dış ilişkilerinden tutun başta Kraliçe Elizabet olmak üzere İngiliz Kraliyet Ailesinin tümden Hz. Muhammed’in soyundan gelen seyyidler olduğu yalanına kadar her şey ayan beyan ve Devletin istihbarat raporlarında bile ‘İngiliz ajanı’ kaydına rağmen neden yüksek lisans veya doktora seviyesinde irdelemeye tâbi tutulmaz.

Müridlerinin bazıları tez konusu yapılmayı bekliyor. Meselâ; şimdi hapiste gün sayan Kedicik-li Adnan, meselâ; Yunan’a, İngiliz’e, Amerikan’a toz kondurmayarak bu ülkede 40 yıl Osmanlıcılık adı altında Devletimizin Kurucusuna sövüp sayarak ölen Fesli Kadir. Bari tabutunu 1936’da Atatürk zamanındaki şekliyle kanunlaşan Türk Bayrağı’na sarmayaydınız. Cenazesinde yer alan siyasîler bence Seçim öncesi İngiltere’ye şirin gözükmek için gitmişlerdir.

Tarihle başladık, tarihle bitirelim. Ne demiş yalan tozu, çıkar dozu ve ihanet pozu ile tarih yazmak isteyenlere Server Tanilli: “Tarih, insanın fotoğrafını bir kez çeker. Dikkat et, gözün kapalı çıkmasın.