Samsun 100’ncü Yıl Platformu (1919’dan-2019’a)

80

”Bandırma vapurunun yaşlı kaptanı;

–  Ne aksi, bu denizi pek tanımam, pusulamız da biraz bozuk, der.

Mustafa Kemal Paşa’dan aldığı yanıt da o kadar çarpıcı olur!

Mümkün olduğu kadar kıyıları takip et. Çünkü bundan sonra benim tek istediğim, Anadolu’nun bir kara parçasına ayak basmaktan ibarettir.”

Tarih 19 Mayıs 1919’dur. Güneş az sonra doğacaktır. Görünüşte diğerlerinden farklı olmayan bir günü yaşamaya hazırlanmaktadır Samsun…

Ama çevreye göz gezdirdiğinizde; İzmir’in işgali üzerine duyulan tepkinin getirdiği gerginlik, Rum Pontus çetelerinin her gün yarattığı tedirginlik, halkın bakışlarından okunan yorgunluk bir bakışta fark ediliyordu.

O süreçte Samsun’u üç kelime ile anlatmak gerekse şu söylenebilirdi;

Yorgun, kızgın, bezgin…

Aslında bu üç kelime, düşman çizmeleriyle kirletilen vatan topraklarımızın işgalinden büyük bir ıstırap duyan herkes için geçerliydi.

Ama o ne yorgundu, ne de bezgin. Sadece kızgındı, memleketi bu hale getirenlere çok kızgın…

Mustafa Kemal Paşanın Anadolu karasına ayak basmasıyla birlikte sadece kendisinin değil; milletimizin de yeni hayatı, yeniden yazılan kaderimiz o gün başlayacaktır.

Bağımsızlığa atılan bu ilk adımla birlikte bir şarkı mırıldanmaya başlarlar:

”Dağ başını duman almış,/Gümüş dere durmaz akar;/Güneş ufuktan şimdi doğar,/Yürüyelim arkadaşlar;/Sesimizi yer, gök, su dinlesin,/Sert adımlarla her yer inlesin, inlesin…”

Samsun’dan doğan özgürlük güneşi, bağımsızlığımıza atılan bu ilk adımı aydınlatmış; bu kutsal yürüyüşü; sadece ‘yer gök, su’ değil, tüm işgal güçleri, vatana ihanet içinde olan işbirlikçileri de görmeye, dinlemeye başlamışlardı.

Ama en çok da Mustafa Kemal Paşa’ya inanmış, vatanına sevdalı Türk Milleti…

En nihayetinde; ”İzmir’in dağlarında çiçekler de açacak, altın gümüş ova sırmalar da saçacaktı…”

100 yıl önce Samsunda atılan o ilk adım, bugün asırlık dev bir çınar olan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşunu, özgürce yaşamımıza neden olan devrimleri de getirmiştir.

Ne mutlu bize ki, böylesine büyük bir dâhinin önderliğinde bağımsızlığa kavuşan bir millet olabilmenin gururunu taşıyoruz.

O ilk adım atılmasaydı, devrimler başarılmasaydı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı, bu günleri yaşayabilecek miydik acaba?

Atılan o ilk adımdan, günümüze gelelim. Güzel Samsun’umuzda 100 yıl sonra 19 Mayıs 2019 tarihinde bu yılı ”Atatürk Yılı” ilan eden ”Samsun 100’ncü Yıl Platformunun” hangi sivil toplum kuruluşlarından oluştuğunu, bu özel yılda neler yapacaklarından bahsedelim…

Samsun 100’ncü Yıl Platformu Elli sivil toplum kuruluşu, Meslek Odaları, Emek Örgütlerinden oluşuyor.

Yürütme Kurulu ise şöyle:

. Atatürkçü Düşünce Derneği Samsun Şubesi

. Cumhuriyet Kadınları Derneği

. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği

. Samsun Eğitim Derneği

. Atakum Gönüllüleri

16 Ocak 2019 tarihinde yapmış oldukları bir basın açıklamasıyla da neleri amaçladıklarını çok da güzel ifade ettiler.

Bana göre basın açıklamasının en çarpıcı bölümü ise şöyleydi:

”1919, dünyanın yeniden paylaşımı için “yedi düvel “in bir araya gelip, dünya devrimini bir kan gölü içinde boğmaya çalıştığı yıldır.

