Dinciliği Yutturdular, Sıra Hırsızlıkta

94

Çağımız öyle bir akıl tutulması yaşıyor ki, bazı yalanlara inanıldığı kadar, somut gerçekler inandırıcı bulamıyor.

Düşünün bir kere, son 17 yılda daha evvel rast gelmediğimiz, karşılaşmadığımız olaylara neredeyse alışır olduk, kanıksadık her şeyi. Bir başörtülü hanımın(senaryoya göre başörtüsüz olmazdı tabi) üzerine işemek, bırakın insanı şeytanın bile aklına gelmeyecek türden bir olay olmasına rağmen, günlerce televizyon kanallarının tartışmalarında ve haberlerinde gündem oluşturdu. Camide içki içmek, (sanki başka yerde içilmezmiş gibi illa da cami)…camide içki içilmedi diyen imamın akıbetini sizlerde biliyorsunuz, sürgün üzerine sürgün yedi gariban. Türk milletinin kutsalları üzerinden neden bu kadar ince siyaset yapılıyor, neden alet ediliyor bu kirli oyunlara, siyasi çıkar sağlamak için kutsal değerlerimizi bu derece pespaye malzeme yapmak ne kadar doğru?

Cuma vaazlarında sarfedilen din dışı, akıl dışı, tamamı ile siyaset kokan konuşmalar yüzünden İSLAM DİNİ, samimi Müslümanlar arasında yeniden sorgulanır oldu. Vaizlerin vaazlarında konuştukları dinden, akıldan ve bilimden yoksun sözleri yüzünden, birçok Müslüman, cemaatle kıldıkları namaz esnasında artık imam’a dahi uymuyorlar.

Yıllardır milletvekilliği, bakanlık yapmış birisi özellikle Milli Eğitim Bakanlığı gibi bir bakanlık, sırf kendi partisinin başkan adayı kazansın diye: “Adayımıza vereceğiniz her oy, ruz-u mahşerde size belge olacaktır” gibi saçma sapan bir sözün altına nasıl sığınır, bunun adı din ile, Allah ile aldatmak değilmidir? Müslüman Türk Milletine bu kadar alçaltıcı bir sözü söylemeği bir insan nasıl reva görür kendine?

Zaten bu kişinin ne olduğu yaptığı bakanlıklardan belli ki, Milli Eğitimimiz, dünya ortalamasının en geri seviyelerinde, Milli Savunma Bakanlığı döneminde ise, Türkiye FETÖ gerçeği ile karşı karşıya kaldı.

17 senedir bu din saçmalıklarına alıştık diyelim, işi o kadar ileriye götürdüler ki, artık hırsızlığı da millete mubah göstermeğe çalışıyorlar. İktidar partisinin bir ilçe başkanı: “Başkanımızın adını hırsıza çıkardılar, eğer seçilecek başkan gerçekten hırsız olsa bile, o hırsız bizim hırsızımız gene onu seçeceğiz” diyebiliyor. O diyor demesine de partinin üst kademe organlarından, ne bir ikaz, ne de bir açıklama gelmiyor.

Genel Başkanları için; “ona dokunmak ibadet sayılır,” “O, Allah’ın vasıflarını üzerinde toplayan lider” gibi şirke varan sözlerin hepsi, maalesef sukut ile geçiştirildi.

Bütün bunlar da gösteriyor ki, hangi şartta olursa olsun bunlara, kazanmak için her şey mubah. Ancak muhalefet partilerinin kazanma durumunda, ülkede BEKA sorunu gündeme geliyor.

Oysa Türk-İslam Ülküsünün ne güzel efsunlu cihan şümul hasletleri vardı. Bu güzel hasletler, göz göre göre  su gibi önümüzden akıp giderken, hiçbir şekilde dinde yeri olmayan, ahlaken toplumu uçuruma sürükleyecek beyanatlarda bulunulması ne kadar hazin….