Schrödinger’in Kedisi ve Paralel Evrendeki Türkiye

105

Schrödinger’in kedisi Avusturyalı fizikçi Erwin Schrödinger tarafından ortaya atılmış, kuantum fiziğine dair bir teoridir. Teoriyi şu şekilde özetleyebiliriz; Metal bir odaya kapatılmış bir kedi, kedinin yanında zehir dolu bir şişe, bir miktar radyoaktif madde ve radyoaktif madde tarafından devreye alınması halinde zehir dolu şişeyi kırıp kedinin ölümüne neden olabilecek bir mekanizma düşünün. Sizin kedinin kapalı olduğu odanın dışında beklediğiniz süre içerisinde, radyoaktif madde tepkimeye girip mekanizmayı harekete geçirirse, mekanizma zehir dolu şişeyi kırar ve kedi zehirlenerek ölür. Bu süre zarfında radyoaktif madde tepkimeye girmezse kedi hala sağdır. Kedinin sağ mı yoksa ölü mü olduğunu ancak odanın kapısını açarak net olarak öğrenebilirsiniz. Ancak bu zamana kadar kedi hem sağ hem ölüdür. Yani iki durum da aynı anda geçerlidir. Ancak siz kapıyı açarsanız bir gözlem yapmış olursunuz ve gözlem yaptığınız zaman her ikisi de geçerli olan iki durumdan sadece biri gerçekleşir. Kapıyı açtığınız zaman kedi ya sağdır ya da ölü..

1954 yılında, Princeton Üniversitesi’nde doktora adayı olan genç Hugh Everett son derece radikal bir fikir öne sürer. Çoklu Evrenler (Multiverse) Yorumu olarak adlandırılan bu görüşe göre gözlemci, Schrödinger’in Kedisi deneyindeki gözlemcinin tam tersine deneyin dışında değil bizzat içindedir. Yani gözlemlediği evrenin bir parçasıdır. Schrödinger’in kedisi teorisinden yola çıkacak olursak, odaya girdiniz ve kedinin sağ olduğunu gördünüz. Bu durumda kedinin ölü olma ihtimali ortadan kalkmaz! Çünkü o gözlem anında yaratılan ama bizim farkında olmadığımız diğer bir evrende kedi ölüdür. O evren de bizimkisi kadar gerçektir ve sizin o evrendeki karşılığınız şu anda muhtemelen ölü kedisi için ağlamaktadır.

Bu arada istidradi olarak bir hususa değinmek lazım. Paralel evren terimi çoklu evrenle aynı şey değildir. Paralel evren, çoklu evren olarak tanımlanan birbirinden farklı gözlemlenebilir evrenlerin hipotezsel toplamıdır. Benim de başlıkta kullandığım “paralel evren” terimini yanlış kullanıyoruz. Doğrusu çoklu evren aslında. Ama çoğu zaman olduğu gibi burada da galat-ı meşhurun lugat-i fasihden evla olması söz konusu.

Hugh Everett’in görüşünden yola çıkarsak, bizimkisi kadar gerçek olan başka bir evrende bizim ülkemizin karşılığı başka bir Türkiye vardır.

O başka evrendeki Türkiye’de, düşünce özgürlüğü ve bu düşünce özgürlüğünden doğan fikri zenginlik söz konusudur. Bu fikri zenginlik “o Türkiye’ye” bilimsel ve teknolojik üstünlüğün yanında, ekonomik olarak kendi gezegenini domine etme gücü kazandırmıştır. İnsanlar sürekli olarak okuma, araştırma ve üretme faaliyeti içerisindedirler. Ekonomik refah had safhadadır. Cömert insanlar yardım etmek için fakir birilerini arar ama bulamazlar.

O başka evrendeki Türkiye’de, demokrasi kültürü bütün kurumlarıyla tam olarak yerleşmiştir. Orada bir insan bir makamı hayatı boyunca en fazla iki dönem (4+4 yıl) işgal edebilir. En fazla iki dönem muhtarlık, belediye meclis üyeliği, belediye başkanlığı, milletvekilliği, bakanlık ve cumhurbaşkanlığı yapabilir. Seçim süreci başından sonuna kadar adil bir şekilde gerçekleşir. Seçimi kazanan kişiler, kendisi gibi düşünmeyen, kendisine oy vermeyen insanların haklarını da korur ve gözetir. Seçilenler seçildikleri makamları insanlara hizmet etme vasıtası olarak görürler. O makamlardan şahsi menfaat elde etmek gibi aşağılık bir düşünceye kapılmazlar. Zaten sistem de buna müsaade etmez.

O başka evrendeki Türkiye’de, en çok önem verilen ve en çok kaynak ayrılan konu eğitimdir. Eğitim sistemi, çocuklara sağlam birer karakter ve kişilik kazandıracak şekilde dizayn edilmiştir. Sistem çocuklara sürü değil birey olmayı öğretmektedir. Okullarda çocuklara haksızlıklar karşısında “hayır” deme cesareti ve ahlakı aşılanır. Bunun yanında çocuklara ezberlemeyi değil, araştırmayı öğretirler. Çocuklar, kendilerine anlatan bir konuyu hemen doğru olarak kabul etmemeyi, anlatılanı araştırıp delillerini ve/veya karşı delillerini tespit edip kendi mantık süzgeçlerinden geçirerek kendileri yorumlamayı öğrenirler.