Mustafa Kemal ATATÜRK, büyük bir öngörü ve kentimiz insanlarının bakışlarından aldığı ilhamla bu sefil saldırganları bir daha bu vatanın taşına toprağına göz dikemeyecek halde denize dökmüştür. İşte bu DEVRİMCİ RUHTUR Mustafa Kemal ATATÜRK’ den bizlere kalan miras. O nedenle bu yılın DEVRİM YILI olmasını istedik.

Yüz yıl önce, asırlar boyunca, hiçbir şey üretmeden, sadece talan ve satın alarak yaşanılabileceğini sanan bir sefil saray zihniyetinin, kılıçla aldığını sabanla yeşertemeyen bir kof kabadayılığın sonucu varımızı yoğumuzu, üretebildiğimiz her şeyimizi sömürüye teslim etmiştik. Vatanın bütün tersanelerine girilmiş, bütün kaleleri zapt edilmiş, bankalarımız, fabrikalarımız ve verimli topraklarımız çoktan pay edilmişti. Mustafa Kemal ATATÜRK, bizlere sadece aklın ve zekânın yeterli olmadığını, DEVLET olabilmek ve dahi TAM BAĞIMSIZ olabilmek için çok çalışmak gerektiğini öğretti. O’NUN SAYESİNDE BAŞARDIK. O nedenle bu yılın BAĞIMSIZLIK YILI olmasını istedik.

1919 dan 2019 a kadar aradan yüz yıl geçti. Önce kentimizin ve ülkemizin en verimli tarım arazilerinin üzerinde oturma şansını yitirdik. Ovalarımız, tütünümüz, pancarımız yitti. Tohumumuz yitti, tohumumuz! Kara koyunumuz, mandamız, sığırımız yitti. Artık sanatçılarımız ürettikleri ile bizleri buluşturamıyor. Sesimizi, rengimizi yitirdik. Yedi düvele borçlandık. Devrimlerimizi, devrimcilerimizi, Cumhuriyetimizin en temel ilkelerini yitirdik.

Bütün bu kaybettiklerimizi yerine koymak istedik, bu yılın YENİDEN MİLLİ MÜCADELE YILI olmasını istedik. KISACA BU YILIN ATATÜRK YILI OLMASINI İSTEDİK…”

Yukarıdaki ifadeler; Samsunda bir araya gelen, yüreklerindeki vatan sevdasını Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile özdeşleştiren bu yiğit insanlara ait olsa da, aslında ‘tüm çıplaklığı ile anlatılan bu gerçekleri bilen’ ama bu oldubittilerden, türlü olumsuzluklardan yılmayanların duygu ve düşüncelerini de anlatmaktadır.

Anlaşılan o dur ki;

Samsun 100’ncü Yıl Platformu; 19 Mayıs 2019’u 100’ncü yılına yakışır bir biçimde, Kültür-Sanat-Bilim- Sportif Müsabakalar-Ekonomik Değerlerden örneklerle ama bunların yanı sıra Atamızın devrimlerini yeniden hatırlatarak, bağımsızlığımızın ne kadar önemli olduğunu vurgulayarak, kaybedilen tüm değerlerimizi yeniden kazanabilmek adına bu yılı milli mücadele dönemi gibi kutlayacak…

Bu amaçla hiçbir kamu, ya da özel kuruluştan parasal destek istememeleri de çok anlamlı ama çok da önemli. Sadece yapacakları etkinlikler için ilgililerden yer talebinde bulunmuşlar.

Hala yanıt alamasalar da onlar inançlı; ” Biz halkız. Kendimize güveniyoruz. Yoktan var edeceğiz” diyorlar.

Samsun 100’ncü Yıl Platformunun tüm etkinliklerini yürekten destekliyor; Başta ADD Samsun Şubesi, diğer sivil toplum kuruluşlarının başkanları ve yönetim kurulu üyeleri olmak üzere hepinizi sevgiyle selamlıyorum.

”Dağ başını duman almış/Yürüyelim arkadaşlar…”

 

 

Önceki İçerikBasma Fistan Gibi Hayat
Sonraki İçerikDinde Zorlama Yok (2)
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.