O başka evrendeki Türkiye’de, hukuk ve yargı sistemi hobi olarak görülmez. İnsanların ahlak ve bilinç düzeyi son derece üst seviyede olduğu için zaten yargı makamlarına fazla iş düşmez. Yargıya intikal eden bir uyuşmazlık olursa, o uyuşmazlık son derece süratli ve adil bir şekilde çözümlenir. Yargı bağımsızdır, yargı teşkilatı idarecilerin ayakları altında paspas gibi çiğnenmez. Hukuk her vatandaşa aynı şekilde uygulanır, kimseye iltimas edilmez.

O başka evrendeki Türkiye’de, insanlar son derece çevrecidir, doğayı tahrip etmez bilakis korurlar. Evler, resmi binalar, sanayi kuruluşları ve diğer tüm yapılar enerji ihtiyaçlarını Güneş’ten temin ederler. Otomobiller, trenler, uçaklar, gemiler kısaca aklınıza gelebilecek bütün ulaşım vasıtaları güneş enerjisiyle çalışırlar. Ağaç ve hayvan sevgisi sözde değildir. Hayvanlara kötü muamele edilmez. Hayvanların hem barınmaları hem de beslenmeleri için özel yerler inşa edilir.

O başka evrendeki Türkiye kendi gezegeninin “süper gücüdür.” Ne iç ne de dış politikada kimseye eyvallah etmez. Dünyanın herhangi bir yerinde insanlar haksızlığa uğrarsa masaya yumruğunu vurur ve haksızlığı, zulmü sona erdirir. Zulmedeni cezalandırır.

O başka evrendeki Türkiye son derece klas ve yaşanılası bir ülkedir. İnsanların hem bu dünyalarını hem de öbür dünyalarını Cennete çevirdikleri bir ülkedir. Kıskanan değil kıskanılan bir ülkedir. Özlenen ve beklenen bir ülkedir.

 

 

 

Önceki İçerikİzin Yok
Sonraki İçerikDr. Öğretim Üyesi GÖKTAN AY ile Akademisyenlerin Problemleri ve Çözümlerini Konuştuk.
Avatar photo
1983 yılında Tokat Erbaa’da dünyaya geldi. İlk okulu Ankara’da, ortaokulu Bitlis Tatvan’da, Lise’yi Bursa’da okudu. 2001 yılında İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünü kazandı. 2003 yılında bu okulu terk edip Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdi. 2008 yılında bu okuldan mezun oldu. Yüksek lisansını 2019 yılında Gaziantep Hasan Kalyoncu Üniversitesi’nde tamamladı. Halen Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde doktora eğitimini devam ettirmektedir. 2018 yılında siyasetle de ilgilenen yazar, 2019 yılında Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın üyesi olmuş ve 2023 yılında Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın başkanlığı görevine seçilmiştir. 2018 yılında bu yana Kocaeli’de köşe yazıları yazmakta ve yazıları Kocaeli’nin muhtelif yerel basın kuruluşlarının yanı sıra Kocaeli Aydınlar Ocağı web sitesinde yayınlanmaktadır. Yine 2018 yılından bu yana ülke genelinde barolarda eğitimler ve Kocaeli’de yerel STK’larda konferanslar vermektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır. ESERLERİ : A. YAYINLANMIŞ KİTAPLARI 1) Katılım Bankacılığı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2020. 2) Tayyip Erdoğan Sonrası Türkiye, Melekler Yayıncılık, Kocaeli, 2020. 3) Türk’ün Ustalarla İmtihanı, Kitap Yurdu Doğrudan Yayıncılık, 2023. B. YAYINLANMIŞ AKADEMİK MAKALELERİ 1) Tahkim Sözleşmesinin Unsurları – Leges Hukuk Dergisi, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a Vefa Andacı, Ekim 2020, Y:11, S: 130, s. 112-133. 2) Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Birleşmiş Milletler Antlaşması’na (Viyana Sözleşmesi / CISG) Göre Taşıma Halindeyken Satılan Mallara İlişkin Hasarın İntikali – Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler, Aristo Yayınevi, İstanbul 2021, s. 335-360. 3) Nama Yazılı Pay Senetleri Üzerinde Önalım, Alım, Geri Alım ve Öncelik Hakları - Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II, Aristo Yayınevi, İstanbul 2021, s. 1-59. 4) Faiz ve Vade Farkı Kavramlarının Hukuki Niteliklerinin Karşılaştırılması – Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler, Dora Basım, Bursa, 2021, s. 19-41. 5) Anonim Şirketlerde Payın ve Pay Senetlerinin Devri - Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler II, Dora Basım, Bursa, 2022, s. 313-336. 6) Limited Şirketlerde Pay Devri – Bilimsel Araştırmalar, Yetkin Yayınları, Ankara, 2023, s. 113-130. 7) Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmelerinde Yüklenicinin Temerrüdü Nedeniyle Sözleşmeden Dönme, Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Aralık 2023, S:28, s. 133-161.